Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 59 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 02:10 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Ebu Hamza yazdı:
Ebu Hamza yazdı:
Ebu Hamza yazdı:
bu arada huseyin avni hocaefendinin bir yazısı var idi saidi nursinin nuzul isa meselesinde ki görüşlerinin tenkidi idi.güzel bir yazı idi..halidiye ye eklemiş idi.ruhan hocam siz hatırlarsınız belki.eğer o yazı varsa eklersek güzel olur.ben arşivimde bulamadım :(



hocam arşivde ararken netde buldum.. :mrgreen: [1]

siz eklemişsiniz zamanında ..burda..hemen alalım inşallah..[2]

[1]gökde ararken yerde buldum derler ya :=)

[2]bu arada ilgili forumda ki nurcuların yazdıklarının okudum ve rabbime çok şükretdim.adamlar ne hale gelmişler itikadi mevzularda öyle.??


hocam mümkünse tamamını eklerseniz sevinirim.zira ordakinide 9.bölümden itibaren eklemişsiniz.


Oldu hocam upload edip vereyim.

Buyrunuz:

http://rapidshare.com/files/309433033/H ... i.chm.html


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 10:05 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 238
İmam-ı Rabbani Mehdiyi anlatıyor-3

Mehmet Ali KAYA


malikaya_111@hotmail.com

20 Kasım 2009

İmam-ı Rabbani hazretleri “Ehl-i Sünnet itikadını” çeşitli mektuplarında anlattığı gibi Mektubatın 2. Cildinde 380 nolu mektubunda da geniş bir şekilde yeniden anlatır. Çünkü dünya ve ahret saadetinin membaı imandır ve imanın doğru ifadesi ve şekli “Ehl-i Sünnet” itikadıdır. Her türlü yanlış inanç “Ehl-i Sünnet” inancından sapmadır. İnanç ve itikat bozuk olursa ibadet ve amel fayda vermez. Bilhassa Allah’ın sıfatlarında hata etmek kişiyi şirke, şirk ise dalalete götürür. Dalalet hak ve istikamet yolundan ayrılmak demektir. Ehl-i Sünnet dışındaki mezheplerin yanıldıkları husus budur. Mutezile’nin “Kul fiilinin hâlıkıdır” demesi, Cebriye’nin “Kaderi” inkâr etmesi hep Allah’ı bilmemekten ve sıfatlarında hata etmekten kaynaklanır. Keza Şia’nın yanlışı da “Nübüvvet” meselesini tam olarak anlamamasından kaynaklanmaktadır. Felsefeciler de bozuk akıllarına sığmayan meseleleri anlamadıklarından itiraz ederek kendi akıllarına göre anlamaya çalıştıkları için hakikatten uzaklaşmaktadırlar.

Bu sebeplerden dolayı Mücedditler ve bilhassa İmam-ı Rabbani hazretleri mü’minlerin itikatlarını düzeltmekle işe başlamışlardır. Mektuplarından pek çoğu “Ehl-i Sünnet” itikadını anlatmakta ve öncelikli olarak imana ait bilgileri düzeltmeye çalışmaktadır. Zira itikadı bozuk olanın düşüncesi bozuk olur ve düşüncesi bozuk olanın davranışı ve ameli bozuk olur. İman düşünceye, düşünce ise ibadete ve ahlaka etki eder. İmanı sahih ve sağlam olanın ise düşüncesi doğru ve ameli doğru ahlakı da istikamet üzere olur.

İmam-ı Rabbani “ehl-i sünnet” itikadını anlattığı 2:380 nolu mektubunda “Allah şirki affetmez, bunun dışında dilediği günahı affeder” (Nisa, 4.48) ayetini izah etmek amacı ile başladığı için bu ayeti mektubun başına yazmıştır. Son kısmında ise Muhbir-i Sadık Resulullah’ın (sav) Deccal ve Mehdi hakkındaki hadislerini nakleder. Kıyametin alameti olarak peygamberimizin (sav) haber verdiği en büyük alametler “Deccalın çıkması, Ye’cüc ve Mecücün zuhuru ve Mehdinin gelmesi ve Hz. İsa’nın nüzulüdür.”

Deccal gelmeden mehdi gelmeyeceği bir gerçektir. Deccal gelerek dini ve “Şeriat-ı Ahmediyeyi” ortadan kaldırmaya çalışacaktır ki, Mehdi gelerek onun tahribatını tamir etsin, fitne ve fesadını ortadan kaldırsın ve davasını iptal ederek şeriatın hakkaniyetini ispat etsin. Nitekim Hindistan’da Ekber Şah İslam şeriatının ahkâmını kaldırarak yerine kendisine göre bir din uydurmaya çalışmıştı. İmam-ı Rabbani onun hışmına uğrayarak hapse girmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri yeniden dini ve “Şeriat-ı Ahmediye”yi ve “Sünnet-i Seniyyeyi” ihya etme mücadelesi verdi ve başarılı da oldu. Aynı şekilde deccal gelerek dini tahrip etmeden Mehdi gelip düzeltecek değildir. Bu nedenle Deccalı tanımadan Mehdi’yi tanımak mümkün değildir. Nitekim İmam-ı Rabbani (ra) da 381. Mektubunda peygamberimizin (sav) “Küfür her tarafı istila edip hükmü her yana yayılmadıkça Mehdi zuhur etmez” hadisini nakleder. Yine 258. Mektubunda da Mehdinin fitnelerin zuhur ettiği zaman geleceğini söyler. Dinde fitne ise küfür ve inkâra dayanan sapıklıktır. Çünkü bütün kötülüklerin kaynağı şirk ve küfürdür.

İmam-ı Rabbani’nin naklettiğine göre hadis-i şerifte “Mehdi çıkacaktır. Başının üstünde bir parça bulut olacaktır. Orada bir melek bulunacak ve “Bu şahıs Mehdi’dir, kendisine tabi olun” diyecektir. (Rabbani, Mektubat, 2:380. Mektup) Bu hadis-i şerif hadisin müteşabihat kısmındandır. Anlaşılması için te’vil ve tefsir gerekmektedir. Zira müteşabih olmazsa o zaman hakikat-ı hale muvafık olmaz, teklifin ve imtihanın hilafına bir durum olur. Bediüzzaman’ın ifade ettiği gibi “İman ve teklif, ihtiyar dairesinde bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka olduğundan, perdeli ve derin ve tetkik ve tecrübeye muhtaç olan nazarî meseleleri elbette bedihî olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek derecede zarurî olmaz. Tâ ki, Ebu Bekir'ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehil'ler esfel-i sâfilîne düşsünler. İhtiyar kalmazsa teklif olamaz. Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mucizeler seyrek ve nâdir verilir. Hem dâr-ı teklifte gözle görünecek olan alâmet-i kıyamet ve eşrât-ı saat, bir kısım müteşabihat-ı Kur'âniye gibi kapalı ve tevilli oluyor. Yalnız, güneşin mağripten çıkması bedahet derecesinde herkesi tasdike mecbur ettiğinden, tevbe kapısı kapanır, daha tevbe ve iman makbul olmaz. Çünkü, Ebu Bekir'ler Ebu Cehil'ler ile tasdikte beraber olurlar. (Bediüzzaman, Şualar, 1994, Beşinci Şua, s.498)

Madem hakikat budur “Mehdi’nin üzerinde bulutun olması ve ondan bu Mehdi’dir diye bir meleğin nida etmesi”nin anlamı Mehdi’nin “İlâhî ilhama mazhar olması ve ispat ettiği hakaık-ı Kur’âniyenin Kur’ân-ı Kerimin bir tefsiri olarak manevi bir desteğe sahip olması” anlamında olması gerekir. İlham eseri yazdığı eserlerini okuyanlar, eserlerini okuyarak imanı kazananlar ve şüphelerinin giderildiğini görenler, “İşte bu Mehdi’dir” kanaatine ulaşacaklardır.

İmam-ı Rabbani daha sonra “Yeryüzüne iki mü’min iki kâfir hâkim olacaktır. Mü’min olanlar Zülkarneyn ve Süleyman (as) kâfirler ise Nemrut ve Buhtunnasr’dır. Beşinci olarak ehl-i beytimden biri, yani Mehdi sahip olacaktır” hadisini nakleder. Bu hadiste de Mehdi’nin hâkimiyeti anlatılmaktadır. Zülkarneyn, Süleyman (as) ve Nemrut ve Buhtunnasr birer devlet başkanı ve komutan oldukları ve asker gücü ile yeryüzüne hâkim oldukları tarihi bir gerçektir. Bu nedenle İslam bilginleri Mehdi’nin de bir devlet başkanı ve askeri bir komutan olarak geleceği beklentisi içindedirler.

Ahir zamanda bu beklenti tersine vuku bulduğu için beklenin aksine bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu da “Mehdinin hâkimiyeti” noktasında bir te’vil ve tefsir gerektirmektedir ki o da İmam-ı Rabbani hazretlerinin de dikkatimizi çekmiş olduğu Mehdi’nin “İlim” vasfıdır. Bu durumda Mehdi’nin hâkimiyeti “manevi ve ilmî” olmasıdır. Mehdi yazdığı eserleri ve Kur’ana dayanan ilmi ile kalplere ve gönüllere imanı hâkim kılacağı için onun hâkimiyeti yeryüzüne “İmanın ve islamın” hâkimiyeti şeklinde olacaktır. Nitekim peygamberimizin (sav) yeryüzüne hâkimiyeti elbette imanın ve sünnetinin hâkimiyeti şeklinde olup gerçek hâkimiyettir. Mehdi de “Şeriat-ı Ahmediye”nin hâkimiyetini sağlayacağı için Mehdi’nin hakimiyeti mecazi olup gerçek hakimiyet “Kur’anın hakimiyeti” ve “Şeriat-ı Ahmediye”nin kalplere ve gönüllere hükmetmesidir. Mehdi de ona yardım eden Hz. İsa’da (as) Şeriat-ı Ahmediye’ye uyacaklar ve onun hâkimiyetine çalışacaklardır. Bu hadisin tevili ve tefsiri de budur.

Mehdi’yi Nakşîlerin, “Nakşî Tarikatı” silsilesinin son halkası olarak, Kadirî’lerin “Kadirî Tarikatı” silsilesinden gelmesini beklemeleri ve böyle bir beklenti içinde olmaları da doğrudur. Gerçeğe aykırı da değildir. Zira ahir zamanda gelecek olan Mehdi peygamberimizin tam bir temsilcisi, Kur’ân-ı Azimüşşan’ın mübelliği ve müfessiri, Şeriat-ı Ahmediye’nin ve Hakaık-ı İmaniyenin hâkimiyeti için çalışan kumadanı, müceddidi ve müçtehidi olacağından, Şeriat dairesi içinde olan, Nakşîlerin, Kadirilerin, Şazelîlerin ve Mevlevîlerin, yani bütün hak tarikatların da muhafızıdır. Şeriat-ı Ahmediye’nin temsilcisi olma noktasında Hz. İsa’nın (as) da kendisine tabi olacağını da varsayarsak ki hakikati budur. O zaman Şeriat dairesi içinde olan olan ehl-i tarikin Şeriatın ve Hakaik-ı İmaniyenin temsilcisi olan Mehdi’ye uymaları ve kendilerinden bilmeleri elbette doğrudur. Bu da İmam-ı Rabbani hazretlerinin bu konudaki izahları ile birebir örtüşen bir durumdur.

Mehmet Ali KAYA'nın MEHDİ konulu yazıları:

1. http://www.risalehaber.com/author_artic ... hp?id=6752

2. http://www.risalehaber.com/author_artic ... hp?id=6773

3. http://www.risalehaber.com/author_artic ... hp?id=6800

4. http://www.risalehaber.com/author_artic ... hp?id=6815


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani Mehdiyi anlatıyor-1 / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 19:01 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
ankebut yazdı:
İmam-ı Rabbani Mehdiyi anlatıyor-1

Mehmet Ali KAYA
malikaya_111@hotmail.com


15 Kasım 2009


İmam-ı Rabbanî ve Müceddid-i Elf-i Sani, yani ikinci bin yılının müceddidi olan Ahmed-i Farukî Serhandî hazretleri Sünnet-i Seniyyeyi saadet-i dareynin temel taşı, her nevi kemâlatın madeni ve membaı olarak görür. Mektubatında özetle şöyle der: “Ben seyr-i sülûk-i ruhanîde görüyordum ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervî olan kelimat nurludur, Sünnet-i Seniye şuâı ile parlıyor. Ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve halleri gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu. Bundan anladım ki, Sünnet-i Seniyyenin şuâı bir iksirdir. Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir; hariçte nur aramaya ihtiyaç yoktur.” (Lem’alar, 2005, s. 185)

Seyr-i sülûk ile, yani tarikatle ulaşalamayan makamlara Peygamberin (sav) sünnetine uymakla ulaşılabileceğini belirtmiştir. “Sonra gelen Evliyâdan birini, bu ni'met ile şereflendirmek ve Eshâb-ı kirâmın terbiyesi ile yetişdirmek isterlerse, cezbe ve sülûk mertebelerini geçirip ve bunların ilm ve ma'rifetlerini atlatdıkdan sonra, bu devlete erişdirirler. Bu mertebelere yetişebilmek, insanların en üstününün 'aleyhi ve alâ âlihissalevât' sohbeti ile mümkin olabilir. Onun izinde gidenlerden pekaz kimseye de, bu bereketi ihsân edebilirler. Bunun sohbetine kavuşan da, bu mertebelere ulaşdıran nisbet ile, yol ile şereflenir. Bu makam Eshab-ı Kiramdan sonra Hz. Mehdi’de görülecektir” (İmam-ı Rabbani, Mektubat, 1:32. Mektup) buyurmaktadır.

Hz. Muhammed’den (sav) önce yüce Allah her bin senede bir ulul-azm peygamber göndererek yeni bir şeriatle din kuvvetlendirilirdi. Hz. Muhammed (sav) peygamberlerin sonuncusu olduğu ve dini değişmeyeceği için onun dinini kuvvetlendirme işi ümmetinin âlimlerine verildi. Bundan dolayı onun ümmetinin âlimleri Benî İsrail’in peygamberleri gibi oldu. İslamiyeti bunlar kuvvetlendirdiler. Böylece “Kur’ânı biz inzal buyurduk; onu koruyacak olan da biziz” (Hicr, 15:9) ayeti gereği din müceddid âlimler eliyle güçlenmiş oldu.

Resulullah’ın (sav) vefatından bin sene geçtikten sonra ümmetinden gönderilen âlimlerin sayısı az ise de, islâmiyeti tam kuvvetlendirmek için çok yüksek olacaklardır. Resulullah (sav) Hz. Mehdi’nin geleceğini haber vermiştir ve bin sene sonra gelecektir. İsa (as) da bin sene sonra gökten inecektir. Bin sene sonra gelen evliyanın yükseklikleri Eshâb-ı Kiramın yüksekliklerine benzeyecektir. Her ne kadar peygamberden sonra insanların en üstün olanları sahabeler ise de sonra gelenler bunlara çok benzedikleri için peygamberimiz (sav) “Beni görmeden iman eden ve dine hizmet edenler sahabelerime benzedikleri için hangilerinin daha üstün oldukları anlaşılmaz gibi olmuştur” buyurmuşlardır. “Ben bilmem” buyurmadı, “bilinemez” buyurdular. Peygamberimiz (sav) bildiği için “En üstün olanlar sahabelerimdir” buyurmuşlardır.

Sonradan gelenlerin sahabelere benzemesi zamanın dehşetinden ve bidaların yaygın olmasındandır. Peygamberimiz (sav) “Bidaların yaygın olduğu, ümmetimin fesadı zamanında sünnetime sarılıp sünnetimi ihya eden yüz şehit sevabını kazanır” (Feyzü’l-Kadir, 9:171) buyurduğundan dolayıdır. İşte Hz. Mehdi bunlardandır” buyurur İmam-ı Rabbanî hazretleri… (İmam-ı Rabbanî, Mektubat, 1:209. Mektup)

İmam-ı Rabbanî hazretleri Sahabe-i Kiramın ve bilhassa “Aşere-i Mübeşşere”nin ilk dördü olan “Hulefa-i Raşidinin” yüksekliklerini ve hiç kimsenin onlara yetişemeyeceğini izah ederken bu dört büyük sahabeyi bizzat peygamberimizden (sav) ders alan kimseler olması münasebeti ile kendilerine kitap verilen peygamberlere benzeterek şöyle der: “Hz. Ebubekir-i Sıddık (ra) ve Hz. Ömer (ra) velâyet-i Mustafavî’in derecelerine kavuştukları için velayet bakımından Hz. İbrahim’e (as) ve insanları dine çağırmak bakımından Hz. Musa’ya (as) benzer. Hz. Ali (ra) de her iki bakımdan da Hz. İsa’ya (as) bağlıdır. Hz. İsa (as) ruhullah ve kelimetullahtır. Bu nedenle Hz. İsa’nın (as) velayet yönü daha kuvvetlidir ve Hz. Ali (ra) ona bağlı olduğu için Hz. Ali’in (ra) de velayet yöne daha kuvvetlidir. Dört halifenin de mertebe-i taayyünleri “İlim Sıfatı”dır. Geleceği haber verilen Mehdi’nin sıfatı da ilim sıfatıdır.” (İmam-ı Rabbanî, Mektubat, 1:251. Mektup)

İlimlerinin membaı doğrudan Vahyin kaynağı olan Resulullah (sav) olduğu için onun getirdiği “İman ilmi” en yüksek ilimdir. Peygamberimiz (sav) “Ben ilmin şehriyim Ali onun kapısıdır” buyurmuşlardır. Mehdi de Hz. Ali’in (ra) menevi evladı olduğu için ilim sıfatı ile şöhret bulacak ve ilmi ile bütün âlimleri ilzam edecek, şeriatın hakkaniyetin ispat edecek ve ehl-i dalaletin ve ehl-i küfrün davasını ve iddialarını iptal edecektir. Bu sebepledir ki Hz. İsa (as) semadan nüzul ile kendisine tabi olacaktır. Zira Mehdinin davası İman ve Kur’ân ve Hak ve Hakikat olacaktır. İmana ve Kur’âna, hak ve hakikate hizmet etmek isteyen onun ile beraber olması iktiza eder. Ona muhalefet İmana ve Kur’âna, hak ve hakikate muhalefet sayılır. Yine bu nedenledir ki Mehdi’ye onun ilmini bilen âlimler tabi olacak ve cahiller ona muhalefet edeceklerdir.

İlimden maksat “Marifetullah” yani “İman İlmi”dir. İlimlerin şahı ve padişahı iman ilmidir. Nitekim İmam-ı Gazali (ra) buyuruyor ki, halife Hz. Ömer (ra) şehit edilince oğlu Abdullah b. Ömer (ra) “İlmin onda dokuzu Ömer (ra) ile beraber öldü” buyurdu. Bazıları bu sözü anlamayınca “İlimden maksat Allah’ı bilmektir. Abdest ve gusul bilgileri değildir” şeklinde izah etti. Üstünlük kitaplarda yazılı olan bilgileri ezber bilmekte değil onlardan elde edilen marifette ve Allah korkusundadır. Marifetullah ise bütün ilimlerden elde edilen amaç ve anlayıştır. Her ilim insanı Allah’a götürür, kişi bunu anlayamamışsa ansiklopedileri ezberlemenin kendisine faydası yoktur. Bu nedenledir ki marifeti olmayanın ilmi yoktur. Nitekim şeytanın Allah hakkındaki bilgisi, münafık ve kâfirlerin imanı olmadığı için marifetleri de yoktur. Onların Allah hakkındaki bilgileri cehalettir. Cehalet ise bilmemek değil, yanlış bilmektir.

Nitekim peygamberimiz (sav) “Yeryüzünden ilim kalkar. Âlimlerin fetva vermede ilimleri olmaz, halk arasında imtiyazları da kalmaz. İşte o zaman neslimden Mehdi gelir de ilmi yeniden ihya eder. Önemsiz hale gelmiş olan dine yeniden önem kazandıracaktır” (Müslim, İlim, 5; Tirmizi, İlim, 5; İbn-i Mâce, Mukaddime, 1) buyurarak bu hususa dikkatimizi çekmiştir. İmam-ı Rabbanî hazretleri de Mektubat’ında bu hususa dikkatimizi çekerek “Hz. Mehdi’nin velayetin en yüce mertebesinde olmasını” kendisinde bulunan ilme bağlamıştır. (Rabbanî, Mektubat, 1:251. Mektup) Çünkü peygamberler mal miras bırakmazlar, onların malı ilimdir. Bu nedenle “Âlimler peygamberlerin varisidir.” Burada kastedilen ilim “İman ve Marifet ilmidir.” Bu ilme kim daha çok sahip olursa gerçek âlim odur. Bu da o âlimin bu konda yazdığı eserlerinden ve ümmetin meselelerini halletmesinden belli olur. Müceddidlerin en belirgin özelliği de zaten ilimleriyle kendilerini ulemaya kabul ettirmiş olmasıdır. Yoksa bu konuda ilim ve ihtisas ehli olmayan cahillerin ve inkârcıların hiçbir değeri ve kıymeti yoktur. Milyonlarca ehl-i ihtisas ve ilim sahibi olmayan bir ispat edici âlim kadar olamaz.

Biz bu makalemizde şahıs ve isim üzerinde durmuyoruz. Vasıf üzerinde duruyoruz. Peygamberimiz de (sav) ondan dersini alan İmam-ı Rabbanî’de (ra) ve her ikisinden dersini ve ilmini alan Bediüzzaman hazretleri de isim üzerinde durmamışlardır. Mehdinin yapacağı hizmeti ve vasıflarını nazara vermişlerdir. İsme ve resme takılmamak öze, esasa ve vasfa bakmak lazım. Mehdilik ve Mehdiyet bir dava ve ilim işidir; iddia meselesi değildir. Kendisinde Marifetullah ilmi ve vasfı olmayan Mehdi olamayacağı gibi, birilerine “şeref ünvanı” olarak Mehdiyet vermek de onu Mehdi yapmaz.

İnşaallah konuya devam edeceğiz…


:)

Kaya, bütün tezini, yanlış anladığı bu müphem tercüme, kırmızı ve büyütülmüş ifade temelinde yükseltiyor. Farkında değil ki su üzerine bina inşa edilmez.

Gün gelip yanlış anladığını "anlayınca" bu yazılar için harcadığı zamana acıyacak. Ümid ediyorum.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 19:10 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
ankebut yazdı:
İmam-ı Rabbani Mehdiyi anlatıyor-1

Mehmet Ali KAYA
malikaya_111@hotmail.com


15 Kasım 2009


Yine bu nedenledir ki Mehdi’ye onun ilmini bilen âlimler tabi olacak ve cahiller ona muhalefet edeceklerdir.



Şimdi Kaya ve benzerleri, Nursi merhumu Mehdi görüyorlar ya, Mehdi As. efendimiz zuhur ettiklerinde bu cümlenin hükmüne girerler mi? girmezler mi? ;)

ankebut yazdı:

Üstünlük kitaplarda yazılı olan bilgileri ezber bilmekte değil onlardan elde edilen marifette ve Allah korkusundadır.



Hayret. Pek çok Allah ehli, Nurculara karşı bunu söylemişlerdir: Sade okumakla olmaz. Marifet için bir üstad lazım, kalb ilimleri lazım demişlerdir. Ahir zaman alameti galiba. Nasihate muhatap olan, nasihat ediyor.

ankebut yazdı:
Biz bu makalemizde şahıs ve isim üzerinde durmuyoruz. Vasıf üzerinde duruyoruz.


Bunu da bir kenara not edelim.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 19:50 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
ankebut yazdı:
İmam-ı Rabbani Mehdiyi anlatıyor-2

Mehmet Ali KAYA


malikaya_111@hotmail.com

18 Kasım 2009

“Mütekellimînden ve İlm-i Kelam Ulemasından birisi gelecek hakaik-i imaniye ve islâmiyeyi delâil-i akliye ile kemal-i vuzuhla ispat edecek” dediğini nakleder.


Kusura bakmayınız meşguliyetten daha yeni okuyorum. Buradaki ifadeye göre Mütekellim ve Kelam ilmi uleması, İmam Hazretlerinden öncekilerin sözü imiş. Bendeniz de öyle anladım. Ve muhtemelen de İmam Rabbani Hz.leri içindir o kelam. Kim demiş, hangi eserde kayıtlıdır belli midir? Acaba ankebut kardeşim, bir araştırabilir misiniz?

ankebut yazdı:

İmam-ı Rabbanî’nin bu ifadelerinden Mehdi’nin bidatçı âlimleri öldürteceği anlaşılmaktadır. Ancak bu zamanda bilhassa din âlimini bid’atçı diye öldürmek kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca sünnete ve şeriate de aykırıdır. Hadise göre bir insanın ‘kısas, recim ve irtidat’ halleri dışında öldürülmesine fetva verilemez. Dolayısıyla Mehdi bid’atları ilmi ile ölüdürüp sünnetleri yine ilmi ile ihya edecektir. Bid’atkar ulemayı da ilmi ile ilzam ve iskat ederek manen öldürecek ve Müslümanlar üzerindeki imtiyazlarını ve etkilerini yok edecektir. İmam-ı Rabbani hazrelerinin anlatmak istediği husus budur.


Nursi merhum dünyasını değişeli 50 sene olmuştur. O zamanda da, günümüzde de binlerce bid'atkar alim diye tanınanlar mevcut. Bendeniz manen ölen (sükut eden) her hangi bir tırnak içinde "bid'atkar alim" göremiyorum. İnsanlar arasında hatta çokça onlara itibar edenler vardır. Eserleri onlarca baskıyla kapış kapış! Kendini Resul ilan eden kaçkınların dahi on binlerce arkasından gideni.

Ne zaman ölecek bu bid'atkarlar kardeşim. Kıyamet ya da Kıyametleri kopunca mı? :)

Görmeye alıştığımız tevillerden. Bu arkadaşlar tevil ede ede tevil uzmanı olmuşlardır. Mehdi As., alimleri öldürecek. Said Nursi merhum kimseye dokunmuş değil. Öyle ise bu manevi bir öldürmedir: Bunun ismi önceden ne söylenmişse Nursi'ye uydurmaya çalışmaktır. Bu yöntemle mesela forumdan her hangi bir kardeşi her türlü çerçeveye yerleştirmek mümkündür. Hatta tevil yoluyla değil Mehdi As., İsa Ruhullah As. dahi yapabilirsiniz. Yeter ki yapmayı isteyiniz.

ankebut yazdı:
İmam-ı Rabbani hazretleri “Tarik-i Nakşide iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki cenahta kusur varsa o yolda gidilmez.” (Bediüzzaman, Mektubat, 2005, 5. Mektup, s.40) demektedir. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri “Tarik-i Nakşî’nin üç perdesi var. Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbani de (ra) âhir zamanında ona sülûk etmiştir. İkincisi, Feraiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir. Üçüncüsü, Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalp ayağı ile sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, üçüncüsü ise sünnet hükmündedir” (Mektubat, 5. Mektup, s. 40-41) buyurarak Nakşi Tarikatının esaslarını özetlemiştir.


Bu sözlerden ne anlıyorsunuz? İmam Rabbani Hazretleri ömrünün sonuna doğru ikinci ve üçüncü perdeden geçmiş, yani yanlış anlamıyorsam ayrılmış mıdır? İkincisinde Tarikat yazıyor. Üçüncüsünde Tasavvuf. Tasavvuf ile Tarikatın farkını birisi bendenize izah edebilir mi?

Eğer yanlış anlamıyorsam, o zaman mübarek oğlu ve torunları Tarikat silsilesini sürdürdüğü ve Tasavvufu devam ettirdikleri için farzı bırakıp vacip ve sünnetle mi iştigal etmiş oluyorlar? Farz, vacip, sünnet: Bu nasıl bir kıyaslamadır? Anlayamadım. Oğlunu yerine Halife bırakan İmam Hazretleridir. Ve İmam Hazretleri "ancak" ömrünün sonuna doğru girebildiği bir yola neden oğullarını da çağırmadılar ki?

ankebut yazdı:
İşte Hz. Mehdi geldiği zaman sahabeler gibi imana hizmet eder, farzlara ve sünnetlere hizmet eder ve dini yeniden ihya eder. İmam-ı Rabbani hazretleri 260. Mektupta bu hususları açıklığa kavuşturur.


Nursi merhumun kendi mezhebince kendini mazur görerek Cuma'lara gitmediğini ve sakal sünnetini işlemediğini, ayrıca nikahlanmadığını da biliyoruz. Yazara'a göre Mehdi As. Sünnetleri ihya edecek. Peki, kendi davasınca bu nasıl olmuştur ve olacaktır? Müslümanlar arasında ihya olmuş Sünnet göreniniz var mıdır?

Pek çok Meşayıh mesela Mahmud Efendi Hz.leri sakal sünnetini yaymakla Sünnet-i Seniyye'yi ihya etmiştir, etmişlerdir. Hatta ifade etmişlerdir. "Binlerce sünnetten 3-4'ünü terk ettiğimi görürseniz arkamdan gelmeyiniz." Bu kadar kesin. O zaman Mahmud Efendi Hazretleri bence daha çok Mehdi'dir. Olamaz mı? Bendeniz de böyle tevil ediyorum. :D

Yoruldum gerisini konuşmaya lüzum yok.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 20:03 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Ebu Hamza Hocam,

Kaya, Ehli Sünnet, Ehli Sünnet deyip duruyor. Şu Bayram Hoca rahmetlinin çalışmasını temin edip yayınlayınız artık. En azından, Heyeman gibi talebelerinden bu konudaki hatıra ve sözlerini derleyip Net'te veriniz.

Zamanıdır inşallah. :P


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 20.11.09, 20:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Alıntı:
ankebut yazdı:
Biz bu makalemizde şahıs ve isim üzerinde durmuyoruz. Vasıf üzerinde duruyoruz.


Bunu da bir kenara not edelim.


Daha 1 hafta geçmeden şahıs ve isim üzerinde durmuş Kaya abimiz. Bakn. 3. yazısı...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 21.11.09, 12:27 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Ebu Hamza yazdı:
hocam ALlah razı olsun..

demek gerekir ise:imam rabbani r.a bu mehdiyet meselesinde ki hadisleri tevil etmemiş.misal buluttan meleğin nida edeceğini bildirilen hadis gibi.imam rabbani r.a kendisine karşı gelecek olan bidatçı alimi öldüreceğini söylenen hadisi de tevil etmemiş.etdiğine dair bir ibarede yok.

cubbelide bu hadislere olduğu gibi inanılması lazım geldiğini beyan ediyor.hem bu bidatçı alim mehdiye karşı ayaklanacaktır.sormak lazım kaya ' ya şeriat da ayaklananın hükmü nedir.?

heyaman hocamız ise net'e veda etmiştir.:(

ayrıca ben bayram hocama bu tarz sualler sormaktan haya ederdim.sormadımda hiç.bayram hocamızın çalışmasına dair elimizde bir yazılı belge yok.varsa ki cubbeli hocamız var idi diyor o zaman; mirasçılarındadır veya kütüphanesinde bir yerdedir.

ama şu bilgiyi vereyim: ya yasaklı ya da pek az bulunan bir kitap var[1].yazarı ise bir hristiyan müşteşrik idi sanırım [2].yazar izmirde görevli bir eğitmendir!!!baya bir incelemiş zamanında risale-i nurları.diyor ki risalelerde bazı ifadeler hristiyanlık ile örtüşüyor.

şimdi sorabilirsiniz: gavurun dediğine itimat olur mu.düğümde burda işte.. bu adamın dediği bazı noktalarda kendisine hak verenler var....ALlahu alem..

gün gelir..hakikatler ortaya çıkar..

[1] ve [2] hocam tekrardan sorayum ilgili eseri. ben size özelden geçerim bilgiyi.genele vermiyeyim şu an..


Hocam Allah razı olsun. Amin ecmain. Heyeman ağabeyin netten ayrılmasına üzüldüm. İhtiyaç vardır. Bid'at ehli her türlü yükleniyor. Tefrikalar, Kaya'nın yaptığı gibi, çoğalıp duruyor. Herc u merc... Karışıklık... Herkes bir baş ve her kafadan bir ses çıkıyor! Bu zamanda asıl kaynağa yakın olanlar kendi köşesine çekilir ise, hakkı ve doğruyu Ehlinden alıp insanlara bir şekilde kim ulaştıracaktır? Ulaştırmak gerekir. İnsanların ihtiyacı var. Ulaştırmak, nakletmek, kaynaklardan bulup getirmek; bu da mütevazi bir hizmettir amenna. Ve Paşam Hz.lerinin ifadesiyle, bu zamanda yapılacak en küçük bir hizmet dahi Asr-ı Saadet hizmetine rabt ve dahil edilecekmiş, elhamdulillah. Amenna ve saddakna.

Allah Teala, hayırlısını ihsan eylesin. Ahirimizi ve akibetimizi hayır getirsin.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 21.11.09, 13:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 03.01.09, 22:40
Mesajlar: 904
Ehl-i tasavvufun dahi bu konuda ihmali oldugunu kabul etmek gerek.

Bu konuda kalem oynatabilecek ehl-i tasavvuf alimi (eser yazan anlamında) ya üçtür ya da beş...

Bunun için de öncelikle ehl-i sünnet akaidini ; tasavvufi geleneğin gaybi haberlerini bilmek ve en önemlisi baştan sona Risale-i Nur Külliyatı'nın tahkik gözüyle okumak gerekir.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım: Risale-i Nur Külliyatı'nı baştan sona okumuş bir tasavvuf alimini ben bilmiyorum ; rastlamadım. Dervişan kardeşlerimiz için dahi böyledir herhalde...

Hatırlarsanız; halidiye.com'da "İmam-ı Rabbani Said-i Nursi'ye mektup yazmış mı?" diye bir tartışma olmuştu. O devrin tarihinden kısmen haberdar olduğum için bu "fahiş yamama"ya itiraz için halidiye.com a üye oldum.

Oradan sonra itirazlar üzerine bakınca sorularlarisaleinur.com da silsile-i şerifimizden Şeyh Şerafeddin hz. ne ilişildiğini gördüm.

Hatta aynı cevaptaki Abdulhakim Arvasî hz. ni ilzam eden "İstanbul'daki ihtiyar" konusuna da o cevap ile vakıf oldum.

Bilahere Necip Fazıl Kısakürek'in "Son Devrin Din Mazlumları"nda bu konuya üstü kapalı değindiği ortaya çıktı. Zübeyr Gündüzalp ve birkaç "muhabbet fedaisi"nin Necip Fazıl'ı önce gazetede yayınlanmağa başlayan "Son Devrin Din Mazlumları" sebebiyle darp etmeğe niyetlendiklerini ve bunu ciddi ciddi planladıklarına da (sanıyorum A. Badıllı'ya yakın kişilere ait) ittihad.com.tr adlı sitede denk geldim.

Şimdi soruyorum:

* Risaleciler, "İmam-ı Rabbani Bediuzzaman Said Nursi'ye mektup yazmıştır" diye ortaya dökülmeselerdi

* "İstanbul'daki İhtiyar Zat"ın Abdulhakim Arvasi Hz. oldugunu övünerek yazmasalar idi.

* Eskişehir Cezaevinde "Nurcu tavlamağa çıkan" Şeyh Şerafeddin Dağıstani Hz.dir diye açık etmeseler idi...

Şu konulardan fakir de dahil hangi tasavvuf ehlinin haberi olacaktı ?

* Metin Karabaşoğlu üşenmeyip "Üç Velayet" yazısını yazmasa idi nereden bilecektik (üstelik İmam-ı Rabbani kuddise sırruhtan rivayet edilerek) Risale-i Nur'da "velâyet-i vusta" diye bir makam uydurulduğunu ?..

***

İşte burada bir mesajda yazılan "mekr-i ilahi" ortaya çıktı ve açık verdiler...

***
Ardından çok geçmeden Şeyh Nazım el-Hakkani hz. 8 Kasım 2007'de "Risale Okuma Devri Geçti" diye sohbet verince kızılca kıyamet koptu... İşte bu açıklama üzerinden tam 2 yıl devrildi ; hâlâ saldırılar devam ediyor.

***

Şimdi diyorum ki Adnan Oktar ortaya çıkıp da "Risale-i Nur'un müjdelediği Mehdi benim" diye ima edip ortaya dökülmese idi İmam-ı Rabbani'nin Mehdi ile ilgili haberlerini de ehl-i tasavvuf asla ve asla gündeme getirmezdi...

Burada sadece Risaleciler'e kızmak haksızlık olur.

*Ehl-i tasavvuf dahi kendi mürşidan-ı izâm'ının hukukuna kayıtsız kalmışlardır.

*Ehl-i tasavvuf (özelde Nakşibend ekolü) bile İmam-ı Rabbani Mektubâtına vakıf değildir.

Bunların üzerine bir de (nedeni-nasılı bana meçhul) bazı ehl-i tasavvuf önderleri (bir şeyh ile bir tarikatın Almanya vekili öne çıkıyor) Risale-i Nur hakkında sitayişkar konuşunca işin rengi değişiyor...

Son olarak şunu kaydedeyim:

Said-i Nursi hz.ni "şahıs olarak" MEHDİ olarak kabul edip Deccal'i de "şahıs olarak" T. C. tarihinden çıkartan Risaleciler (Mehdi Risale-i Nur kitabıdır; Mehdi cemaatin şahs-ı manevisidir iddiasındaki gruplara nazaran)en tutarlı grup olarak görülmektedir. Kafalarında bir şablon oluşturmuşlar ve işlerine yarayan herşeyi o şablona uydurmaya uğraşmaktadırlar. Tıpkı Adnan Oktar'ın yaptığı gibi....

Vesselam...

_________________
" Hayrlar Feth Olsun ; Şerler Def Olsun !.."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: İmam-ı Rabbani’ye göre Mehdi / Mehmet Ali KAYA
MesajGönderilme zamanı: 21.11.09, 14:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Bunlar kıymetli görüş ve nakillerdir. Allah razı olsun ikinizden de.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 59 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye