Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: “Ilımlı Müslüman Şebekeler İnşa Etmek”
MesajGönderilme zamanı: 28.07.09, 11:15 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
YENİ RAND/CIA RAPORU: "TÜRKİYE'DE AMERİKANCI İSLAM ŞEBEKESİ KURULMALI"

Deniz Yalçın

29 Nisan 2007 – AYDINLIK, sayfa. 20-21

2003 yılında yayımlanan Sivil Demokratik İslam adlı RAND/CIA raporunun paralelinde, “Ilımlı Müslüman Şebekeler İnşa Etmek” başlıklı 220 sayfalık bir rapor, geçtiğimiz günlerde yine RAND Corporation tarafından yayımlandı. Raporda yine Cherly Benard’nın da imzası var. Benard, 2003’te yayımlanan Sivil Demokratik İslam başlıklı raporda, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için gerekli ideolojik zeminin Ilımlı İslam tasarımı ekseninde örgütlenmesini önermişti. Yeni yayımlanan bu rapor ise, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ekseninde İslam dünyasındaki siyasal-toplumsal cepheleşmeleri kendi müdahaleleri ve uzun vadeli stratejik çıkarları ekseninde biçimlendirme ve yaratılan bu cepheleşme üzerinden geniş bir “müttefik kadrosu” yaratma arayışlarına dönük stratejik ve taktik hedeflerini sistemleştiriyor. Öte yandan “sivil”, “demokrat” ve “dindar” bir cumhurbaşkanı tarifi yapan Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın bu tanımlamasında Sivil Demokratik İslam raporunun argümanlarını kullanmış olması da, yeni yayımlanan raporu, 2003 tarihli rapor kadar önemli kılıyor.
Yeni raporda dikkat çeken üç temel unsurdan söz etmek mümkün.

Akışı Tersine Çevirmek
Birincisi, ABD radikal İslamcı akımların Arap Yarımadası’ndan kaynağını aldığını ve buradan doğup Büyük Ortadoğu’ya yayıldığını saptıyor. Buna karşı geliştirdikleri öneri, akışı tersine çevirmek. Yani, radikal İslam’ın Arap Yarımadası’ndan çevreye yayılmasına karşı, güçlendirilen Ilımlı İslam’ın çevre ülkelerden Arap Yarımadası’na yayılması. Rapor’da Türkiye’nin ve özel olarak da AKP’nin ABD projesi açısından taşıdığı önem burada belirginleşiyor. Zira RAND/CIA Raporu, kendi ifadeleriyle “odak noktasının Ortadoğu’dan, daha özgür bir ortamın bulunduğu, aktivizme ve etkiye daha açık bir çevreye sahip ve başarı şansının daha muhtemel olduğu Müslüman bölgelere kaydırılmasını öneriyor.”
Bu anlamda tıpkı Soğuk Savaş dönemindeki gibi bir “fikir savaşı” başlatmanın gerekliliğine işaret eden rapor, Avrupa’daki Müslüman diasporayı, Güneydoğu Asya müslümanlarını bu bölge içinde değerlendiriyor ve ardından sadece bir ülkenin adını geçiriyor: Türkiye.

“Ilımlı İslamcı Proje, Ulus Devletin Sonu” itirafı
Raporda, Ilımlı İslamcı şebekelerin inşa edilmesinin ABD’nin uzun vadeli stratejik hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracağı ifade ediliyor. Bu aşamada bir diğer önemli nokta, Soğuk Savaş döneminde CIA tarafından kullanılan taktiklere atıf yapılırken, yeni tehdidin Soğuk Savaş dönemine göre önemli bir açıdan farklılık gösterdiğinin saptanmış olması. O da, geçmiş dönemin aksine tehdidin coğrafi sınırlarla hapsedilmiş bir ulus devleti aşacak biçimde, asimetrik ve uluslar arası ağlara sahip bir nitelikte olması. ABD, yarattığı tehdit algısı üzerinden “ulus devlet”in işgöremez olduğu fikrini yaygınlaştırmanın yollarını arıyor. Sonuçta rapordan, Ilımlı İslam’ın inşasının ulus devletin tasfiyesi sürecini tamamlayacağı itirafı çıkıyor.
Raporun yaşamsal önem verdiği üçüncü konu, Ilımlı İslamcı şebekelerin inşa edilmesi sırasında kimlerin doğal müttefik olduğu ve kimlerin ABD’nin “sivil demokratik İslam” cephesine devşirileceği sorunu. Rapora göre ABD’nin doğal müttefiki Fethullah Gülen.

RAND/CIA Raporu: “Fethullah Gülen, ABD’nin Doğal Müttefiki”

Raporun 70. sayfasında, “Batı, radikal İslamcı akımlara karşı, laiklik yanlılarından, liberal Müslümanlardan ve Sufi geleneğini sahiplenen ılımlı gelenekçilerden müttefikler edinebilir” ifadesi yer alıyor ve gelenekçilerle Sufiler’in Müslümanlar arasında çoğunlukta olduğu vurgulandıktan sonra, bu akımların Batı’nın doğal müttefikleri olduğu 73. sayfada açıklanıyor. Batı’nın bu söz konusu doğal müttefikleri arasında ismi verilen tek kişinin Fethullah Gülen olması ise rastlantı değil. Rapor, bu noktadan sonra Fethullah Gülen’in ABD açısından taşıdığı öneme geniş yer ayırıyor. Rapordan alıntılıyoruz:

“Türkiye’den dini lider Fethullah Gülen, modern Sufi ılımlı İslam’ı teşvik ediyor.. Gülen, diyalog ve hoşgörü yaklaşımını Hıristiyanları ve Yahudileri kapsayacak biçimde genişletiyor. Kaldı ki Gülen, İstanbul’daki Ekümenik Patrik Bartholomeos ile iki kez görüştü, 1998’de Papa’yı Roma’da ziyaret etti ve İsrail’den dini liderlerin ziyaretini kabul etti.”

Rapor’da Gülen’in İslam’ın ılımlı yorumunu gerçekleştirerek Arap dünyasından ayrıldığı belirtiliyor. Bu nokta, ABD’nin ılımlı İslamcı şebekeler üzerinden Arap yarımadasına sızma taktiği açısından Gülen’e atfettiği rolü açığa vuruyor. Ancak raporun 89. sayfasında, Gülen’in Ilımlı İslamcı yaklaşımının Arap yarımadasında bu haliyle zor kabullenileceği belirtiliyor, yerel motiflerin Gülen’in yaklaşımındaki ağırlığının bu yaklaşımın Ortadoğu’da propagandasının yapılmasını ve küreselleştirilmesini zorlaştırdığı vurgulanıyor. ABD’nin Türkiye merkezli dinlerarası diyalog ve yeni din yaratma arayışlarının arkasında bu zorlukların aşılması hedefinin de bulunduğu böylece ortaya çıkıyor.

Potansiyel Müttefikler

ABD açısından Ilımlı İslam projesinde potansiyel müttefikler, liberal, Müslüman akademisyenler.
Bu kesim, özellikle Ilımlı İslamcı bir uluslar arası fikir bloğu oluşturulması açısından önemseniyor. Ancak esas rol, genç ve ılımlı din adamları ile müttefik cemaatlerin aktivistlerine yüklenmiş. Bu kesime, ılımlı İslamcı akademisyenlerin fikirlerini sokağın, cemaatin diline tercüme etme, fikirleri tabana yayma görevi veriliyor. Camilerde bu propagandanın yürütülmesinin zorunluluğu açıkça ifade ediliyor.
Öte yandan bazı gazetecilerin, yazarların ve iletişimcilerin sözde radikal İslamcı özde ise Amerikan karşıtı toplumsal kanaati tersine çevirmek için kullanılacakları ve potansiyel müttefik olarak desteklenecekleri de raporda açıkça ifade ediliyor. Dolayısıyla bu raporda yapılması gerektiği söylenerek yazılanlar, yapılanların bir listesi aynı zamanda. Ama yapılanların hangi merkeze dayandığını göstermesi bakımından bu raporlar, büyük önem taşıyor.

Sonuç olarak ABD, Haçlı İrtica projesinde Türkiye’yi hedefe koyduğunu bu raporla da açıkça itiraf ediyor. Ülkemizde siyasal-toplumsal cepheleşmenin ABD karşıtlığı üzerinden gelişmesini engellemek adına yapay bir radikal İslam-Ilımlı İslam cepheleşmesi yaratmaksa, hedefin saptırılması arayışlarına denk düştüğü kadar; TSK karşıtı, “sivil ve demokratik” etiketi ile beslenen AKP cephesine farklı kesimlerden müttefikler devşirilmesine de kapıyı aralıyor. Bu nedenle, önce İslamcı kadrolardan Amerikancı müttefikler devşiren ve AKP’yi oluşturan ABD’nin, yaratmaya çalıştığı “sivil-darbeci” ikilemi üzerinden sahte sol parti ve sendikaları, İkinci Cumhuriyetçi kadroları ABD Büyükelçisi’nin arkasında sıralamasının ve 14 Nisan pratiğinin dışına savurmasının mantığı, bu yeni RAND/CIA raporu okunduğunda daha iyi anlaşılıyor.

http://denizyalcin.blogspot.com/2007/04 ... kanci.html


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: İslam dünyasında 4 temel siyasal konum
MesajGönderilme zamanı: 28.07.09, 11:21 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 275
RAND/CIA RAPORU’NDA VERİLEN GÖREVİ KİMLER YERİNE GETİRİYOR?

Deniz Yalçın

Aydınlık, 4 Şubat 2007, Sayı: 1020, sayfa 16-17

CIA'ya fikir ve strateji üreten RAND Corporation tarafından 2003 yılında yayımlanan ve Cheryl Benard imzasını taşıyan Sivil Demokratik İslam adlı rapor, içinde bulunduğumuz günlerde farklı bir boyutuyla daha önem kazanıyor.

Söz konusu RAND/CIA Raporu, ABD'nin 11 Eylül 2001 sonrasında yürürlüğe koymak için düğmeye bastığı emperyalist strateji Büyük Ortadoğu Projesi'nin gerektirdiği siyasal yapılanmaları ve iktidar modelini kuramlaştırması bakımından önemli. Rapor, İslam dünyasında uygulanacak stratejinin başarıya kavuşması için Ilımlı İslam modelinin yaratılmasını öngörüyor ve bu konuda model olarak Türkiye'yi ve özellikle Fethullah Gülen cemaatini örnek gösteriyor.

AKP’nin Mayası Bu Raporda

AKP'nin ideolojik/siyasal mayasını her yönüyle açığa vuran bu rapora göre, İslam dünyasında 4 temel siyasal konum bulunuyor: Köktendinciler, Gelenekçiler, Ilımlılar ve Laiklik yanlıları.

Raporun başında böyle bir ayrıma gidilmesinden, ABD'nin BOP coğrafyasında siyasal konumlanışları kendisinin belirlemek istediği ve yarattığı cepheleşme üzerinden müttefikler devşirme siyaseti izleyeceği anlaşılıyor. Bu politika, siyasal çelişkilerin ABD/emperyalizm karşıtlığı temelinde biçimlenmesinin önüne geçecek yapay çelişkilerin imdadına yetişmesine bel bağlıyor.

Raporun ilerleyen sayfalarında stratejiye ilişkin ayrıntılar açıklandıkça, bu tezin doğruluğu kanıtlanıyor.

Raporun xi nolu sayfasında stratejinin başarıya ulaşması için yapılması gerekenler şöyle özetleniyor:

-Öncelikle Ilımlıları destekleyin
-Köktendincilere karşı gelenekçileri destekleyin. Gelenekçilerle köktendinciler arasında ittifak oluşmasını önleyin. Ilımlılarla gelenekçiler arasındaki işbirliğinin gelişmesini teşvik edin.
-Köktendincilere açıktan cephe alın.
-Köktendinciliğin ortak düşman olduğu fikrini teşvik edin, laiklik yanlılarının milliyetçi ve solcu ideolojilerle ABD karşıtlığı temelinde ittifaklar oluşturmasını engelleyin.


Laiklik Yanlısı Kesimler?
CIA raporunda Laiklik yanlısı kesimlerle ilgili bölüm dikkat çekici tanımlamalar içeriyor. Rapora göre Ortadoğu’da laiklik yanlısı kesimler söz konusu olduğunda ABD’nin karşılaştığı en büyük sorun, bu kesimin büyük çoğunluğunun solcu olması ve emperyalizm karşıtı, milli duruş sergilemesi(s. 25)
Rapor, İslam ile laiklik arasında uyum olamayacağı tezinin geçersiz olduğunu, zira bu tezin Türkiye modeli çerçevesinde çürütüldüğünü seslendiriyor. Bu nokta önemli, çünkü laiklik konusunda İslam dünyasına Türkiye’yi model olarak sunan bu Rapor’daki “laiklik yanlısı kesimler” ifadesi ile açıkça Türkiye’ye atıf yapıldığı ve “köktendinciliğin ortak düşman olduğu fikrini teşvik edin, laiklik yanlılarının milliyetçi ve solcu ideolojilerle ABD karşıtlığı temelinde ittifaklar oluşturmasını engelleyin” ifadesi ile Türkiye’nin hedef alındığı böylece ortaya çıkıyor.

Raporda ABD'nin açık müttefikinin Ilımlı İslamcılar olduğu ifade ediliyor (s.37). Yedek müttefikler ise laiklik yanlılarıyla gelenekçiler. Asıl düşmansa köktendinciler. ABD yarattığı bu yapay cepheleşme yoluyla “ortak düşman” köktendinciler karşısında iktidar çeşitlemelerini, seçeneklerini çoğaltmayı arzuluyor. Dolayısıyla BOP stratejisi çerçevesinde yedek güçler, anahtar nitelik taşıyor.

ABD Kendisini Çökertecek Gücü İtiraf Ediyor

"Köktendinciliğin ortak düşman olduğu fikrini teşvik et, laiklik yanlılarının milliyetçi ve solcu ideolojilerle ABD karşıtlığı temelinde ittifaklar oluşturmasını engelle" tavsiyesi de bu gerçeği açık biçimde ortaya seriyor.
Her şeyden önce bu ifade, Ilımlı İslam modeli ile kol kola ilerleyecek bir Amerikancı laiklik modelini öngörüyor. AKP'nin alternatifi, bu cümlede saklı.

Daha da önemlisi, ABD kendisine yönelen tehdidin adını koyuyor; kimlerin bir araya gelmemesini istediğine bakmak, emperyalizme en büyük tehdidin nereden geldiğini anlamayı da sağlıyor. Emperyalizm karşıtlığı temelinde birleşmelerinin engellenmesi istenen güçler, laiklik yanlısı kesimlerle milliyetçiler ve solcular. Bu, halkçı, milliyetçi ve bilimsel sosyalist güçlerin vatan savunması programında birleşmelerinin engellenmesi isteğinin de itirafı. Raporun bu önerisi, baş çelişmenin resmini çiziyor ve ABD kendisini çökertecek birlikteliğe işaret ediyor. ABD açısından asıl düşmanın Kemalizm olduğu bir kere daha ilan ediliyor.

ABD’nin Verdiği Göreve Kim Talip?

RAND/CIA Raporu’nu bugünlerde yeniden güncel kılan yan tam da burası. Zira yükselen ABD/AB emperyalizmi karşıtlığı temelinde halkçı, milliyetçi ve bilimsel sosyalist güçlerin Kemalist Devrim programında birleşerek Türkiye’yi yeniden bağımsızlık rotasına sokmaları riski karşısında ABD’nin yedeklediği bir kesim, şimdi rolünü daha da açıktan oynuyor.

Bu noktada ideolojik aygıtlar olarak Cumhuriyet Gazetesi ile Kanaltürk’ün, siyasal planda da CHP’nin izlediği Amerikancı stratejinin izlerini CIA Raporu’nda bulmak kolaylaşıyor.

Cumhuriyet ve Kanaltürk’ün Rolü

Cumhuriyet Gazetesi’nde 1 yılı aşkın süredir izlenen İran düşmanı tutum, AKP’yi devirmesi ve CHP ile MHP’yi iktidara taşıması durumunda ABD’nin BOP’ta daha fazla hareket serbestisi kazanacağının gerek İlhan Selçuk’un yazılarında gerekse Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’teki programında ifade edilmesi tam da CIA Raporu’ndaki ifade doğrultusunda anlam kazanıyor. ABD, bir yandan bu kesimleri yedekleyerek ulusalcı yükselişi kendi projesi etrafında seferber edecek bir iktidar alternatifi doğurmak, diğer yandansa bu sayede AKP’den sonuna kadar yararlanmak hedefi güdüyor.

Öyle ki süreç, İlhan Selçuk’a bu doğrultuda 16 Kasım 2006 tarihli Cumhuriyet’te şu satırları yazdırabiliyor: “Bush, Ortadoğu'da bir yeni istikrar arayışına yönelmek zorundaysa bu işe Türkiye'den başlaması aklın yoludur... Ortadoğu cehennem... Bu cehennemde ne yapacağını şaşıran Başkan Bush'un Türkiye'de dincilik ve bölücülük siyasetlerini bir yana bırakarak Atatürk'ün laik Cumhuriyetini Ortadoğu'da bir denge unsuru gibi düşünmesi gerekiyor... Bir yandan Ilımlı İslam Devleti tasarımında dinci iktidarı, öte yandan terör örgütü PKK'yi kullanarak Türkiye'yi sıkıştıran Başkan Bush bu tutumundan vazgeçmelidir; zararın neresinden dönerse dönsün, kârdır... AKP'nin toplum temelinde oy desteği zayıflıyor, geriliyor; ülkede Amerika düşmanlığı yükseliyor, yoğunlaşıyor... ABD'nin Ortadoğu tasarımında 'revizyon'a, Türkiye'de ise yeni bir iktidara gerek var.”

Resmi Deniz Baykal Tamamlıyor
İran düşmanlığında Türkiye ile ABD’yi yan yana getirmeye çalışan Mustafa Balbay’ın yazı dizileri ve kitaplaştırdığı İran Raporu, Tuncay Özkan’ın ABD’ye verdiği “AKP’yi devir, BOP’ta işbirliği yapalım” mesajları, İlhan Selçuk’un köşesinden ABD stratejisinde görev almak için yakarması resmini CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın şu sözleri tamamlıyor.
“Türk-Amerikan ilişkileri Türkiye için, bu bölgenin barış ve istikrarı için, Amerika’nın bu bölgedeki uzun vadeli bekleyişleri için büyük önem taşıyor… ABD, Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması çabalarına hiç yüz vermedi. Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin güçlü bir devlet olarak ayakta durması büyük önem taşıyordu. Onun gereği dürüstçe yapıldı..Türkiye’nin uzun vadeli olarak ABD ile paralel hareket etmesine karşı olmak için herhangi bir neden görmüyorum.ABD ile aramızda ideolojik bir harp olduğunu söylemek çok yanlıştır… Amerikan aleyhtarı bir oluşuma kesinlikle katkı vermedik. Hiçbir şekilde Amerikan düşmanlığı sergileyecek bir tavır içine girmedik. Meydanlara çıkmadık, örgütümüze kesin talimat verdik, “bu konulardaki yürüyüşler, kitle gösterileri içinde kesinlikle yer almayacaksınız” diye. Çünkü biliyoruz ki ABD, bizim aramızda birtakım sorunlar da olsa sonunda bir araya geleceğimiz, birlikte çalışmamız gereken bir ülkedir.”1

Sonuç olarak söz konusu RAND/CIA Raporu sayesinde, Atatürk'ün emperyalizm karşıtı karakterini ortadan kaldıranların, 6 Ok programını sadece laiklik ilkesine indirgeyerek ABD'nin BOP'unda görev almayı meşrulaştıranların maskesi düşüyor.

[1] 1 Mayıs 2005 tarihinde Star Gazetesi’nde yayımlanan söyleşiden alınmıştır: http://www.zeynelabidinerdem.com/_CHP_BAS_AND_ERDEM

Söz konusu RAND/CIA Raporu:
"Civil Democratic Islam: Partners, Resources and Strategies", Cheryl Benard, RAND Corporation, http://www.rand.org/pubs/monograph_repo ... MR1716.pdf


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye