Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Şeyh Şamil’in rüyası
MesajGönderilme zamanı: 05.11.09, 10:29 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 31.12.08, 16:59
Mesajlar: 308
Şeyh Şamil’in rüyası

Mustafa Özcan


Vakit
2009-11-05


Şeyh Şamil’in Kırım Savaşı sırasında gördüğü bir rüya vardı. Bu önce Rusya’yı Kafkaslar’dan söküp atma, sonra da Volga boyunda ilerleyerek Astrahan ve Kazan’ı kurtarma rüyasıydı. Lakin bu rüya o tarihte ne Bab-ı Ali ne de Mısırlı paşalara çekici gelmişti. Herkes kendi derdine düşmüştü. Daha sonra aynı rüyayı Enver Paşa Basmacıların başına geçtikten sonra görmüş, lakin şansı yaver gitmediği gibi Ruslara karşı kalkışmanın kimyasındaki İslami ton yeterli gelmemiştir. Bundan dolayı başarısız oldu. Şeyh Şamil’in cihadın silahlı mücadele şubesine ve boyutuna dayanan yöntemi 25 veya 35 yıl sonra bir yönüyle yarıda kalmıştır.

Bunun nedenlerini tahlil ettiğimizde birkaç hususu görüyoruz. Bunlardan birisi güç dengesidir. Aynen durum yine bir Kafkas çocuğu olan Fuzuli’nin sözlerine sinmiş gibidir: Dost bi-perva, felek bi-rahm, devran bi-sükun. Derd çok, hem-derd yok, düşman kavi, talih’ zebun.

Gerçekten de Kırım Savaşından sonra Ruslar Gürcistan’a takviye yaptıkları gibi bütün güçleriyle Çeçenistan’a çullanmışlardır. Orantısız ağır Rus gücü karşısında Çeçen hatları gevşemeye başlamıştır.

İkincisi, Ruslar daha gelişmiş ve ağır silahlar kullanmaya başlamışlardır. Ayrıca yanık topraklar siyaseti izlemiş ve geçit vermeyen ormanları kısmen de olsa açmayı ve aşmayı başarmışlardır. Dolayısıyla Şeyh Şamil lehinde olan arazi şartları da Rusların yanık topraklar siyaseti nedeniyle kaybedilmiştir. En önemli nedenlerden birisi de dünyanın Şeyh Şamil ve direnişine olan ilgisini kaybetmesidir. Bunun sonucunda büyük bir manevi ricat hali baş göstermiş ve manevi bozgun yaşanmıştır. Bu yeni durum muvacehesinde Şeyh Şamil iradesini kaybetmemekle birlikte aklına ve hayaline gelmeyecek bir biçimde çevresi boşalmış ve en has adamları ve naipleri saf değiştirmiştir. Belki de Şamil’e en giran ve acı gelen husus budur. Uğruna tebasıyla arası açılan Muhammed Emin gibiler sonunda Şamil’in saflarını terk etmişlerdir. Önce Hacı Murat manevra yaparken şehit düşmüş, ardından da diğer naiplerin önemli bir kısmı saf değiştirmiştir.

Maalesef sünnetullah çapında gerçek budur. İnsan oğlunun fıtratında zor karşısında eğilme ve boyun bükme vardır. Bunun istisnası Şamil gibi müstesna karakterlerdir. Ya Mustafa Sıbai’nin Hakeza allemetni’l hayat (hayat bana böyle öğretti) kitabında ya da Said Havva’nın hatıratında olmalıdır. Şeyh Şamil’in durumunu andıran bir tabloyu anlatır. Ne zaman güçlü olduysak ve varlık gösterdiysek insanların kelebeğin ışığa üşüşmesi gibi etrafımızı sarar ve doldururlardı. Bir de talih dönmeye ve yüzgeri olmaya görsün, etrafımızı dolduranların aynı hızla etrafımızı boşalttıklarını görürdünüz. Galiba Churchill’e atfedilen bir sözde de bunun akisleri vardır: “(alkışçı kalabalıklar gösterilince dediği gibi) idam sehpasında olsaydım bunlar yine de burada toplanırlardı.” Bu işin bir yönü.

Diğer yönü de cihadın dinamik olmasıdır ve dolayısıyla sadece bir tarza hapsedilemez.

Bunun içinde silahlı mücadele olduğu gibi yumuşak güç bağlamında manevi cihad dahi vardır. Dolayısıyla Şamil sonrasında manevi cihad eksenli bir hizmet başlamıştır. Şeyh Şamil annesinin mütareke tavassutunu kabul etmemiştir. Lakin Gimri’den doğuş ve yükseliş Gunip’te guruba ve yani tutulmaya dönüşmüştür. Silahlı cihad birçok aşama kat etmiştir. Hunzah’dan Hotsat’a ve Dargo’dan Grozni’ye bir açılma yaşamıştır. Lakin Gimri’de doğan güneş Günip’te muvakkatan solmuş ve sönmüştür. Şamil annesinin tavassutunu reddederken bilahare Gunip’de oğlu Gazi Muhammed ve yakınlarının telkinleriyle yakınlarının ve çoluk çocuğun selameti açısından emri vakiye teslim olmuştur.
Lakin Şeyh Şamil’in rüyası sönmüş müdür? Hayır. Sadece yöntem değiştirmiştir.

Bu gayenin hizmetine manevi cihad ve yumuşak güç girmiştir. Ruslar Korkunç İvan’dan sonra Katerina ve sonrasında İslam ile barışma noktasında mesafe kat ederken Müslümanlar da Rus esareti altında manevi cihada yönelmişlerdir. Müslümanlar maddi olarak Rusları yenemezken Ruslar da manevi olarak Müslümanları yenememişlerdir. Çok istedikleri halde Müslüman toprakları ikinci bir Endülüs olmamıştır.

Şamil’den sonra bu noktada Kafkaslar’da bir nöbet devri yaşanmıştır. Bu nöbet devrinin en önemli siması Kadiriliği bölgeye taşıyan Kunta Hacı’dır. Bir ademi şiddet şampiyonu olarak anılsa da aslında o bir manevi cihad şampiyonudur. Şeyh Şamil ile arasında tezat gayede değil, değişen şartlar altındaki yöntemdedir.

Şeyh Şamil ile Kunta Hacı arasında tabii nöbet değişimi başka bir Nakşibendistan olarak anılan Kuzey Irak’taki Kadiri Ma’ruf Berzenci ile Mevlana Halid arasındaki zıddiyet gibi değildir. Bunu en güzel anlatanlardan birisi de Hoca Ahad Kadirov olmuş ve ‘lükilli ezmanın enba’ demiştir. Yani sufi ibnu’l vakittir ve vaktin ilcaaatına göre televvün eder. Şartlara göre renklenir.

Sufi veya İkbal’e göre mü’min vakti kuşanan insandır. Kainatın mesajı onun sırtına yüklenmiş ve insanlara tanıklık eden bir er kişi ve ulu kişidir. Bu, samimiyetsizlik veya sebatsız bir mizaç değildir. Şeyh Şamil’in rüyası önce Kafkaslar’dan Rusları söküp atmak ve ardından da Volga boyunca ilerleyerek Astrahan ve Kazan’ı kurtarmaktı. Aslında Kazan’ın rövanşı Moskova ve Astrahan’ın rövanşı ise San Petersburg olmalıdır. İşte bu da manevi cihadın sahasıdır. Bir toplantıda, Moskova Belediye Başkanı Lujkov’un; “Moskova’daki tarihî caminin yanındaki arsaya askerlik şubesi yapmak istediler, ben ise camiye verilmesi konusunda önayak oldum, on ayrı bölgeye cami yapacağım.” demesi ve ardından da “İşte bakınız ben de cihat yapıyorum.” sözleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. 1999 sonrasında tarih tekerrür etmiştir. Adeta bu tarihteki Dağistan’a yapılan akın Kırım Savaşı sonrasına ve Gunip dönemine benzemiştir. Bunun çeşitli nedenleri vardır ve bu hususta ilk uyarılardan birisini, daha ilk dönemlerde mecliste bağımsızlık duası okuyan Ürdün eski meclis başkanlarından Abdulbaki Cemmu yapmış ve orantısız bir savaşa dikkat çekmiştir.

Şeyh Şamil döneminden daha talihsiz olan durum İslam dünyasının ilgisizliği oranında henüz komunizmden çıkan halkın dini duygularının ve salabetinin de Şamil dönemiyle aynı düzeyde olmamasıdır. Ayrıca yeni dönemde Rusların hava gücü de, hesaba katılması gereken faktörler arasındadır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye