Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Sufi panayırı! / Mustafa Özcan
MesajGönderilme zamanı: 30.10.10, 19:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Sufi panayırı!


El Cezire Kanalı’nda Libya’da Şazeli Tarikatına bağlı Dusuki/Burhani kollarının düzenlemiş olduğu mihrican veya panayir sahnelerini görünce birden geçmişe doğru hayali bir yolculuğa çıktım ve çocukluk veya gençlik günlerimi hatırladım.

Mısır’daki benzeri manzaralar aklıma geldi. Kahire’de yapılan tarikat panayırı hatırıma düştü. Bu panayırlar bana hiçbir zaman sahici gelmemişti ve daha ziyade Hindistan’daki bir takım kültlerin faaliyetlerine benzetmiştim.
Muhammed Kutup ve benzerleri de Kahire’de faaliyet gösteren Bekriye Tarikatı gibi tarikatların yabancılarla veya İngilizlerle münasebetlerini deşifre eder ve anlatırlardı. Sömürgecilik döneminin sonlarında bazı tarikatların bozulmuş kolları yer yer işbirliği görüntüsü veren ilişkiler ağına dahil olmuşlardı. Aksine bazıları ise sözgelimi Afrika’da Şeyh Abdulkadir Cezairi veya Senusiyye ileri gelenleri ile Kafkas Kartalı Şeyh Şamil yabancı işgaline karşı destansı mücadeleler vermişlerdir.

Esasında tarikatlar da diğer kurumlar gibi bazen kendi amaçları doğrultusunda hizmet verirken bazen de maksatlarını aşan bir biçimde zemin kaymasına ve anlam kaybına uğramışlardır. Zaman onlar üzerinde de tesirini icra etmiştir. Salahaddin Eyyübi, Mısır’a geldikten sonra tarikatları yeniden yapılandırmıştır (reorganize). Lakin zaman zaman insanın gönlüne çöken gaflet perdesi gibi bütün kurumlar da çürümeden nasiplerini almışlardır. Fas tasavvuf tarihini en iyi analiz eden isimlerden olan Abdulmecid Sağir gibiler süreci iyi tahlil etmişlerdir.

Günümüzde şiddet yanlısı hareketlere karşı tasavvuf erbabı bir panzehir veya manevi güvenlik bariyeri olarak görülmektedir. Bu noktada Fas, Cezayir ve Libya gibi ülkelerde tarikatlara iade-i itibarda bulunulmaktadır. Zaman zaman Libya’da yapılan tarikat toplantıları ve panayırlarına Türkiye’den bile bazı zevat davet edilmekte ve katılmaktadır.

*

Libya’da yapılan yıllık mutat toplantı ( Ekim sonu 2010) Al Ma’rad es Sufi yani Sufi Fuarı veya Panayırı adı altında icra edilmektedir. Panayırın sözcüleri bu etkinliğin her yıl tekrarlandığını ifade ediyorlar. Sufi zaviye ve rıbatlarının İslam’ın üç önemli ve ana boyutundan birisini temsil ettiğini hatırlatıyorlar. İbadet ve muamelat ile birlikte üçüncü boyut olan ahlak boyutu geleneksel olarak bu zaviyelerde meşk ediliyor. Burhaniye Tarikatı mensupları aşırılık ve şiddetten uzak olduklarını beyan ederken toplumsal meselelerle ilgilenmedikleri veya pasifizm aşıladıkları ve halkı morfinledikleri suçlamalarını katılmıyor ve kabul etmiyorlar. Özellikle Fas ile birlikte Cezayir ve Libya rejimleri en yüksek seviyeden ve en üst perdeden etkinliklere sahip çıkıyor ve tarikatların yeniden yayılması ve yapılanmasıyla ilgileniyorlar.

Buteflika ve VI. Muhammed ile birlikte Kaddafi tarikatların hamisi sayılmaktadır. Mısır Sufi Yüksek Konseyi’nin başkanlığına tartışmalı bir biçimde seçilen ve getirilen Azmiye Tarikatı Şeyhi Ala Ebu’l Azaim, Kaddafi için övgü israfından kaçınmıyor! Hakkında gayet övücü cümleler kullanmış ve diğer Arap liderlerin laik ve seküler kişiler ve kimseler olduklarını halbuki Kaddafi’nin tersine dinine bağlı bir lider olduğunu ileri sürmektedir.

Kaddafi için hatırlardan hiç çıkmayacak bir cümle kullanmıştır: Kaddafi dünyada tarikatların birinci hamisidir. Gerçekten öyle midir, bilinmez ama en azından içeriden biri böyle söylüyor. Söz konusu tarikat lideri Mısır’da İslami kesimlerle kavgalı olan ve kamusal alanda ve hatta sokakta başörtüsünün ‘ ulu orta’ sergilenmemesini isteyen ve bir nevi Mısır’ın Aydın Doğan’ı olan Kıpti basın patronu ve işadamı Necip Savires’e 1430 hicri yılı ödülünü takdim etmiştir. Bunun eleştiri konusu olmasını üzerine de meseleyi toplumlar arası beraberlik ve hoşgörü ruhu ile izah etmeye kalkışmıştır.

Ala Ebu’l Azaim böyle bir ödülü Bush veya Sarkozy gibi tiplere vermekten de asla içtinap etmezdi. Zaten İslami söylemin yenilenmesi projeleri altında Amerikalıların dikkatini çekmiş ve onlardan ilgi görmüştür. Bir biçimde Kaddafi ve ABD’nin ilgisine mazhar olan Ala Ebu’l Azaim tam tezat bir biçimde İran’la da köprü kurmuş ve 2007 veya 2008 yılında Karadavi’nin tarikatların bazı anlayışların Truva Atı olduğuna dair suçlamasına Tarikatlar Konseyi olarak cevap yetiştirme ihtiyacı hissetmiştir. Yine Ortodokslarla dostane münasebetler geliştiren Ala Ebu’l Azaim, 30 kadar sahabe konusunda da Mısır’a yabancı olan bir üslup ile ileri geri konuşmuş ve diliyle sahabelere ilişmiş ve incitmiştir. Maalesef Ala Ebu’l Azaim gibiler nedeniyle tarikatlar türlü siyasetçinin el attığı ve içini boşalttığı bir nevi folklorik bir görüntüye bürünmüştür. Salahaddin Eyyübi dönemindeki gibi yeniden bir yapılanmayı hak ediyorlar.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye