Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Cemaatlerin Gafleti: Kol kırılır yen içinde!..
MesajGönderilme zamanı: 26.06.09, 14:14 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 238
Cemaatlerin Gafleti: Kol kırılır yen içinde!..

Hüseyin Yılmaz

yilmaz@hyilmaz.net


Yeni bir kıyametin arefesindeyiz... Ankara ve Genelkurmay cephesinden gökgürültüsünü bastıran şiddette felâket haberleri geliyor. Çöken, tefessüh eden bir cephenin unsurları vatan sathına savruluyor. Harim-i ismeti pãyimãl edilen, sırları hallaç pamuğu gibi savrulan askerî cenahın derin bir acziyet içinde yapabildiği tek şey, haber yasağına sığınmak. Haber yasağı, bozgunu tescilleyen kabulleniş!..

Taraf Gazetesi'nin neşrettiği, Albay Dursun Çiçek'in imzasını taşıyan darbe plânı, nasıl bir memlekette yaşadığımızı, bütün vahametiyle bir daha ortaya koydu. Darbe yapabilmek için malzeme devşirmeye çalışan askeriye...(Kusura bakılmasın, bir kısım askerler demeyeceğim. Zirã, mãzisi ve hali bu kadar darbe ve tertiplerle kirletilmiş bir ordunun mãsumiyetine inanmıyorum.) Cümleyi baştan almam lazım, devşirme doğru kelime değil... Devşirme, var olanı toplamaktır, mevcuttan hareket etmektir. Yapılan, devşirme değil, düpedüz istihsãldir, üretmektir... Ve bu ilk cürüm değildir... Asker, darbe yapabilmek için malzeme üretimini bizzat yapmaktadır. Son belge bu hakikati sağır sultana işittirecek seste, kör gözlere de gösterecek parlaklıktadır.

Çok mu şaşırtıcı? Ne münasebet!.. Vaka-i adiyeden sayılır... Darbe yapmayı alışkanlık haline getirmiş olmanın ötesinde, göğsünü gere gere vazife addeden ve iç hizmet tüzüğünün bilmem hangi maddesine dayandırarak da meşruiyet kazandırmakta ısrar eden bir ordu için, aksi şaşırtıcı olurdu. Her darbeyi sineye çeken bir millet ve her asker kaynaklı nutku sükunetle geçiştirmeye çalışan sivil siyasetçilerin varlığı devam ettiği müddetçe daha çok darbe ve plânlar görür ve yaşarız. Kaçıncı hatırlatmam, bilmiyorum... Daha yakın bir geçmişte Gül, Evren denen kahhar darbeciyi köşkte ağırlamamış mıydı? Cidden ordunun suçu yok... Boyun bükmeye amade bir millet ve ırzını teslime teşne siyãsilerin mebzuliyeti ordunun iğfal sebebidir. Suçlu onrlar değil; biziz, biz...

Bahsin detaylarına girmeden hayatî addettiğim bir noktaya dikkatinizi teksif etmek istiyorum. “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı süfli evrakın 4. maddesinin arkasında Menemen Vakası'na, hattã otuzbir Mart'a kadar uzanan kirli bir geçmiş var. Mürteci, diye yaftalanmak istenen dindar ve muhafazakâr insanları suçlu gösterip sindirmek ve telef etmek için tertiplenen bu kirli yakın geçmiş 4. maddede bir daha boy atmış:

“Hazır kıta isimler sahaya çıkarılsın: İskender Evranosoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacak.”

Darbe plânlayıcıların ne kadar hain ve alçakça bir tertibin içinde olduklarını ilân eden bu satırlar, cemaatler için de bir hakikatı görmenin zaruretini ifãde ediyor. Kol kırılır yen içinde, mantığı ile din adına ortaya çıkan veya çıkarılan kişi ve cemaatlerin dinle tezad teşkil eden bütün şenaatlerini sükunetle karşılayan cemaatler vebal altındadır. Artık yutkunmanın zamanı değil... Müslim Gündüz ve Ali Kalkancı'ya vaktinde yüksek sesle itiraz etmeyen cemaatler bedelini 28 Şubat felâketiyle ödediler. Yeni bedeller için sırada bekletilen isimlerden ikisine yer veren bu belge dehşet vericidir. Dehşet vericiliği bir hakikate istinad etmesidir.

Belgede ismi geçen Evranosoğlu ve Öngüt'ün faaliyetlerindeki inhirafı görüp sessiz kalan cemaatler, daha çok bedel ödemeye mahkûm ve müstehaktırlar. Mehdilik davasından başlayıp Atatürkçülük'te karar kılan ve hezeyanları ayyuka çıkan bir başkasının bütün mahsulâtına gazete ve televizyonlarında reklâm adı altında yer veren cemaatlerin yakınmaya hakları yok.

İzzet-i diniye ve sıratı müstakimi muhafaza meselesinde tavır takınmayıp, suçu örten “kol kırılır yen içinde” hakikatinin hususî kaydını teşmil ile nehy-i münkere peçe yapan cemaatler bilsinler ki, korkaklık ve mürailikten vazgeçmedikleri müddetçe başları felâketlerden kurtulmayacak, hayãl ve ümid ettikleri saãdet zeminine asla ulaşamayacaklardır.

Süfyanî bir sisteme karşı yalnız başına bir kuvve-i kudsiye ile harekete geçen Üstad'ım Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri'nin çizgisinde sebat edemeyip dökülen, inhiraflarla kılıktan kılığa giren Nur cãimiası da bu dehşetli belgeden bir ders çıkarmaya mecburdur. “Zaman cemaat zemanıdır!” deyip ömrünü cemaat yetiştirmekle harcamış, ihlâs, uhuvvet ve tesãnüd kelimelerini vird edinmiş Bediüzzaman Hazretleri'nin ardından yaşanan dahilî kavgalar felâketin büyüğüdür. Bir arada kalamayan, birlikte çalışamayan, birbirilerine istinadla et ve kemik gibi kaynaşamayan, ufak tefek dünyevî menfaat ve riyaset mücadelelerini uhrevî azîm menfaatlere tercih edenleri bekleyen akibetin parlak olduğunu, kimse iddia edemez.

Bediüzzaman'dan uhuvvet ve tesãnüd dersinin aksini tedris etmiş gibi davranmanın mazereti olamaz. Ümmetin ihtilafında rahmet arayan hadisin şümûluna dãhil değiliz. Hadisin müjdelediği ihtilaf, müsbet ihtilâftır: İhtisas ve işbölümü kastı taşır. Mezheb ve ilim dalları ihtilafı gibi... Sahabelerin arasında vukubulan kavgalar da hüccet değildir... İçtihadî olanlar zaten bahs-i diğerdir... Siyasî ve dünyevî olanlar ise ölçü olamaz... Sahabeler veya tabiinler arasında yaşanmış olması müsbet olmasını gerektirmediği gibi, sebeb-i mesuliyet olmamayı da iktiza etmez... Hem onlar bize göre tecrübesizdiler, dahilî ihtilafların azim neticelerini görmemekte bize kıyasla mazur sayılabilirler. Biz mazur değiliz, zirâ dãhilî ihtilaf ve kavgaların binbeşyüzyıllık İslâm tãrihinde nelere mal olduğunu, ne tarz felâket ve acılara sebeb olduğunu biliyoruz. Bu bilgi bütün mazeretlerimizi küle çevirecek kadar kuvvetlidir. Düşmanın bilek gücüyle tãrih sahnesinden sildiği tek İslâm devleti yoktur... Osmanlı'yı yıkan düşmanının acı kuvveti değil, dessas entrikaları karşısındaki şuursuzluğumuzdur. Dahilî ihtilâf ve kavgalar bünyemizi zehr-i katil gibi kemirmiş, hayat damarlarımızı mahvetmiştir.

Bütün cemaatlere bu vesileyle bir daha seslenmek istiyorum... Evet, kol kırılır yen içinde, bir hakikattir. Ama şümulu umumî olmadığı gibi, yeri de burası değil... Sizlerin ve bütün müslümanların aleyhine günü geldiğinde kullanılmak üzere bekletilen ve sizin de iyi bildiğiniz kişi veya cemaatleri zararsız hale getirmek için harekete geçiniz. Önce beynelcemaat bir ãkıller heyeti kurarak durum tesbiti yapınız... Sonra bu heyetin doğru çalışması için zemin hazırlayınız. Heyetin nush ile hizaya sokamadıklarını, ifşa ile ilãn ederek zararlarını imha ediniz. Aksi takdirde tek bir meczub veya bir hainin istimaliyle daima tehdid altında yaşayacak, felâketten felâkete sürükleneceksiniz.

Evranosoğlu ve benzerlerinin varlığı bugün değilse bile, yarın behemahal boynunuza bir cürüm gibi asılacak, bedelini mutlaka ödeyeceksiniz. O gün gelmeden, sizinle merbutiyeti vehmedilen bütün bağları koparınız. Bütün köprüleri uçurduğunuzu ilân ediniz... Ve İslâmiyet hakikatleri ile alâkası olmayan düşünce ve tavırların bağrında serpilen bu kabil misâllerle muarazayı göze alınız ki, zararlarından da emin olasınız. Aksi takdirde Kalkancı ve Gündüz benzerlerinin sizden olmadığını ifãde için daha çok dil döker, daha çok bedel ödersiniz.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cemaatlerin Gafleti: Kol kırılır yen içinde!..
MesajGönderilme zamanı: 26.06.09, 14:20 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 238
Öngüt’le Nurcular vurulabilir mi?

Hüseyin Yılmaz


yilmaz@hyilmaz.net

"İskender Evranosoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler 'Fethullah Gülen'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır"

Bu ifadeler, “İrtica İle Mücadele Eyle Planı” denilen ve Genelkurmay menşeli olduğu iddia edilen dehşet belgesinde yer alıyor. İfâdenin tahlili karşımıza iki büyük hakikatı çıkarıyor:

Birincisi, plancılara göre de, Evranosoğlu ve Öngüt, kötü insanlar. Kötü oldukları için de, “diğer irticai (Müslümanların tamamı) gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.” Maksat kötüyü teşmil etmek, herkesi kötü göstermek.

İkincisi, bu insanlar, kendiliğinden kötü insanlar değiller... Birileri, kullanılmak üzere, onları kötü insanlar olmaya ikna etmiş ve yetiştirmiştir. “Hazırda beklettiğimiz elemanlar” ifãdesi bekletilenlerin muhtar olmayıp, bağlı olduğunu gösterir. Yãni Evranosoğlu ve Öngüt, darbe plânlayıcılarının emrine amade hazır kıta... Tehlikeli ve çirkin bir hazır kıta.

Bu yazıda Evranosoğlu'ndan çok, Öngüt'ün çehresine bir nebze ışık düşürmek isterim. Zirâ Evranosoğlu, Allah'tan vahiy aldığını ve peygamber olduğunu ilan gibi zırvalıklarla mahiyetini erken teşhir ettiği için, daha zayıf tehlike durumuna düştü. Öngüt, yegâne gerçek müslüman ve son evliya olmak gibi hezeyanlarla muhakeme-i akliyede noksan radikallere pırıltılı gelebilir.

Peki Kim bu Öngüt?

Kitaplarını neşreden Hakikat Yayıncılık'a ait Web sitesinde verilen cevap garip bilgi ve ip uçları ile dolu:

Hazret, 1927'de Yugoslavya'da arzımıza teşrif etmiş. Ailesi Türkiye'ye nakl-i mekân edip Düzce'ye yerleştiğinde “hatem-ül evliya” henüz 9 yaşlarındadır: 1936... Türklerden “hatem-ül evliya” olamayacağı için Ömer efendi, Efendimiz (s.a.v)'in neslinden olduğu söylenen Medine'li Şeyh Ahmed'in ahfadıdır. Seyiddir yãni!..

Türkiye Cumhnuriyeti devleti saplandığı ucube resmî görüşü sebebiyle dindarlardan dehşete kapıldığı ve birinci sıra hasım da, hayat ve mücadelesi ile Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleri ve şâkirdlerini gördüğünden Öngüt için model de oradan devşirilir. Meselâ Bediüzzaman Hazretlerinin gösterdiği ve dünyada şahika olduğu umumi kabul görmüş ilmî irtifaına rağmen sistematik bir tahsilinin olmayışının Öngüt için de sebeb-i pırıltı olacağı vehmedilmiş. Aşağıdaki satırlar bu maskaralığın neticesi olsa gerek:

“Okur-yazar olmaktan başka herhangi bir zahirî tahsilleri bulunmamaktadır. Mânen yetişmeleri hususunda şöyle buyurmaktadırlar:

“'Tarikat-ı aliyye'ye alındığımızda Şeyh Muhammed Es'ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretlerimize karşı sonsuz bir muhabbet uyandı. Alındığımızın haftasında tecelli ettiler ve bir daha da bırakmadılar. Geceleri hep onlar meşgul olurlardı. Gündüzleri ise zaten Efendi Hazretlerinin huzur-u saadetlerinde idik. Bu suretle her iki pîrin himmet ve tasarruflarında bulunduk. Bugün dahi her ikisinin himmetleriyle yürüyoruz. Ve gelenleri de onlara havale ediyoruz.'”

Bu kadar da değil... Hazret, Bediüzzaman'ın yerine ikame edilecek veya onunla plâncıların tabiriyle “özdeşleştirilecek” ya, behemahal Üstãd gibi büyük eserlere imza atması ve “müellif” olması gerekir. Yazar mı, yazdırılır mı; bilmiyorum ama, bir de bakıyorsunuz ki Öngüt, şaheser bir hayasızlık örneği ile “Sözler ve Notlar” adıyla tam on kitap neşretmiş. Bediüzzaman Hazretler'inin serapa cerhedrilmez iman hakikatleriyle yüklü “Sözler” adlı eserini tedai ettirmek kastı taşıyan Öngüt'ün kitabının, kapak renginden cild tarzına, süslemelerinden karekter tercihine kadar ilk bakışta vitrinlerde “Sözler” gibi görünmesi temin edilmiş.

Risale-i Nur Külliyatı'nın ana direği “Sözler”, bütünüyle iman hakikatlerinin izah ve isbatından müteşekkildir. Öngüt'ün “Notlar”ı ise günlük politik ve siyãsî meseleler, çirkin ve ucuz sataşmalar, Müslümanların harim-i ismetlerine kaba tecavüzlerle taaffün etmiş bir bataklık.

Rejim marifetiyle küfrün tamim edildiği ceberrut yıllarında samimiyetle yola çıkmış, dindar olmanın çilesini hayatları müddetince çekmiş İslâmî cemaatlerden olup Öngüt'ün hayasızca iftira ve tekfirlerine mazhar olmayan cemaat yok gibi. Elbet de cemaatlerin de mürur-u zamandan aldıkları yaralar var, elbet de hatasız değiller... Ama hareket noktaları ve menşeleri temiz İslamî cemaatlerin üzerine meyhane ağzıyla saldırıp, sonra da “söylediklerimize hiçbirisi cevap vermedi” diye efelenmek veya maksadına vãsıl olamamanın hüsranını kusmak, Öngüt için elem verici olmalı.

Bu satırların maksadı Öngüt'ün herzelerine cevap vermek değil, menşe ve maksadına ışık tutmaktır.

Bir önceki makalemde de ifade ettim: Son darbe plânı belgesiyle bir daha kat'iyyet kazandı ki, karanlık mihrakların bir kaç nesil boyunca emek verip hazırda tuttukları kişi ve grubları -Öngüt ve Evranosoğlu gibi- teşhir etmek ve onlardan amme efkârı önünde yaka silkmek cemaatler için hayatî bir mesele haline gelmiştir. 28 Şubat'ın dehşetli neticelerine rağmen denebilir ki, Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı darbeleri ucuz atlatılmıştır. Yeniler çok daha kötü neticeler doğurabilir... Evranosoğlu ve Öngüt'ün yanısıra sırada bekleyen daha tehlikeli ve daha emre amade olanlar var. Bugün değilse yarın mutlaka bunlar kullanılacaktır, en azından buna teşebbüs edilecektir... Bu elim vaziyet vuku bulmadan önce, bunların mãhiyetini teşhir ile onlardan yaka silktiğini ilân etmek, tuzağı bozmak noktasından hayatî olabilir. Onlar saldırmasınlar, küfretmesinler diye susmak, tehlikenin büyügüne davatiye çıkarmaktır. Kılıç darbesinden korunmak için, top güllesine rıza göstermek akıllıca değildir. Üstelik her zaman “Taraf Gazetesi” gibi imdâd ediciler de olmayabilir...

Doğrusu çok merak ediyorum: Topun hedefinde tutulan bütün bu İslâmî cemaatler Taraf'ı ayakta tutmak için ne yapıyorlar? Akl-ı evvelleri bu gazetenin okuyucusu olmayı camiasına telkin ediyorlar mı? Ediyorlarsa, meselâ neden muhafazakarların toplam tirajları iki milyon civarında iken Taraf kırkbinde tutunmaya çalışıyor. Sizin için çalışan, bir niyet taşımaksızın bile olsa hayatını fedayla size hizmet eden bir cengaverin arkasında durmamak akıllıca mı?

Taraf o belgeyi yayınlamasaydı, yayınlayabilecek miydiniz? Sanmıyorum... Hiç değilse sahib çıkınız... Korkuyor olabilirsiniz... Taraf, bütünüyle düşüncenizi temsil etmediği için, cãmianıza zarar vermesinden endişe duyuyor olabilirsiniz. Haklısınız da... Bütün sayfalarının temiz olduğunu, bütün satırlarının müeddeb olduğunu söylemeye imkân yok... Hiç değilse reklâmla destekleyiniz... O da olmuyorsa para desteği sağlayınız. Taraf ve benzerlerini yaşatınız ki, bu güzel topraklarda bir asırdır estirilen devlet terörü bitsin... İnasanımız da, insan muamelesi gördüğü bir sisteme kavuşsun...

Öngüt bahsi yine yarım kaldı... Belki başka bir makaleye malzeme olur.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye