Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Mehdi, Mesih, Deccal hakkında... / Mustafa Özcan
MesajGönderilme zamanı: 02.11.10, 18:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Mesih, Deccal ve Cabir

Mustafa Özcan


Yeni Akit

2010-11-02

Mesih, Deccal ve Cabir (Mehdi’nin sıfatı) Kudüs’le alakalı üç şahsiyettir. İkisi birbirinin zıddı ve küreseldir. Mesih için sınırlama yokken Deccal için bazı kutsal mekanlara girme kısıtlaması vardır. Rivayetlere göre, Deccal Mekke ve Medine’den başka her şehre girer. Mesih’in anlamlarından birisi gezgindir ve yeryüzünü dolaşması nedeniyle bu sıfata uygun görülmüştür. Abdulkadir Geylani seyahatin Hazreti İsa’nın sünneti olduğunu söyler. Niyet farkıyla ehl-i dalalet için de Deccal’ın bidatı olur. Arzı mesh eden, kolaçan eden ve tarayan demektir. Bu anlamda, gerçek Mesih ile sahtesi arasında fark yoktur. He ikisi de yeryüzünü gezer ve her ikisinin de harikülade yönleri vardır. Meshü’l-ard/yeryüzünü tarama bağlamında Deccal’ın harikülade bir bineğinden bahsedilmektedir. Kısaca, sahtesiyle gerçeği arasındaki benzerlik alanlarından birisi yeryüzünü dolaşmak ve kat etmektir. Bu nedenle bazı hadislerde Deccal’ın kırk günlük devri aleminden bahsedilmektedir. Mesih ile Deccal arasındaki benzerliklerden birisi de ikisine de Allah’ın diriltme gücü vermesidir. Bununla birlikte, Hazreti İsa’nın ve Mesih’in ondan bir farkı var, o da kuş suretinde topraktan yaptığı şekillere Allah’ın izniyle ruh üfürmesi ve can vermesidir. Yani Allah Hazreti İsa’ya kimseye vermediği bir özelliği bahşetmiştir. O da izniyle kuş yaratmasıdır. Mucizeler ve kerametler elbette ki kula Allah tarafından verilir. Ayette de işaret edildiği gibi itiyad haline gelen keramet, keramet olmaktan çıkar ve adet haline gelir. Bu da istidraca dönüşür. Mucizeler de harika yönleri nedeniyle rutin değildir ve Allah’ın iznine tabidir. Yani peygamberler olsa da beşerin mutlak tasarrufu altında değildir. Yoksa inançsızlara meydan okumada ihtiyar ortadan kalkar ve ikrah devreye girer. Mucizeler de perdelidir.
¥
Hazreti İsa hayatının her döneminde harikalar yaşamış bir peygamberdir. Allah’ın izniyle kuş yarattığı gibi mezardaki ölüleri de diriltmiştir. Dirilttikleri arasında Sam İbni Nuh’un olduğu da rivayet edilmiştir. Yaratma değil de diriltme meselesinde benzeri bir harikuladelik zıddı olan Deccal’a da verilse de Deccal meydan okuma ile karşılaşmıştır. Bazı rivayetlere göre, a’ver/tek gözlü Deccal sadece Mesih kılığına girmez aynı zamanda yaratıcı kılığına da girer. Bundan dolayı ‘Rabbiniz a’ver değildir’ denilmiştir. Hazreti Hızır bu uluhiyet davasına meydan okur ve Deccal kendisini ikiye biçer ve yeniden diriltir. Lakin Hızır Aleyhisselam ‘şimdi daha fazla kanaat getirdim ve yakin hasıl oldu ki, sen Deccal’sın’ diye mukabele eder. Samiri gibi Deccal’a da ruhsat verilmiştir lakin bu ruhsat sınırlıdır. Şeytan, Samiri ve Deccal için muayyen bir süre ‘ la misas/ ismet değil, dokunulmazlık’ payesi verilmiştir. Bu izin nedeniyle kimse onlara görevleri bitmedikçe dokunamaz. Lakin vakti gelince sahtesi hakikisi tarafından bertaraf edilir. Bundan dolayı da Bediüzzaman yeni dönemin bir vakıa olduğunu görerek ancak bu döneme Kur’an ve irşadla mukabele edilebileceğini ve öbür türlü galebenin mümkün olmadığını görür. Çünkü hidayete vesile olmak gibi idlal ve iğfal vazifesi de bazı çevrelerce deruhte edilmektedir. Mesih’in gerçeğinin en önemli özelliği büyük melekler gibi kulluktan kaçınmamasıdır. Buna mukabil, Azazil gibi Deccal de a’ver haliyle inkar-ı uluhiyet davasında bulunmuş ve yaratıcıyı inkar ederek nefsini onun yerine geçirmiş ve bir nevi ilahlık taslamıştır.
¥
Bu yolda en fazla hedef şaşıran Yahudiler olmuştur. Bir takım manevi hastalıklardan dolayı bekledikleri Mesih hep ters çıkmıştır. Dolayısıyla burada beklenti bazen insanı taassuba ve hakkı örtmeye götürmektedir. İtidali kaybedenler de böylece gerçeğinin yerine sahtesine tabi olabilmektedirler. Mesih cephesinde ve doğru adreste bulunmak itidal ile mümkündür. Aksini yapanlar, gerçeğini ararken takıntı nedeniyle kendilerini sahtelerinin arkasında bulmuşlardır. Yahudiler iki defa onu yanlış teşhis ederler. Birincisinde, öldürmek istediklerinde Allah Mesih’in yerine benzerini geçirir ve onu çarmıha gererler. Ahirzamanda da tabi oldukları Mesih yine yalancı Mesih’tir. Allah Mesih’i şeytandan da Yahudilerden de korumuştur. Hakiki Mesih’in sahtesiyle mücadele alanı Mekke Medine değil, Kudüs ve Filistin olacaktır. Hem Hazreti Mesih hem de Deccal kıyamet habercisi ve alametlerindendir. ‘İlmün lissaati/kıyamet bilgisi’ ayeti açıkça bunu ortaya koymaktadır. Bu yönüyle de Kudüs’e bakıyor. Hazreti İsa, kelimetullah, ruhun minhu (bu açıdan ruhullah demek sıfata tecavüzdür), pak (zeki), abdullah, mübarek, salih, mukarrep, nimetlenmiş ve dünya ve ahiret seçkini gibi sayılamayacak yüce sıfatlarla taltif edilmiştir. Babasız bir biçimde Hazreti Meryem’in hamile kalması ve doğurması ve beşikte konuşması irhasat nevinden (peygamberliğe hazırlık) olmayıp aksine doğrudan ona verilen mucizelerdendir. Üsame Kamil Ebu Şakra’ya göre, ana karnında ancak bir veya birkaç gün kalmış olmalıdır. Annesi ve kendisi Yahudilerin iftirasına uğramış pak bir insanoğludur ve Allah bu iftiralarından ve Roma idaresine gammazlamaları dolayısıyla Mesih’i Deccal’a ve ona tabi olan Yahudilere musallat etmiştir. Yahudiler başlangıçta ona musallat olmuş, o da ahirde onlara musallat olacaktır. Dolayısıyla hadislerde de belirtildiği gibi onun misyonu Kudüs merkezlidir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Mesih, Deccal ve Cabir / Mustafa Özcan
MesajGönderilme zamanı: 03.11.10, 10:11 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Deccal’ın adası ve bineği

Mustafa Özcan


Yeni Akit

2010-11-03

Hakiki Mesih ile sahte Mesih’in kapışma ve çekişme/tedafüü alanı Kudüs olacaktır. Mesih’in ilk döneminde yarım kalan kavganın son rövanşı burada yapılacaktır. Mesih’in misyonuyla alakalı coğrafya konusunda hadisler Şam, Gavr-ı Ürdün (Ürdün Nehri Çukuru) ve Babü’l Lüd’e işaret etmektedir. Zıt benzeri Deccal’la ilgili birçok müteşabih hadis ve alan vardır. Bunlardan birisi Temim ed Dari’nin rivayet ettiği ‘Deccal adası’ hadisidir. Burada hem Deccal hem de Cessase’den bahis vardır. Uyuyan fitnenin uyanması gibi Ye’cüc ve Me’cüc veya Deccal gibi ahirzaman aktörleri de uyuyan hücreler gibi görev anı gelip çatıncaya kadar zaman kabuğu altında kaldıktan sonra birden harekete geçerler. Deccal da böyledir. Sünni kaynaklarda Deccal’ın müteşabih bir adası vardır ve orada bağlıdır. Bir de Cessase adıyla ulağı ve uşağı vardır. Temim ed Dari ve ekibi bindikleri kayığın bir adanın mercan kayalıklarına çarpması sonrasında Cessase ile tanışırlar ve Cessase onları ‘zaman urganıyla ve ipiyle bağlı olan Deccal’ın huzuruna çıkarır. Deccal saygılı bir tonla Hazreti Muhammed’ın bi’setini ve bazı kevni gelişmeleri sorar. Orada bağlı olan Deccal görev alacağı vakti beklemektedir. Bu bize Seddi Zülkarneyn’in arkasındaki bekleşen Ye’cüc ve Me’cüc kavmini hatırlatır. Bir gün hiç beklenmedik bir anda ve ansızın Moğollar gibi çekirgelere benzer şekilde afaka dağılır ve yayılırlar. Sari hastalık gibi ortalığa dökülür ve etrafı kasıp kavurur. Ehl-i Sünnet kaynaklarında Deccal’a bir ada atfedilirken Şia kaynaklarında ise Mehdi’nin Yeşil Adasından bahsedilmektedir. Onlara göre de Yeşil Adada gün sayan Mehdi vazifesini vakti merhununu beklemektedir.

¥

Deccal’ın adası gibi bir de hadislerde onun bineğinden bahsedilmektedir. Bu da harikülade bir vasıta ve vasıftır. Rivayette var ki, “Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulâde bir eşeği vardır.” Bediüzzaman bu meseleyi Ehl-i Sünnet anlayışı çerçevesinde tevil eder ve şöyle der: Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla te’villeri şudur: Bu rivayetler mu’cizâne haber verir ki, “Deccal zamanında vasıta-i muhabere ve seyahat o derece terakki edecek ki, bir hâdise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garp işitir ve umum ceridelerinde okunacak. Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek ve yedi kıt’asını ve yetmiş hükûmetini görecek ve gezecek” diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer, tayyareden mu’cizâne haber verir. Hem Deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir. Ve gezmesi de her yeri istilâ etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak ve insanları baştan çıkarmak içindir. Ve bindiği merkebi ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş. Düşmanlarını ateşli başına, dostlarını ziyafetli başına gönderir. Veyahut onun eşeği, merkebi, dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut—sükût lâzım!”

Gazali’nin dediği gibi tevil gerekli olmakla birlikte isabetli olmayabilir. Burada sükût devreye girer. Bundan dolayı hem dikkatli olmak hem de tevilatta israf etmemek gerekir. Çünkü müteşabihatın ardına düşüp her zaman şariin maksadına ermek mümkün değildir.

¥

Bediüzzaman bineği uçak ve şimendifere benzetse de onun bu tevilini aşanlar var. Deccal’ı Bermuda Şeytan Üçgeni ve Ufo’larla birlikte anan Mısırlı Muhammed İsa Davud (muhtemelen müstear bir isim) El Huyut el Hafiye adlı kitabında Mesih Deccal’ın bineğinin Ufolar olduğunu ileri sürmektedir. Kurgu ile Deccal’ın serüvenini Samiri ile başlatıyor ve günümüze kadar getiriyor. Ehl-i Sünnet kaynakları ise Deccal’a (tabii ki Allah’ın izniyle)kevni tasarruflar veya güçler atfederler. Bu bağlamda, Muhammed İsa Davud gibiler bunu Ufo ve benzeri esrarengiz araçlara yoruyorlar. Şia’da ise tamamen ters bir şekilde Mehdi’ye kozmik güçler atfedildiğinden dolayı uçan daireler veya Ufolar Mehdi’nin bineği olarak tasvir ediliyor. En azından bazı yazarlarının hayalinde. Bunlardan birisi olan Abdullah Abdulhadi uçan dairelerin Mehdi’nin araçları ve binekleri olduğunu ileri sürüyor (El Mehdi: Ve Etbaku’n nur, Müessetü Belağ, Beyrut).

Mevlana da Mesnevisinde, İslam öncesi dönemde Hıristiyanlara düşman bir padişah vezirinin hikâyesini anlatırken, onun o devrin gerçek Hıristiyanlarını nasıl hile ve aldatmayla kandırdığından söz eder. Vezir yaman bir hileyle, Hıristiyan görünerek ve onları kendilerinden olduğuna inandırarak aldatır. Hıristiyanlar onu mümin sanarak ve kendilerinden bilerek kendisine gönül verirler ve severler. Gizli bir Yahudi ve Hıristiyan düşmanı olan veziri, İsa’nın vekili bile sanarlar. Ardından Mevlana vezir hakkında şu değerlendirmede bulunur: “(Oysa) o, gizli olarak tek gözlü, lanetli Deccal’dı.” Deccalizm sonuçta hile düzeni demektir. Hileyi tepetaklak edecek olan ise hilesizliktir. Bediüzzaman’ın dediği gibi en büyük hile hilesizliktir. Deccal hile düzenini temsil ediyorsa Mesih de hilesizlik düzeninin temsilcisidir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye