Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Washington Enstitüsü diye bir yer!
MesajGönderilme zamanı: 06.03.10, 08:33 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Washington Enstitüsü diye bir yer!

Mustafa Özcan


05 Mart 2010

28 Şubat’ın on üçüncü sene-i devriyesinde Prof. Necmettin Erbakan bir konuşma yaptı ve konuşmasında 28 Şubat sürecinin mimarı olarak bir isimden bahsetti. Bu isim Türkiye’de yakından bilinen bir isim. Yahudi kimliğiyle maruf Alan Makovsky. Erbakan Hoca 28 Şubat’ın yıl dönümü vesilesiyle bir değerlendirme yaptı ve “Bu işin arkasında Washington İnstitute’nin Ortadoğu Uzmanı Alan Makovsky var” dedi, belgesini de gösterdi. Lakin değerlendirmesine ve belgesine pek iltifat eden olmadı.

Alan Makovsky, 1997 Mart’ında Middle East Quarterly adlı dergide ‘How to Deal with Erbakan’ başlıklı bir yazı kaleme almış ve bu yazısında Erbakan’ın Amerikan çıkarlarına ters ve zıt olduğunu söylemişti. Bundan yıllar sonra Fethullah Gülen için 26-27 Nisan 2001 tarihlerinde Georgetown Üniversitesinde CMCU tarafından tertip edilen bir konferansa katılır. Bu söz konusu konferansın konusu Fethullah Gülen: The Man and His Movement (Adam ve O'nun Hareketi)dir. Konferansa katılanlardan birisi de Erbakan’ı yıkan isimlerden olan Alan Makovsky’dir. WINEP veya açılımıyla Washington Institute for Near East Policy uzmanlarından birisidir ve öncesinde hariciyede de çalışmıştır. Özellikle Dennis Ross ile birlikte çalışan ekip arasındadır. Çekiç Güç veya Amerikalıların verdiği isimle Huzur Operasyonu'nun danışmanları arasındadır.

Washington Enstitüsünü aklımızın bir köşesinde tutarak başka bir noktaya intikal edelim. Zaman gazetesinde yazdığım günlerdi ve Yalçın Doğan o vakitlerde bir yazısında Milli Görüş’ün Mekke’de 27 bin komanda yetiştirdiğini yazmıştı. Ama ben bu meseleye, Zaman'da değil de, Yeni Şafak’ta temas etmiştim. Bunun ertesinde Erbakan Hoca ile Libya ziyaretine katıldıktan sonra, neredeyse bir iftirayla karşı karşıya kalmıştım ve bir dostun ikazıyla vaktinde bu iftirayı sahibine iade ettim ve savuşturdum. Nedeni, yalanı deşifre etmemdi.

*
Önce Erbakan’ı hedef alanlar ilerleyen süreç içinde Fethullah Gülen’i de hedefe oturtmaya başlamışlardı. 1999’da bu defa Fethullah Gülen’in 3 bin kişilik bir komandosu olduğu ileri sürülmüştür. Selçuk Gültaşlı buna yıllar sonra değinmiş ve yazısına '3 bin intihar komandosu' nereye kayboldu' başlığını atmıştı. Gültaşlı yazısında şöyle diyor:” 28 Şubat'ın nezaketsiz ve seviyesiz günleriydi. Genelkurmay'dan servis edilen haberlerin "büyük" gazetelerin manşetlerinde ağırlandığı, Batı Çalışma Grubu adına brifingler düzenleyen Çetin Doğan'ın ricalarının kırılmadığı o günlerde, yalan haberlerle bezeli gazete manşetleri okuyorduk.
O dönemin 'hit-10 yalan haberi' arasında benim hiç tereddütsüz bir numaraya koyduğum Sabah'ın 22 Haziran 1999 tarihli manşeti. Haberin başlığı şöyle; 'Fethullah'ın 3 bin intihar komandosu var.'

Buradan yeniden Washington Enstitüsüne dönelim. Alan Makovsky önce Erbakan’la uğraşıyor ve onun Amerikan çıkarlarına ters bir siyasetçi olduğunu söylüyor ve bu noktada karar alma mercilerine uyarıcı bir yazı yazıyor. Gerçekten de Erbakan’ın devrilmesinde ve 28 Şubat sürecinde Alan Makovsky’nin bariz bir rolü var mıdır? Bu sorunun cevabını tümüyle vermek mümkün olmasa da mevcut veriler ışığında kısmen vermek mümkündür. Evet, bir rolü vardır. Daha sonra bu zatın Fethullah Hoca’yı ele alan bir konferansa katıldığını görüyoruz.

*
Lakin çalıştığı kurum Erbakan gibi Fethullah Gülen’i de unutmuş değil. Şimdi de aynı enstitüden Soner Çağaptay (Washington Institute/WINAP), selefi Alan Makovsky’nin yerini almış gözüküyor. Bir taraftan AKP’nin yakasına yapışırken diğer taraftan da Fethullah Gülen’in peşini bırakmıyor. Bu hususta Zaman yazarlarından ABDÜLHAMİT BİLİCİ, ‘Çağaptay ile Çiçek'in ortak noktası?’ başlıklı yazısında şunları yazıyor : ”Son dönemde bu koronun Türk isimli solistleri arasında Soner Çağaptay başı çekiyor. Türkiye'nin demokratikleşme yönünde attığı her adım, Çağaptay'ın aynasına Türkiye'nin Batı'dan kopması, İslamlaşması olarak yansıyor. AB'nin 'bir demokratikleşme fırsatı' olarak gördüğü Ergenekon davası, ona göre 'çağdaş Türkiye'nin sonu'; AK Parti'nin muhaliflerini sindirme operasyonu ve Gülen'in orduyu sindirme komplosu.

Öyle görünüyor ki, Balyoz Darbe Planı çerçevesinde birçok generalin tutuklanması, Amerika'daki en İsrail yanlısı düşünce kuruluşlarından biri olan Washington Institute'un Türkiye Direktörü Çağaptay'ı alarma geçirmiş durumda. Foreign Policy ve Newsweek dergilerine kaleme aldığı yazılarda, darbe gözaltılarının arkasında gerçekte kimlerin olduğunu açıkladı ve faturayı AK Parti ile Gülen Hareketi'ne kesti. Hiçbir delile dayanmadan savcıları, hâkimleri, polisleri itham eden Çağaptay, tezini güçlendirmek için Gülen'in Refah Partisi'ne destek verdiği, aleyhine açılan davada yolsuzluk ithamının da bulunduğu gibi yalan yanlış bilgileri de kullandı. Kendince Türkiye'de 'cadı avı yapan ve masum komutanlara komplo kuranları' deşifre etti. "

Evet, bu siyaset panayırında dostlar ve düşmanlar şaşırtıcı bir biçimde sık sık yer değiştiriyor. Mutasavvıfların lisanıyla konuşacak olursak; televvün/renklenme hali devam ediyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye