Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: "Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz"
MesajGönderilme zamanı: 21.11.09, 12:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Kendisi bir Mürşid-i Kamil olan ve Tarikat ocağını halen açık tutan; geçen Ağustos'ta Furkan Dergisine, zamanımızda, yaşayan canlı kanlı Mürşid-i Kamilleri bulmak lazımdır diye nasihat eden İsmail Çetin efendiden diyerek şunları naklediyorlar:

Alıntı:
BİR ÂLİMİN GECİKMİŞ PİŞMANLIĞI

Ülkemizin mümtaz ulemasından muhterem İsmail Çetin Hocaefendi ‘den bizzat dinlediğim bir hadiseyi ibret nazarlarınıza arz etmek istiyorum. Şöyle anlattı hocamız;“Isparta’ya ilk geldiğim seneler(1971-72) bir köyde imamlık yapıyordum. Benden önceki imam, kırk sene bu köyde vazife yaptığı halde kendi çocukları dâhil hiç kimseye bir şey öğretememişti.

Neden kırk senedir kimseye bir şey öğretemediğini sorduğumda “benim pardösümün üzerine oturdular, kalkamadım, bir şey yapamadım” dedi (Halk partililerin engel olmasını kastediyor)

Kendisi Konyalı Mehmed Vehbi Efendi’nin talebelerinden imiş. Ama seferberlik (Birinci Dünya Savaşı) çıkınca icazet alamamış. Daha sonra da Mehmed Vehbi Efendi’ye ulaşamamış. Ama ilmi çok güzel idi.

Bir gün konuşurken Bediüzzaman’dan bahis açtı. “Bir gün tarlada çalışıyordum. O Barla’daki Kürt Hoca köye gelmişti. Kitaplarını bana hediye etti, ben reddettim. Kitapların köye girmesine de mani oldum. Hatta bu olaydan sonra hoca, Atabey yolu bu köyden geçmesine rağmen bu yolu hiç kullanmadı ” dedi.

Baktım ki üstadın aleyhinde.. Aynı gün Mesnevi-yi Nuriye’nin Arapçasını, dışını kâğıtla kaplayarak kendisine götürdüm. Kitaptaki bir ibareyi göstererek “Hocam ben burasını anlayamadım. Bana anlatır mısın?” dedim.

Okudu, çok hoşuna gitti “Bu ibare Kadı Beyzavi’nin mi?” dedi. Başka bir yer gösterdim, yine okudu, hayran kaldı. Üçüncü defa aynı durum tekerrür edince “bu kitap Kadı Beyzavi’nin mi?” diye sordu. “Hayır” dedim “Said Nursi’nin.”

Hayretle “Yahu bana onun için “ ümmi” demişlerdi “bir şey bilmiyor” demişlerdi deyince, “Ümmi olan böyle bir şey yazabilir mi” dedim.

Sonra ona ; “Hocam, ben senin ilminin bereketinin neden olmadığını, kırk senedir neden kimseye faydalı olmadığını şimdi anladım. Sen Bediüzzaman’ı rencide ettin. O da senin ilminin feyzini kesti” dedim”

Durdu, düşündü, sonra hızla eli benim tütün tabakama gitti. Ben, bana vuracak sandım. O, büyük bir üzüntü ile onu kendi kafasına vurdu ve pişmanlık içinde “Eyvah! Hoca keşke kırk sene önce bu köye gelseydin” dedi.

“Dedim ki “Hocam, Allah Teâlâ iki kişiye harp ilan edeceğini haber veriyor;

1-Faiz Yiyenler; Bu ayetle sabittir.

2-Allah’ın velilerine eziyet edenler. Bu kudsi hadisle sabittir. Üstad Bediüzzaman’ın ise en büyük velilerden olduğuna şüphe yoktur.

“Anladım anladım, ama şimdi anladım” dedi. Çok üzüldü. Ondan sonra nerede beni görse hüngür hüngür ağlıyordu. Kısa bir süre sonra da hastalandı ve vefat etti.

İsmail Hocamız bu hadiseyi anlattıktan sonra şunları söylediler; “Bediüzzaman asrı tedavi edecek çapta bir insandır. Cem’ül Cem mertebesindedir. Nadir ulema bu mertebeye çıkmıştır. Bizim Bediüzzaman’ı tartacak terazimiz yoktur. Bizim dar terazimize onu koymayın.”

Bir sorumuz münasebiyle de Hocamız şunları ifade ettiler. “Üstad Bediüzzaman’ın dediği haktır. O bir şey söylemişse başkalarının ne dediğine bakılmaz. Bakın şunu söyleyeyim; Üstad, zamanının âlimleriyle, zamanımızın âlimleriyle kıyas edilemez. Onlara benzetilemez. Bunu akıldan çıkarmamak gerek.


Salih Okur


Yanlış anlaşılmasın. Burada İsmail edendiyi tenkid etmek kastı yoktur. Bu sözleri edip etmediğini dahi bilmiyorum.

Salih Okur, hızlı nurculardan. Kendisiyle e-mail tanışıklığımız vardır.

Ve her zamankinden; sürekli bir ululama, sürekli bir mehdi ve mücedditlik davası... Bunu kabul ettirinceye kadar bıkmayacaklar galiba...

"Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz" demek ne demektir? :shock: Anlaşılır gibi değildir. Ve bu tarz bir yaklaşım Asr-ı Saadetten beri İslam'ın neresindedir?

Bu forumda İsmail Efendinin bağlılarından olan var ise bugünlerde forum forum dolaşan bu sözlerin aslını ve astarını araştırıp sorabilirler mi? Rica ve istirhamlarımla...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz"
MesajGönderilme zamanı: 21.11.09, 13:47 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Allah razı olsun hocam. Hızır gibi yetiştiniz maşallah. :D


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz"
MesajGönderilme zamanı: 25.11.09, 19:07 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Hmmm.. Cevşen gibi tartışmalı bir metin üzerine böyle denmesi meseleyi bir kat daha çetrefil hale getirdi. Allah hayırlısını versin.

İsmail Efendinin bir talebesiyle (İsmail abi değil) irtibata geçtik. Soracaklar inşallah.

Bazı İlahiyatçılar Cevşen duasına itiraz ediyorlar hocam bunlara ne dersiniz?

Soru bu. Bu soru üzerine bahsi geçen cevap geliyor. Zannedersem "alimler" dediği zamanımız "ilahiyatçıları"... Allahu alem.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz"
MesajGönderilme zamanı: 26.11.09, 01:31 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
Bana da kastı ulema gibi geliyor yoksa meşayih efendilerimiz ile bir kıyas içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Düşünüyorsa bile kendi bulunduğu yerden söylediği bir söz olarak görmek lazımdır.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: "Said Nursi ne söylüyorsa haktır" "Başkasına bakılmaz"
MesajGönderilme zamanı: 30.11.09, 21:25 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Cevşen ile Alâkalı rivayetin aslı var mıdır?

Soru: Cevşen ile Alâkalı rivayetin aslı varmıdır ve söylendiği gibi insana koruma sağlarmı ?

Cevap: Ehl-i Sünnet kaynaklarında, Cevşen ile alakalı olarak bir rivâyet bilinmemektedir. Bunun ancak Şia kaynaklarında geçtiği söylenmektedir. İmam Gazâlî’ye nisbet edilmesi, Ona yapılan bir iftirâdır; isbât edilmemiştir ve edilemeyecektir. Cevşen’in, Ehl-i Sünnet tasavvufunun yüz küsür sene evvelki dönemdeki büyüklerinden birine âid bir eserde yer almış olması ise sadece îtimada dayanan bir zühûl (yanılgı) olup, O zatın bi hakkın büyüklüğüne zarar vermez. İşin rivâyet açısından sâbit olmamasını, akla ve müşâhadeye de ters düşmesi dahi teyid etmektedir. Zira günümüzdeki eşkıyânın, boynunda cevşen asılı olan nicelerini öldürdüğü, nice cevşenli cesedlerin yerde yattığı görülmektedir. Üstelik böyle bir kıyak, Cebrâil tarafından Nebi sallallahu aleyhi ve selem’e ve arkadaşlarına bile yapılmamıştır. Onların, ‘zırhı çıkarmak’ yerine ‘zırhı giymek’le emredilmeleri ve hep zırh giymeleri akıllıları düşündürmelidir.

Hüseyin AVNİ Kansızoğlu

http://www.darusselam.com/index.php/sor ... rmdr-.html

***

Cifir ve ebced hesabının meşru olup olmadığı meselesine gelince, Bediüzzaman merhumun bu babda sıklıkla zikrettiği bir rivayet vardır. Buna göre Yahudiler, bazı surelerin başında bulunan "huruf-u mukataa"nın ebced hesabıyla değeri üzerinden Ümmet-i Muhammed'e ömür biçmeye kalkmıştır. Sayısal değeri 71 olan Elif-Lâm-Mîm"i öne sürerek, "Ümmetinin ömrü 71 seneden ibaret olan bu peygamberin dinine mi gireceksiniz?" demişler, sonra Efendimiz (s.a.v)'e dönerek "Daha var mı?" diye sormuşlar, O (s.a.v), "Elif-Lâm-Mîm-Sâd var" buyurmuş; bu defa onun sayısal değerini hesaplamışlar, 131 etmiş… Bu minval üzere devam eden rivayetin sonunda huruf-u mukataalar devam ettikçe sayısal değer de yükselmiş ve Yahudiler "Bu iş içinden çıkılmaz bir hal aldı" diyerek huruf-u mukattaa'nın sayısal değerleri üzerinden Ümmet-i Muhammed'in ömrünü tayin davasından vaz geçmişler. [1]

Ancak Bediüzzaman merhum, görebildiğim kadarıyla Resale-i Nur'da birkaç yerde bu rivayetin sadece baş kısmını zikretmekle yetinmiş, sonunu vermemiştir. Zikrettiği kısım şöyledir: "Bir zaman Benî İsrail âlimlerinden bir kısmı, huzur-u Peygamberîde, sûrelerin başlarındaki "Elif-Lâm-Mîm", "Kâf-Hâ-Yâ-Ayn-Sâd" gibi mukattaat-ı hurufiyeyi işittikleri vakit, hesab-ı cifrî ile dediler:

"Ya Muhammed, senin ümmetinin müddeti azdır."

Onlara mukabil dedi: "Az değil." Sâir sûrelerin başlarındaki mukattaatı okudu ve ferman etti: "Daha var." Onlar sustular..."

Bu rivayeti, Kur'an ayetlerinden cifir hesabıyla farklı delalet boyutları elde etmenin meşruiyetine mesnet kılan Bediüzzaman merhum, rivayetin sıhhati konusunda herhangi bir şey söylememektedir. Oysa bu rivayetin senedinde yalancılığıyla meşhur Muhammed b. es-Sâib el-Kelbî isimli zat vardır. Bu zat hakkında Hadis tenkitçilerinin kullandığı ve yer tutmaması için buraya almadığım ağır ifadeler için Cer-Ta'dil kitaplarına bakılmalıdır. Dolayısıyla söz konusu rivayetin cifrin bir bilgi elde etme yöntemi olarak kullanılmasının meşruiyetine delil kılınması uygun değildir.

Cevşen'e gelince, Bediüzzaman merhumun bu duanın tevatüren nakledildiğini söylediğine rastlamadım. Evet, o bu duayı bir vird gibi hem kendisi okumuş, hem de okunmasını tavsiye etmiştir. Ancak tevatür iddiasına –dediğim gibi– muttali değilim. Bu duanın özellikle Ahmed Ziyauddîn Gümüşhânevî hazretleri tarafından Mecmû'atu'l-Ahzâb isimli evrad ve ezkâr mecmuasına alınmasından sonra ülkemizde yaygınlık kazandığını söyleyebiliriz. Sadece Ehl-i Sünnet'e ait Hadis kaynaklarında değil, Şia'nın rivayet konusundaki temel kaynağı olan Kütüb-i Erba'a'da da zikrine rastlanmaması, Cevşen'in mevsukiyetini ciddi biçimde tartışmalı kılmaktadır.

Bediüzzaman merhumun Cevşen'e atfettiği önem, sadece rivayet tarikinden mevsukiyetine itimat ettiğinden değil, aynı zamanda muhtevasının güzelliğinden, ifadelerinin çarpıcılığından da kaynaklanmış olmalıdır. Onu Efendimiz (s.a.v)'den sabit bir rivayet olarak değil, sadece "güzel bir dua" olarak okumakta herhangi bir mahzur yoktur.

Ebubekir Sifil

[1] Bkz. İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm, I, 61.

***
Alıntı:
Rivayete göre Uhud’da savaşın şiddetlendiği bir sırada, Hz. Peygamber ellerini açarak ALLAH’a dua etmiş, bunun üzerine gök kapıları açılarak Cebrail gelmiş ve; "Ya Rasulullah, Rabbin sana selam ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duayı okumanı istiyor. Bu dua hem sana hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacaktır" demiştir.


Peygamber Efendimiz, Uhud Harbinde zırhını çıkarmadığı gibi, mübarek vücudları savaşın şiddetinden dolayı yaralanmıştır da... Hatta yanağına zırhından bir parça saplanmış ve mübarek yanaklarını ve dişlerini zedelemiştir. Allahümme salli ala Seyyidina Muhammed.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye