Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: MİLLİ MUTABAKAT ÇAĞRISI / Muhsin Yazıcıoğlu
MesajGönderilme zamanı: 08.10.12, 22:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.03.09, 09:49
Mesajlar: 311
MİLLİ MUTABAKAT ÇAĞRISI

Yeni bir dünya kuruluyor. İnsanlık yeni bir çağa adım atıyor. Biz bu çağın neresindeyiz? Son iki asırda tarihimizin en düşkün dönemini yaşadık. Geri bırakılmışlığımıza "az gelişmiş" damgası vuruldu. Bütün dünyada Müslümanlar, kendilerine yabancı bir avuç diktatörün zulmü altında ezildiler. İmanlarını kaybetmeleri için bin türlü iğ fa ve zorlama ile karşılaştılar. Bütün bunlara rağmen dinimiz İslamiyet'in şerefi ile onurlarını ayakta tuttular. Her şey mümkün. Her şey bizlerin ferasetine ve basiretine bağlı. Müslüman milletler, yeni çağda tıpkı eskisi gibi güç merkezlerinin çevresinde hayat alanı arayabilirler ve müsaade edildiği kadar yaşayabilirler. Ya da kendileri güç merkezi olabilirler; kendi tarihlerine hükmedebilirler. Bir yanda halkı Müslüman olan ama yönetimleri dışa bağımlı bir çok Ortadoğu ülkesi zillet içindeyken, öte yanda bu zilleti parçalayabilecek Müslüman Türk topluluklarının yeniden dirilişine sahne olabilecek bir ufuk önümüzdedir. Dünya küçülüyor. Hızlı nüfus artışı ve tabii çevrenin süratle kirlenmesi, azalan iktisadi kaynaklar, milletler arası rekabeti şiddetlendiriyor. Adâletsiz, güçlünün zayıfı ezdiği bir dünyada gelecek huzur ve barış getirmeyecek. Milli kimliklerini yeni keşfeden etnik guruplar gecikmiş ve saldırgan bir kabilecilikle yaşadıkları bölgeyi ateşe boğuyorlar. Güçsüzlere yaşama hakkı tanımıyorlar. İşte bu noktada Türk milliyetçiliği kendi yenileyerek tarihi fonksiyonunu ifa edebilir. Âleme 'Nizam' verme ülküsünü kanatlandırabilir. Milletimizin medeniyet meydana getirmiş olması ona, bu görevi kaçınılmaz olarak veriyor. Bizler sadece kendimiz için değil, uçuruma yuvarlanan insanlık için de yeni çağın tarihini yapmak zorundayız. Dünyaya adaleti, huzuru, insanlık şerefini getirmek zorundayız. Tıpkı eskiden olduğu gibi...
TÜRKİYE
Tarihimizin karardığı iki asır boyunca her çareye başvurarak ayakta kalmaya çalıştık, başardık. Koskoca bir imparatorluğun mağlup çıktığı savaştan kendi azim ve irâdemizle bağımsız bir devlet kurduk. Bu başarının bedelini, milletine yabancı iktidarların tahakkümü altında yaşayarak ödedik. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin üzerine bina edildiği esaslar, yeni çağın eşiğinde yerle bir olmuştur. Türkiye artık, güvenliğini güç dengeleri içinde arayamaz. Bu intihar demektir. Güç dengelerine şirin görünmek için halkına dayattığı, batıcı-laik politikaları sürdüremez. Türkiye bu yeni dünyadaki yerini, milletinin rızası ve gücüyle, şahsiyetiyle kazanacaktır. Milletimizi güçlü kılan bin yıldır olduğu gibi İslamiyet'tir. Rejimin tepen inmeci -seçkinci- laik geleneği artık sona ermiştir. Pozitivist -laik politikalar ancak, şahsiyetsiz, köksüz, değil milletine kendine bile hayrı olmayan bunalımlı, yabancılaşmış bir azınlığa kaynak olmuştur. Laikliğin, gerçekte din ve devlet işlerini ayırma politikası değil, ekmek-su gibi dini için yaşayan Müslüman halkı yönetimden uzak tutma çabası olduğu, artık üstü örtülemeyen bir hakikat halini almıştır. Müslüman Türk milleti, yeni çağdaki onurlu mevkiini, bir avuç oligarşik azınlığın heba ve hevesiyle, milletinden uzak ve zayıf şahsiyetiyle değil, kendi iradesi ve gücüyle elde edecektir. Türkiye, iktidara gelen partilerin değiştiği ama yöneten azınlığın değişmediği dönemlerin sonuna gelmiştir. Bu asalak azınlığın, milletimizin sırtına yüklediği kambur artık iyice sırıtmaktadır. Milletimizin, kendi gücü ve iradesiyle layık olduğu mevkii alacağı yeni çağda, bu asalak azınlığın hayat alanı kalmayacaktır. Bu mevkii ye de, bin yıldır güç aldığımız kutlu kaynağımız İslamiyet'le varacağız.
GÖRÜŞÜMÜZ
Allah'ın birliği ve yüce Peygamberimizin risalesi dışında hiçbir mutlak hakikat tanımıyoruz. Aşağıda serdettiğimiz görüşler aklımızın, idrakimizin, hayatı ve dünyayı kavrayışımızın ürünüdür. Bütün samimiyetimizle bu doğruların yanında başka doğruların da yer alabileceğine, zamanın değişebileceğine ve tenkit edilebileceğimize inanıyoruz.
1- Hz. Adem atamıza ve Hz. Havva anamıza nisbetle bütün insanlar kardeştir. Bu inanç ve kabul, insanlık anlayışı bakımından sağlam bir ahlaki temel teşkil etmektedir. Kâlubelâdan beri Müslümanız. Doğduğumuzdan beri Türk milletinin bir ferdi olarak yaşıyoruz. Birincisi mutlak hakikati, ikincisi hayatın hakikatini ifade etmektedir. Zaman ve mekan içindeki muhteşem manzarasıyla bir tayf halindeki insanlık, kemal nişânı olan kültürle ayakta durur. Bu zengin tayftan, "Çokluk İçinde Birlik" prensibine ulaşıyoruz. Anadolu coğrafyasında yeşeren ve bin yıldır bu coğrafyayı şekillendiren değerlerimizi, tarih ve kader birliği olarak kavrıyoruz. Türk, Anadolu'da bin yıldır hükümran olan ve İslamiyet'le bir araya, aynı hedefe yönelen büyük bir milletin adıdır. Fatih, Selahaddin-i Eyyûbi, Sokullu, Mimar Sinan, Mevlâ'na, Mehmet Âkif, bu coğrafyaya İslamiyet'i nakşetmiş Türk ulularıdır. Milletimizle, bin yıldır İslamiyet'in şerefiyle şereflendiği; İslam sancağını zirvelere diktiği için iftihar ediyoruz. Bu tarih ve kader birliğinin, Anadolu topraklarından yükselecek yeni bir hamleye sağlam bir başlangıç teşkil edeceğine inanıyoruz.
2- "Çokluk İçinde Birlik" prensibini, Allah'ın birliği ve risalesi dışında her türlü farklılığın; her türlü görüş ve kavrayış biçiminin meşru kabul edilmesi olarak anlıyoruz. Mutlak hakikatler dışında, çoğulcu ve sivil bir İslam anlayışına inanıyoruz. İslamiyet'i, bulunduğu yerde total bir ideoloji olarak görenlerin; kendi İslam anlayışlarının, tek ezeli ve ebedi hakikat olduğuna inananların yanıldıklarını, kendi idraklerini putlaştırdıklarını düşünüyoruz. Bu inanç etrafında, kendilerini değişik isimlerle niteleyen İslami cemaatlerin, Müslümanların birliğine engel teşkil ettiğini düşünmüyoruz. Ancak gurup taassubunun; kendi dışında yer alan Müslümanları tekfire kadar giden sertlikleri, İslam'ın özüne aykırı buluyoruz. Günümüzde evrenselleşmiş, çoğulcu ve katılımcı yaklaşımların; cihanşümul değerlerin, bütün ülke, toplum ve zihniyetler tarafından karşı konulmaz olarak kabul edildiğini müşahede ediyoruz. Müslümanların aynı gayeler etrafında bir araya gelmeleri ve kendi tarihlerinin faili olabilmeleri için gerekli ortamın teşekkül ettiğine inanıyoruz.
3- Siyasetin, Müslümanların kendi aralarında ve dışlarında yer alan dünya içinde, Allah'ın emir ve yasaklarının hakim kılınması gayesi adına, başvurmaları gereken vasıtalardan biri olduğuna inanıyoruz. Siyaseti, hiçbir zaman gaye edinmeyeceğimizi, onu kutsal gayenin vasıtası; önemli ve gerekli bir vasıtası olarak gördüğümüzü söylüyoruz. Siyasetin sunduğu imkanların, "MEŞVERET" ve "ŞURA" prensipleri etrafında Müslümanlar tarafından alabildiğine kullanılması gerektiğini düşünüyoruz.
4- İnsanların yanılmazlığı esası üzerine inşa edilmiş lider karizmalarını ve lider sultalarını, İslam'a aykırı bulduğumuz için reddediyoruz. Bunun yerine, ilim sahibi olanların; gönülleri ve zihinleri aydınlatanların toplum içinde layık oldukları mevkie getirilmeleri gerektiğine inanıyoruz.
5- Türkiye'de mevcut hukuk sisteminin ve demokratik prensiplerin, siyasi mücadele için gerekli çerçeveyi verdiğini, sınırlamaların demokratik mücadele ile kaldırılabileceğini düşünüyoruz. Bu sebeple siyasi görüş ve teşekküllerin, gayeleri için şiddete başvurmalarını yanlış buluyoruz.

ÇAĞRIMIZ
Yukarıda serdettiğimiz görüşlerin de içinde yer aldığı ve tartışmaya açıldığı bir zeminde "Çokluk İçinde Birlik" ilkesi etrafında, Allah'ın birliği ve peygamberimizin risalesine inananlar arasında bir "Milli Mutabakat" arıyoruz. Bu mutabakatı sağlayacak esasların belirlenmesini, çerçevesinin çizilmesini istiyoruz. Bunun için herkes elinden geleni yapmalıdır. Hareketimiz ve Yeni Oluşum için ortaya çıkışımız bütün milli güçler tarafından bir 'vesile' addedilmelidir. Bir ihtilal, bir işgal, bir dış baskı vs. olmadan da ülkemizdeki milli güçlerin, sivil toplum içinde kendi yollarını kendilerinin aydınlatabileceği; açabileceği bir oluşumu hazırlamaları mümkündür. Yarın artık bu gündür. İnsanlarımız umut dolu bir çağın eşiğinde, başkaları tarafından yapılan bir tarihin akışı içinde sürüklenerek birbirlerine küsme, birbirlerini mahkum etme lüksüne sahip değildirler. Küfrün, riyanın, ahlaksızlığın başını alıp gittiği; kendi çocuklarımıza bizimkinden daha kötü bir dünya bırakmamızın muhtemel göründüğü gezegenimizde Müslümanlar, birlik olup geleceklerini kurmak zorundadır. İhtilafı rahmet olarak niteleyip "Milli Mutabakat"ın oluşacağı zemini bütün samimiyetimiz ve dürüstlüğümüzle kurmaya azmettiğimizi beyan ediyoruz.
Çağrımız bütün insanlaradır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye