Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Fantastik Bir Filmin Arkaplanı: Avatar
MesajGönderilme zamanı: 20.01.10, 14:08 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 10.11.09, 16:04
Mesajlar: 43
Hollywood’dan insancıl bir çağrı

Avatar, tüm zamanların en büyük savaş karşıtı filmi olabilir. Batı’yla bütünleşen her şeye karşı çıkıyor.

Perşembe 14.01.2010

Gilad Atzmon*


Resim


Avatar, tüm zamanların en büyük savaş karşıtı filmi olabilir. Batı’yla bütünleşen her şeye karşı çıkıyor. Açgözlülüğe ve kapitalizme, diğer ülkelerin içişlerine müdahale etmeye, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı çıkıyor. Teknolojik ilerlemeye, ABD’ye ve İngiltere’ye karşı çıkıyor. İsimlerini vermeden, Wolfowitz, Blair ve Bush’u yargılıyor.

Diğer insanların inanç ve ritüellerine karşı yöneldiğimiz cinayet eğilimlerimizin üzerine koyu bir çizgi çekiyor. Ancak burada durmuyor. Aynı zamanda, Alman hayat felsefecileri, doğanın gücü, toprakla bütünleşmek ve vahşi hayata olan uyumu övüyor. Kendimizi daha iyi empoze etmemiz için çevremizdeki gerçeklere entegre olmamız tavsiye ediliyor. Alman idealist ve erken çağ romantik düşüncesi, varlığı ve mutlak doğruyu sorgulamanın, özünü yanıtlıyor. Yaşam ve gerçek kendi anlamını kutluyor. (Alman hayat felsefesi, hayat felsefesi ya da hayatın felsefesi, bütün bu terimler hayat üzerine kurulmaktadır ve felsefede önemli bir kavramı vardır). Bu oldukça şaşırtıcı ve tezahüratlı, Alman felsefi düşüncesini tekrar kazanmak için Hollywood’un kapıları keşfedilmek için aralanıyor.

Yıl 2154 ve RDA şirketi, Pandora gezegeninde yerçekimine karşı gelen benzersiz Unobtanium minerali bulunduğunu keşfederek oradaki minerali elde etmek için projeler üretiyor. Bu mineral çok uç rakamlarla satılacaktır. Pandora uzakta olan bir gezegen, üzerinde Na’vi türü yaşıyor ve bu tür, insanlarda bulunan bazı özellikleri taşıyor. Na’viler de kendi geliştirdiği dil ve yüksek kültüre sahip. Batılıların aksine, çevreye uyum sağlamış ve doğayla uyum içerisindedir. Na’vi türü, insandan çok daha uzun ve güçlü olmasıyla birlikte çok etkileyici, benzersiz ve uzun kuyruklara sahiptir.

Uzun ve örgülü saçları sayesinde, doğa ve hayvanlarla duygusal bir bağ kurabiliyorlar. Doğa tanrıçası Eywa’ya tapıyorlar, bütün kutsal ve fiziksel gelişmeler, doğa tanrıçası Eywa’dan gelir.

İŞGAL VE DİRENİŞ

Diğer taraftan, askeri güçler bu gezegeni incelemek üzere Avatar programı oluşturmuştur. Bu program ile insanlar yarı insan yarı Na’vi haline getirilir ve misyoner olarak Pandora gezegenine gönderilir. RDA şirketi, Pandora halkına eğitim ve batı kültürünü öğretmek için avatarlarını görevlendirir.

Fakat çok yakında Na’vi halkı insanoğlundan hiç bir şey istemediğini anlayacaktır. Belden aşağısı felçli olan eski asker Jake Sully, Avatar olarak gezegene gönderilir ve oradaki Na’vi kültürüyle tanışır. Albay Miles Quaritch, Jake’e Na’vi’leri göçe ikna ettiği takdirde, tekrar bacaklarına kavuşacağını vaat eder. Jake iyi bir şey yaptığına inanır ve görevini tamamlamaya hazırdır. Fakat gezegendeki birliği, eşitliği,doğruluğu, Na’vi ve doğa arasındaki dengeyi gördükten sonra, insanların onlara ne kadar kötülük yaptığını anlar ve insanlara karşı savaşmaya karar verir.

Avatar projesi üzerinde çalışan Profesör Augustine, Pandora gezegenine hayrandır, gezegende araştırmalarını sürdürebilme uğruna hayatını verebilir. Bu nedenle de, teknolojiyle gezegeni yıkma planına karşı çıkar. Bu andan itibaren soluk soluğa bir savaş filmi başlıyor. Avatar Jake, Na’vi’lerin koruyucu önderi olarak, insanlara karşı savaşır. İnsanlar robotlarla, Pandora gezegenine ayak basar. Kutsal toprakların büyük bir bölümünü yok eder. Orada yaşayan Na’vilerin birçoğu hayatını kaybeder. Fakat Na’vi pes etmeyerek, büyük bir öfkeyle robotlara karşı ok ve yayla saldırıya geçer.

300 milyon sinemaseverin mesajı çok açıktı: Savaşa HAYIR, açgözlülüğe HAYIR, müdahaleye HAYIR, silaha HAYIR, doğaya ve insanların farklı yaşam tarzına saygı gösterilmesine EVET.

AVATAR IRKÇI MI?

Fakat filmin ırkçı içeriği olduğuna dair eleştiriler de geldi. Bu konudaki eleştiriler şu şekilde özetlenebilir: “Na’vi, mavi yabancılar olabilir”; ne var ki mavi Na’vilerin Masai tarzında kolyeleri vardı. Ayrıca bütün Na’vi artistleri siyahi aktörlerden oluşuyor, onlar da zaten sonuç olarak beyaz adamdan kurtarılıyor. “İlkel yerliler ve liberal kurtarıcı beyaz adam” fikri, kendini beğenmişliği gösterir.

Bilim kurgu tarzı, hayali bir fantastik gerçeklik yaratıyor. Avatar’ın yönetmeni James Cameron, birçok siyahi ırktan, karışımlar oluşturmuş: Afrika kabile işaretleri, Kızılderili yaşam felsefesi, Jamaika saç stilleri vb... Bu çağrışım bizde empati uyandırdı, çünkü onlar yabancı bir tür değil, insandırlar. Bu film politik sistemi suçluyor, fakat ırkçılık yapıyor.

Ancak dikkatimi çeken, Cameron’un Avatar rolünü çifte ajan olarak yansıtması. Son sahnesinde Albay Quaritch, Jake’i ırkına ihanet ettiği için suçlar. Jake taraf değiştirmeyi tercih eder ve iyi bir neden için Na’vi ırkını seçer. Ve Pandora halkının, Jake’in önderliğine ihtiyacı var, çünkü savaşı kazanmak için düşmanlarının taktik ve düşüncesini iyi bilen biridir Jake.

AFGANİSTAN VE IRAK’TAKİ DURUM

ABD’nin Irak ve Afganistan’daki başarısızlığında, birçok Afgan ve Araklı öğrencinin ABD üniversitelerinde eğitim almasının da payı var. ABD’liler için İslam dinini anlamak zor, çünkü çok az ABD ve İngiltere lideri, Kabil veya Bağdat üniversitelerinden mezundur.

Belki Avatar filminde olduğu gibi, ABD ve İngiltere askeri güçleri, İslam ülkelerini anlar ve aydınlığa kavuşur. Demek istediğim, kendi ülkenize etik bir nedenden dolayı karşı durmak, hümanizm ve özgürlüğün gerçek anlamıdır.
Hollywood’un böyle bir filme kapılarını açması hepimizi hayrete düşürdü. Tekrar itiraf etmemiz gerekiyor, oyuncular ve değişik senaryo, daha dostane bir gelecek için bize kendi gerçeklerimizin nerede olduğunu ve onlara nasıl şekil vermemiz gerektiğini anlatıyor.

*İngiltere'de yaşayan ünlü muhalif Yahudi müzisyen.

Çeviren: Özlem Yatmaz / Evrensel


En son dembudem tarafından 20.01.10, 17:07 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.

Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Fantastik Bir Filmin Arkaplanı: Avatar
MesajGönderilme zamanı: 20.01.10, 17:07 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 10.11.09, 16:04
Mesajlar: 43
Avatar

Ali ÜNAL

ali.unal@zaman.com.tr

11 Ocak 2010

Bediüzzaman Hz. 20. Söz'de peygamberlerin mucizelerinden hareketle ilmin ulaşacağı nihaî sınırları işaret eder. Bu nihaî sınırların pek çoğuna henüz ulaşılmamış olması bir yana, farklı ilim sahalarında çalışanları dahil Nur talebeleri bile, bu sınırları henüz ciddî şekilde okumuş ve anlamış görünmüyor.

O, ayrıca 20. asırda gün yüzüne çıkarılan bazı kevnî gerçekleri de onların keşfinden yıllar ve yıllar önce yazmıştır. Bütün bunlar, anlaşılmayı ve üzerlerinde çalışılmayı beklerken, ilmî veya teknolojik bir icat gerçekleştiğinde Müslümanlar arasında "Bu, Kur'an'da vardı!" tavrı kendini hâlâ gösterebiliyor.

Ahmet Taşgetiren Bey, Avatar filmindeki bazı sahnelerde Kur'an'daki Fil Sûresi'nden etkilenmiş olunabileceğini yazarken, şüphesiz söz konusu tavrı sergilemiyordu. Herhalde, vahşî dünyalıların Pandora gezegenindeki "ilkel" silahlar kullanan insanımsı varlıklar, yani, modern insanî vahşet ve zulmün "tabiî" basitlik karşısındaki mağlûbiyetine duyduğu sevinç, onu böyle bir "yanılsama"ya götürmüş olmalı. Çünkü filmde ne ebabil kuşları var, ne de attıkları taşlar.

Avatar filmi, anti-ütopik bir bilim-kurgu. Orta çağlarda ütopyalarla meşgul olan Batı, sonsuz "terakki" hülyası içinde ürettiği bilim ve teknolojinin menfî tesirleri karşısında 20. asırda anti-ütopyalar üretmeye başladı. Avatar, bu açıdan, Darwinizm'i sistemleştiren Julian Huxley'in torunu Aldous Huxley'in dedesine inat, bilim ve teknolojinin dünyasını fevkalâde hicveden Brave New World'üne benziyor.

Avatar, evet, bir yanıyla bilim ve teknolojinin insanı sürüklediği vahşeti ve insanın doydukça daha çok acıkan madde düşkünlüğünü eleştiriyor. Filmdeki hadiselerin yaşandığı gezegen olan Pandora, eski Yunanlılara ait bir terim. Baştanrı Zeus, insanlığı cezalandırmak için meydana getirdiği güzel ve zeki Pandora'yı Promete'nin kardeşiyle evlenmek için gönderir. İkazlara rağmen bu evlilik olur. Pandora'nın bir kutusu vardır ve ona bu kutuyu açmak yasaklanmıştır. Fakat Pandora, kutunun içindekileri öğrenme arzusunu yenemez ve kutuyu açar. Kutu, esasen hırs, ihtiras, zulüm, istismar, çatışma gibi her türlü haşeratla doludur ve bunlar, etrafa yayılır. Evet, Batı ortaçağlarında da hakim olan anlayışa göre, Pandora'nın kutusunun açılmasına sebep olan, insandaki bilme isteğidir ve bilme, insanın başına felâketler açan bir şeydir. Bilme isteğiyle Pandora'nın kutusunu açan modern dünya, bilim ve teknolojinin başına açtığı felâketlerle sarsılmaktadır ve Avatar, bir yanıyla bunu nazara vermektedir.

19'uncu asır, Batı'da bilim temelli pozitivist ve materyalist akımların zirveye ulaştığı bir asır olurken, yeni mistik akımların üremesine veya tarihte kalmış akımların diriltilmesine de şahit oldu.

Hiçbir zaman gerçek manevîliği bulamayan ve okültizm-ezoterizm mahiyetindeki bu akımlarda simyacılık, hermetisizm, büyücülük, cinler, ifritler, astroloji ve bütün bunların asıl kaynağı sayılabilecek Kabalizm, en önde gelen unsurlardır. Öte yandan, bu unsurlarla birlikte Doğu ve Güneydoğu Asya menşeli yogizm ve meditasyon gibi akımlar da bir yandan maneviyat arayışı içindeki insanları meşgul ederken, diğer yandan gerçek dinî maneviyatı engelleme adına öne çıkarıldı ve çıkarılıyor.

İşte Avatar, Pandora'nın kutusu olan bilim ve teknolojinin modern insanı sürüklediği vahşeti nazara verirken, buna karşılık, içinde animizm, totemizm, şamanizm, natürizm, fetişizm gibi her türlü putperestliğin yer aldığı bir insan-altı dünyayı da öne çıkarıyor. Ve bu insanımsı, insanaltı dünya, kendi gezegeninde "ilkel silahları"yla, masal malzemesi atları ve kuşlarıyla modern ve vahşî insana galip geliyor.

İnsanlığın önündeki en büyük mesele, bilim ile dinin, akıl, ruh ve nefsin ahenkli birliğini sağlama meselesidir.

Bilhassa Risale-i Nur mesleğinin önünde yerine getirilmeyi bekleyen bu en önemli misyon, öncelikle bilime yepyeni ve tamamen İslâmî, Kur'anî bakış açısına sahip olmayı ve bu bakış açısına sahip çığır açıcı ilim adamlarının yetişmesini gerektirmektedir.

(Zaman)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Fantastik Bir Filmin Arkaplanı: Avatar
MesajGönderilme zamanı: 25.01.10, 12:06 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 10.11.09, 16:04
Mesajlar: 43
Deli çeşmesi / Avatar meselesi

Anadolu insanı, İslam kültürü ile tanışalı mitolojiye biraz mesafeli durmuş, bu boşluğu da tabiri uygunsa masalsı destanlarla doldurmuştur

18 Ocak 2010

Abdurrahman ÇİÇEK


Anadolu insanı, İslam kültürü ile tanışalı mitolojiye biraz mesafeli durmuş, bu boşluğu da tabiri uygunsa masalsı destanlarla doldurmuştur.

Avatar sinema filmi, çekimleri daha bitmeden gerek maliyeti, gerekse de 3D formatında çekiliyor olmasından dolayı çok dillenir oldu. Gösterime girmesiyle beraber dillerde iyice sakız halini aldı. Evvela herkesin hakkında bu kadar çok bir şey söylediği bir mevzuda benden yana bir ağız daha kalabalıklaştırmanın pek de anlamlı olmayacağını düşündüm. Fakat babamın bana yıllar önce anlattığı bir hikâye, beni de bu konuda bir şeyler söylemeye sevk etti.

Hikâye şöyle: Çok eski bir zamanda, küçük bir beylik diyarında bir çeşme varmış. Durmadan her daim akan bu çeşmeden su içen her insanoğlu akıl sağlığını kaybeder ‘deli’ oluyormuş. Gün geçtikçe daha çok insan oradan su içmiş ve haliyle de o küçük ülkede deli sayısı giderek artıyormuş. Derken sarayın dışında kalan ne kadar insan varsa hepsi deli olmuş. Ülkede düzen, nizam kaybolmuş. Tüm bu olanlardan haberi olmayan paşa, bir fermanla halkın sarayın kapısında toplanmasını istemiş ve bunun için de vezirini görevlendirmiş. Lakin bu deli halkı hizaya getirmek pek güç… Paşa, sarayda düşünüp taşınırken vezir içeri girmiş ve paşaya olanları aslı, astarıyla anlatmış. ‘Ne yapmalı?’ diye istişare edilirken vezirin aklına cin bir fikir gelmiş. ‘Paşam’ demiş. ‘Şimdi idare ettiğiniz halkın tamamı deli ve biz akıllıyız, öyle değil mi? Ve biz akıllılar, bu delilere hükmedemez olduk.’ Paşa, lafın nereye varacağını merakla vezirin lafın sonunu getirmesini isterken, vezir devam ediyor. ‘Gelin biz de bu ‘deli çeşmesi’nin suyundan içelim. Lakin bu saatten sonra delinin halinden ancak deli anlar…’

Geçen hafta sonu biraz da tesadüfen malum ‘Avatar’ filmini izlemek nasip oldu. Aslında vakit sıkıntısı gereği yakın zamanda izlemeyi planlamamıştım. Bu güne kadar birçok kişi ‘Avatar’ı konu edindi. Her biri filmin bir yerinden tutup çekiştiriyor; övgüler, yergiler; dini ve felsefi yaklaşımlar, mistisizm ve din birbiriyle karıştırıldı, karşılaştırıldı; çeşit çeşit zaviyeler…

Gazeteler, televizyonlar, forumlar, arkadaş meclisleri, ayaküstü kulisler bu konunun suyunu iyice çıkarmadan ben de ‘deli çeşmesi’ misali Avatar’a kendi zaviyemden bakma zorunluluğu hissettim. Beni buna iten sebep, her yönüyle filmin kendisinden başka bir şey olmadı. En son Matriks filmi için böyle bir gündem oluşmuştu. Şimdi ise gündem Avatar ve aslında bu konuda daha söylenecek çok şey var.

‘Avatar’: ‘Zerdüştler ve Brahmanizm gibi bazı dinler, seçilen kişiyi Allah(c.c.)’ın insan şekline girmiş hali(hulul)-hâşâ-olarak görür. Brahman Hindular bu kişiye ‘avatar’ yani ‘Allah’ın yere inişi’ ismini verirler. Onlara göre Allah(c.c.) seçilen bu insanın içindedir…(Prof. Dr. M. Hamidullah-Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed(s.a.v)-Beyan y.)

Fantastik bir bilim-kurgu olan Avatar, insanoğlunun beyin nöronlarında nelerin gezindiğini muhayyileden çekip görsel bir şölene nasıl dönüştürüldüğünü gözler önüne seriyor. Ancak üç boyutlu ve abartılı bir şekilde, bulabildikleri tüm renkleri ışık ile senkronize etme gayretleri, gözün algısı için beynin daha çok çalışmasını gerektirdiğinden uzun süre izlenince beyni fazla yormaktadır. 1950’lerden beri sinemada zaman zaman kullanılan 3D teknolojisi hiç bu kadar iyi kullanılmamıştı. Bu sebeple sinema tarihi için bir milat olarak kabul edilebilinecek olan Avatar, 3D’li filmlerin önümüzdeki yıllarda patlama yapabileceğinin de bir ön habercisi.

Avatar, bizi görsel bir şovla etkilemeye çalışırken aslında kurgu ve senaryosu üzerinde de titizlikle çalışıldığını görebiliyoruz. Son yıllarda bu tarz filmlerde senaristler mitolojiyi oldukça çok kullandılar. Fakat Avatar’da daha çok insanlık ve dinler tarihinin mistik yönü ele alınmış. Filmin o rengârenk ışıltısına rağmen konusunun yalın ve sade olması ya da basit ve de samimi olması, filmi izlerken bizi biraz bilindik kılıyor ve bu bizim farkında olmasak bile filme karşı bir aidiyet duygusu beslememizi sağlıyor.

Klişe sahnelerden etkilenilmiş, bilindik fikirler ve olaylar modernize edilerek senaryoya uyarlanmış. Örneğin; filmin başında, filmin kahramanı olan Jake’in Na’vi halkının yaşadığı Pandora gezegenine casus olarak gönderilme şekli hemen bize Matriks filmini hatırlatıyor. Makinelerle yeni bir beden veya ırk üretme(!)sahnelerini ise Hollywood filmlerinde şimdiye kadar çokça gördük. Na’vi halkı safiyeti temsil ederken Kızılderili’lerin 2154 yılı versiyonu gibi. Bir beyaz adam- Kızılderili savaşı. Doymak bilmeyen, elde edebileceğini düşündüğü her ne varsa hiçbir kural ve değer tanımadan elde etmek için yakıp yıkmaktan çekinmeyen bir emperyalist zihniyet, özelde ABD stratejisi ve buna karşı saf ırkın, masumiyetin, mazlumların direnişi, özelde Kızılderili felsefesi. Aslında biraz Aborjinler, biraz amazonlar ve biraz da Zerdüştler… Ancak filmin kurgusunun temelinde her ne kadar tüketimci kapitalizme karşı bir eleştiri görülse de aslında ABD’nin Vietnam, Afganistan ve Irak gibi günahlarından dolayı bir tövbe gibi.

Yerli halk Na’vi’lerin doğaya dua ile bağlanmasının yanı sıra o kutsal ağaca, atlara ve kuşlara USB bağlantısını andırır şekilde bağlanmaları ve bu şekilde ağaca seslerini yüklemeleri de bilgisayar teknolojisinin ilhamı.

Amerikan karate veya boks filmlerinden alışık olduğumuz usta-çırak sahneleri burada da mevcut. Çırak, yani Jake, hazır hale gelince üstüne binip uçak gibi kullandıkları o kuşlardan birini almayı hak ediyor. Fakat bunun için de kahramanlık yapması lazım kuşu yakalarken. Tıpkı eski Türklerde ve Kızılderililerde çocuğa isim vermek için onun bir kahramanlık göstererek kendine yaraşır bir isim almasının beklemesi gibi. Sonra Jake’in doruklara doğru tırmanması bana nasıl Kaf dağını çağrıştırdıysa, dağın doruğunda gördüğüm kuşlar da bence Anka kuşundan başka bir şey değildi.
Beyaz adamın Pandora gezegeninde keşfettiği değerli madenler tamda Na’vi halkının mabedi olan kutsal ağacın altındadır. Beyaz adam kutsala saldırırken kuşların düşmana saldırması sahnesi de Kur’an’da, Fil suresinde geçen Ebabil kuşlarını anımsatıyor. Sonra Mehdi (Jake) ortay çıkıyor. Daha doğrusu James Cameron gözüyle Mesih (Jake) kurtarıcı olarak ortaya çıkıyor ve mazlum Na’vi halklarını birleştirerek savaşıyor. Fakat yenilgi artık kaçınılmazken ilahi bir güç yardım elini uzatıyor ve savaşı kazanıyorlar.

Ve son sahnelerden biri; Na’vi halkı topyekûn yoga yapar halde transa geçerken Jake’in ruhunun insanoğlu bedeninden çıkıp, insanımsı bir varlık olan Avatar’ın bedeninde dirilmesi, Hz. İsa’nın ölüyü diriltme seansına benziyordu. Na’vilerdeki reenkarnasyon inancı da cabası.

Na’vi halkı, ağaçların üzerinde doğal hamaklarda uyuyor, doğadan besleniyor ve ok gibi ilkel silahlar kullanıyor. Olabildiğince organik ve yalın bir yaşam tarzına sahipler. Binekleri atların mutasyon geçirmiş halleri gibi, avladıkları ceylan da yine hakeza öyle. Tabi ki avatarların kendisi de insanımsı. Bu da gösteriyor ki insanoğlunun hayal gücü tecrübe ettiğinin dışına çıkamıyor ve belirli sınır ve kalıplara sahip.

Filmin geneline yayılmış birçok sahne için iyi çalışmalar yapıldığı ve bu öykülerin ise sinemaya çok güzel uyarlandığı kesin. İyi ki de yapmışlar.

Avatar, bize film boyunca mistik bir din olgusu pazarlarken insanoğlunun bu manevi açlığını doğadan almasını salık verip bunu Na’vi halkının şeriatı olarak sunmuştur. Aslında sosyalist varyasyonlarda da bulunmalarına rağmen bunu bilinçli yaptıklarını düşünmüyorum.

Avatar’a görsel anlamda olumsuz bir yorum getiremeyiz. Genellikle buna benzer bilim-kurgu filmlerinde görsellik üzerinde yoğunlaşılırken kurguda zaman zaman zafiyetler yaşanabiliniyor. Ancak Avatar’da durum hiç de böyle değil. Ayakları yere basan, sağlam bir kurguya sahip. Senaryo güçlü, karakterler yerine oturmuş durumda.

Aslında animasyon tekniğinin kullanıldığı 3D’li Avatar filmi bu yönüyle hiç sırıtmıyor. İnancın ve masumiyetin yalın haliyle verildiği filmde insanoğlunun aç gözlü, maddeci hırsı tarumar oluyor. İzleyici, asıl olana doğru arınırken, hümanist bir safiyete doğru sürükleniyor. Ve artık finalde ‘vicdan’ üstün gelirken bizde derin bir moral tebessümü bırakıyor.

3D’li Avatar filmi, dev bütçesi, büyümekte olan yüksek maddi kazancından öte, mistik öyküleri, felsefi yaklaşımları ve yoğun teknoloji ile oluşan görsel şölenin yanında özellikle icat ettiği renkli, çizgili, insanımsı varlıklar olan Avatarlar için çizilmiş karakterler de iktisadi anlamda yeni bir hamle yapacağa benziyor. Avatar ismi ile bilgisayar oyunları olmasına rağmen, Na’vi olan Avatar bilgisayar oyunu, Avatar çıkartmalar, Avatar tişörtler, Avatar oyuncak bebekleri için bir sektör açılımı yapılarak tez zamanda sıraya girecek yeni hamleler bunlar. Çünkü bu düzen şimdiye kadar hep böyle işledi. Bu sefer de olacaklara da şaşırmayacağız.

Sonuç itibariyle ben de ‘Deli Çeşmesi’nden böylece bir yudum alırken, Avatar’ın insanoğlunun mitoloji, mistisizm ve dinsel tarihinden öyküsel bir derleme oluşturup iyi bir senaryo ile güçlü bir kurgu oluşturduğunu ve çok emek ile çok teknolojinin birlikteliğinden bize yalın bir sunum yaptıklarını söylemek istiyorum. Aynı zamanda kalbi ve görsel bir şölen…

Şimdiden 3D’li filmler yapma furyası başlamıştır ama uzun bir süre Avatar’ı yakalayacak bir yapıtın ortaya konacağını hiç sanmıyorum.

Avatar ekibini kutluyorum.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye