Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Siyah kanın kırmızıya üstünlüğü! / Mustafa Özcan
MesajGönderilme zamanı: 13.03.11, 12:12 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Siyah kanın kırmızıya üstünlüğü!

Mustafa Özcan

13 MART 2011

Batı'nın Kaddafi konusundu ağırdan almasından sonra kimi Arap yazarlar bunu şöyle izah etmişlerdi: Batı siyah kan ile kırmızı kan arasında tercih belirlemeye çalışıyor. İkisinin arasında kıymet karşılaştırması yapıyor. İbrahim Ebu'l Heyca isimli yazar El Cezire Net için kaleme aldığı yazısında Batı'nın kırmızı kanla silah kan arasında tercih yapmaya çalıştığına değiniyor (http://www.aljazeera.net/NR/exeres/0B41 ... F6BD56.htm? GoogleStatID=24). İbrahim Ebu'l Heyca'nın yazmış olduğunu The Guardian gazetesi yazarlarından Gareth Peirce, Kaddafi bağlantısı yazısında ( The Gaddafi connection / Gareth Peirce guardian.co.uk, Tuesday 8 March 2011 21.30 GMT Article history) doğruluyor ve tasdik ediyor. Esasında bu yazılar Kaddafi'nin petrol veya rüşvet karşılığında Batılı başkentleri ve özellikle de Londra'yı nasıl bağladığını ortaya koyuyor. Kirli ilişkileri ortaya döküyor. İlginçtir, Londra meseleyle o kadar yakından ilgili ki, Kaddafi'ye yönelik ilk bombardıman fikri de İngiliz Başbakanı Cameron'dan gelmiş ve ön almakta ABD'yi bile şaşırtmıştı. İngiliz manevrasının hızına kimse yetişemiyor! Ardından da İtalya ve ABD gibi ülkelerle birlikte Libya Geçici Milli Komisyon ile temasa geçmek için SAS komandolarını bu ülkeye sevk ettiler lakin bunlar köylüler tarafından kıskıvrak yakalandı ve enselendi. Kaddafi'den sahi projeler alan İngilizler oyunun kuralını değiştirmişler ve Libyalı muhaliflere kapıları kapatmışlar ve İngiltere'de mülteci sıfatıyla bulunanlara da kulp takarak Kaddafi'ye vermenin yollarını aramışlar. Hatta İngiltere'nin 11 Eylül'ü olan 7 Temmuz 2005 saldırılarını da pazarlık maddelerine işlerlik kazandırmak için istismar etmişler. Gel de İngiliz dessasına parmak ısırma! Saldırıların akabinde Tony Blair 'oyunun kuralı değişti" diyerekten İngiltere'ye iltica başvurusunda bulunan Libyalı muhaliflere kapıyı gösteriyor. Bunların ülke güvenliği için son derece tehlikeli olduklarını savunuyor.

Pazarlığın oturduğu zemin şu: Bize petrol ver biz de sana muhaliflerini verelim. Al gülüm ver gülüm. Muhalifleri bu suretle yani 'eti senin kemiği benim' diyerekten Kaddafi'ye teslim ediyorlar ve teslim ve tesellümden sonra muhalif Libyalıların işkenceye tabi tutulup tutulmadığını da denetleyecek bir mekanizma ve kurum keşfediyorlar. Kurum bizzat Kaddafi Vakfı. Başında da Seyfülislam var. Kaddafi işkence yapacak oğlu Seyf de işkence var mı yok mu diye İngilizlere rapor verecek ve babasını denetleyecek! Shell anlaşması (Shell oil agreement in 2005) karşılığında Libyalı muhalifleri işte Kaddafi'ye böyle paketleyip satmışlar. Terörizm oyunuyla birlikte Batı ceplerini dolduruyor ve doğuyu soyuyor. Gareth Peirce'in belirttiği gibi, Kaddafi'ye göre bütün Libyalı muhalifler El Kaide üyesi. Kaide üyesi olmanın tek kriteri Kaddafi muhalifi olmak. Batılılar bu hususta neredeyse Kaddafi ile yarışıyorlar. Zira Geçici Milli Konsey Başkanı Mustafa Abdulcelil'in direnişçi Libyalılar için Mücahitler tanımını kullanması Batılıları işkillendiriyor. Seküler tabirler kullanmasını istiyorlar. Onlara göre, mücahit tabiri Afganistan'da ve Reagan döneminde kaldı. Yani demode, zira mücahit terimini terörist veya Kaide elemanından farksız görüyorlar. Hillary ve Frattini gibi Batılı dışişleri bakanları muhalifler arasında Kaide elemanlarının varlığına işaret ediyorlar! Demek ki, Kaide üzerinden yeni kazanımlar ve zeminler elde etmeyi umuyorlar.

İbrahim Ebu'l Heyca ise Batı'nın ilk başlardaki suskunluğunu kırmızı ile siyah kan arasındaki tercih meselesine bağlıyor. Önce kırmızı kanın heder olup gitmesine göz yummuş iken sonra kırmızı kanın siyah kan üzerindeki hakimiyetinin el değiştirmekte olduğunu gördüklerinde ayıyorlar ve yeniden saflarını karıyor ve ayarlama telaşına düşüyorlar. Batı'yı en fazla ürküten Arap aleminin Batı jeopolitiğinden uzaklaşması ve bölgesel bir güç haline gelmesi. Yani güç dengesinin bu devrimlerle birlikte aleyhine dönmesi ihtimalidir. Bir zamanlar Doğu'da Sedat ve Batı'da Burgiba ile didişen Libya Lideri Kaddafi'nin de değişmesiyle bu üç ülke arasında uyumlu rejimler kurulabilir. Bu da bölgenin jeopolitik haritasını sil baştan değiştirebilir. Gaz ve petrol emin ellerin kontrolünün dışına çıkabilir. Bundan dolayı Kaddafi Batılıları insan selleri ve göçleriyle ve petrolün el değiştirmesi ve el Kaide ile korkutmuştur. İslami kesimler Mübarek ve Kaddafi'den ziyade asıl Batılıların korkuluğu. Öyle anlaşılıyor. Kaddafi, Blair ve Bush ile ittifaklarına değinmekten de çekinmemiş ve Guantanamo Üssü'ndeki Kaide elemanlarını kendilerine teslim ettiklerini ve kendilerinin de bunları serbest bıraktıklarını ve onların da hücreler kurarak uykuya yattıklarını ve şimdi de uyandıklarını iddia etmişti. Affettikleri bu kesimlerin şimdi gençlere halisünasyon hapları içirdiklerini ve bu sayede gençlerin Libya rejimine başkaldırdıklarını ileri sürmüştü. Bütün bu veriler gösteriyor ki, Libya Lideri Kaddafi ile Batı arasındaki ilişkiler sanıldığından da derin. Arada derin bağlar ve akçeli ilişkiler var.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye