Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 23 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3  Sonraki
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca BUGÜN Moral FM`de.
MesajGönderilme zamanı: 27.01.10, 05:58 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Cübbeli'nin son programını "canlı" olarak dinledim.

Programın yansımaları, hocanın maksadından başkadır.

Ahmed hoca, Bülüğ çağından büyük mazlum Hıristiyanların şehid hükmünde olmasına kaynak bulamadım, dedi. Bu ne demektir. Haftalardır, her mekanda sorduğumuz sorunun cevabıdır. Yapılan KIYASIN yersiz ve kaynaksız olduğu forumlarda ortaya çıkmıştı zaten. Bütün nurcular, profundan forumcusuna bu tarz bir KIYASIN Ehli Sünnete uygun olduğunu iddia etmiştiler. Ahmed Hoca, doğrudan hedef almadan hepsini yalanlamış oldu.

Ahmed Hoca: "Büluğdan yukarı olan mazlum Hıristiyanların bir nevi şehid olmasının kaynağını bulamadım. Sadece orada sıkıntı var. Diğerleri Ehli Sünnet'e uygundur"

Kaynağı yoksa, Ehli Sünnet dışıdır. Nokta. Yeni baştan usül tartışmalarına girmeye gerek yoktur.

Hatta Ahmed Hoca, mazlum Hıristiyan (bir tür) şehidler konusunda vurguladı:

"Üstad bu görüşünü kendinden mi çıkardı, yoksa eski alimlerden velilerden dayanağı var mı? Üstadın sözü alimler velilere dayanmıyorsa, mihenge vurmak lazım... Dayanağı yoksa, o görüşünü almamak lazım."

Hoca daha ne desin? Bu sözlerin Teke Tek'ten ne farkı vardır? Hocanın Teketek yanlışı, bizim de önceden dile getirmiş olduğumuz, Risale okumadan "Anzaklar" "1. Dünya Savaşı" filan demesiydi. Düzelttiği, özür dilediği hata odur. Doğru da yapmıştır.

Sonra programın sonunda şunları nasihat etti:

"Üstadın cümleleri uzun olduğu için yanlış anlaşılıyor"

"Üstadın risalesini doğru anlamak için kuvvetli bir ilim ve kuvvetli muhakeme lazım, ihtisas (uzmanlık) lazım..."

"Nurcular, yanlış anlaşılabilecek yerleri izah etmeliler. Bunu kendi yorumlarıyla değil, başka Risale alıntılarıyla yapmalılar..."


Bu sözlerin ne anlama geldiğini en iyi nurcuların kavraması lazım. Bunlar onların temel kabullerinin reddidir.

Program üzerine nurcu kaynakların, sitelerin, forumların tepkilerine baktım. Anzaklar için olan kısma verilmiş en baştaki "özür" dileğinden başka konuşmadan fazla bahsedilmiyor. Başka cümleleri öne çıkarılmıyor. Neden acaba ki? Varsa yoksa "Özür diledi"! Hoca özrü niye diledi, bunlar onu nasıl yansıtıyorlar? Özrü gördüler, ama konuşmadaki asıl noktaları kaçırdılar sanırım.

Ahmed Hoca daha ne desin, yumuşak bir üslubla geçen sefer dediğinin aynısını tekrarladı. Vel-hasılı...

(Not: Yukarıdaki renkli cümleleri bakalım kaç Nurcu kabullenip Cübbeli'yi takdir edip ellerinden öpecektir?) ;)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca BUGÜN Moral FM`de.
MesajGönderilme zamanı: 27.01.10, 10:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 24.12.08, 14:54
Mesajlar: 409
Hoca özür diledi ama bu daha çok nezaketen bir özür idi. Bunu daha başka şekillerde değerlendirip, ortaya sunuyorlar ise en azından ayıptır. Hoca özür diledi büyüklük yaptı, kırdı isem dedi. Gerçi kendindem de bir şey demedim diye ilave etti.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca BUGÜN Moral FM`de.
MesajGönderilme zamanı: 27.01.10, 21:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 480
Sohbeti canlı yayında izleyememiştim. Kaydını dinledim.

Bana heyecan veren ve hal-i hazırdaki Risaleci taifesinin yapıp dediklerinden Said-i Nursi Hz. nin de teberri ettiğini ifade eden ruyanın çok zaman önce şimdi dar-ı bekaya intikal etmiş bir meczub-ı Vedûd'dan rivayet edildiği anlaşıldı.

Bu dahi manidardır ; velakin Cübbeli Ahmed Hoca'nın haberturk.tv mülakatından sonra bir meczub-ı Hakk'ın ruyetinden naklolunsa idi... daha iyi fehm olunurdu.

Kısmet bakalım kim terceme edecek bu ruyayı...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 28.01.10, 14:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 238
Risale-i Nur herkesin faydalanacağı bir eser

28 Ocak 2010

Cübbeli Ahmet Hoca, Moral FM'de Mehmet Paksu ile Kenan Demirtaş'ın konuğu oldu. Risale-i Nurlar hakkındaki fikirlerine açıklık getirdi.

(Tam metin)


Cihan Dinar:

Cübbeli Ahmet Hoca: "Risale-i Nur Herkesin İstifade Edebileceği Bir Eserdir"

Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına katılan Cübbeli Ahmet Hoca’nın Risale-i Nur hakkında söylediği sözlere Moral FM'de açıklık getirdi. İlahiyatçı yazar Mehmet Paksu ve Kenan Demirtaş'ın konuğu olan Cübbeli Ahmet Hoca Risale-i Nur hakkındaki görüşlerini anlattı.

Mehmet Paksu: Geçtiğimiz ay Teketek programında çok çeşitli konulara temas ettiniz. Bu konulardan bir tanesi de Risale-i Nur ile alakalı konulardı. Bazı insanlar açıklamalarınıza farklı yorumlar getirerek Risale-i Nur hakkında tenkitlerde bulundular. Risale-i Nur hakkındaki görüşlerinizi sizin ağzınızdan dinlemek istiyoruz.

Cübbeli Ahmet Hoca: Bazı kere insanın haddini aşan yorumlar da olabilir. Bazen de haddini aşmazda haddini aştırırlar, yani başkaları anlamak istediği gibi yorumlar yapar. Risale-i Nur hakkında yanlış anlaşılmama çok üzüldüm. Üstad Hazretleri, Allah dostlarından bir velidir, ilham sahibidir. Resulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor: Eski ümmetlerde muhaddesler, yani ilhama mazhar kullar vardı. Peygamber Efendimiz, “Benim ümmetimde de varsa, Ömer onlardandır.” Şimdi Peygamber Efendimiz, benim ümmetimde varsa deyince mutlaka vardır. Öyle ki en faziletli ümmette nasıl olmaz.

ÜSTAD HAZRETLERİNE İLHAM OLUNUYOR
Cübbeli Ahmet Hoca: Ben, Bediüzzaman Hazretlerinin onlardan biri olduğuna inanıyorum. Bunun alametleri vardır. Bu alametler; az yemek, az uyumak, az konuşmak, az görüşmek. Hadis-i şeriflerde vardır. Bir insanı görürseniz ki az konuşuyor, insanlardan uzlet ediyor, az yiyor, az uyuyor, yani sürekli Allah’ı zikrediyor; bilin ki Allahütealâ tarafından ona ilham olunuyor. Bu ilham için temelinde de ilmi yapı şarttır. Üstad Hazretlerinin böyle bir zat olduğuna inanıyorum. Çünkü bunca eser, bu kadar büyük bir hizmet, yüz binlerce, milyonlarca insanın ehlisünnet üzere İslamiyeti yaşayan bir cemaatin imanlarını kazanmalarına sebep olmuştur.

Mehmet Paksu: Risale-i Nur’un tamamı İngilizce, Arapça, Almanca gibi dillere çevrilmiştir. Dünyada da ellinin üzerinde master ve doktora çalışmaları, hatta sempozyumlar yapılıyor. Siz Risale-i Nurları okuma fırsatı bulmuş muydunuz?

RİSALE-İ NUR’DAN SORACAKLARINI SÖYLEMEDİLER
Cübbeli Ahmet Hoca: Böyle bir etki tesiri Mevla batıla vermez. Şimdi mesele Allahütealâ’nın da buyurduğu gibi, “Batılı köpük gibi üste çıkarırım, köpük gibi atar gider. İnsanlara fayda veren hak ise yerde kalır” diyor. Kalıcı olması zaten bizim için bir alamettir. Yanlış anlaşılmamdan dolayı özürle başlayayım. Çünkü bana daha önceden Risale-i Nur ile ilgili soru sorulacağı söylenmedi. Konunun dışına çıkıldığı için neticede ben her şeyi bilen biri değilim. Dolayısıyla bildiğim kadar konuşmam gerekiyor. Risale-i Nur meselesi de gündemde yokken, programda soruldu. Benimde Risale-i Nur ile ilgili bazı mevize türü noktalardan okumuşluğum var. Çünkü çocukluğumdan beri evimizin kütüphanesinde var.

Mehmet Paksu: Bediüzzaman hazretleri 1952-1953’de Fatih, Çarşambaya geldiğinde Mehmet Fırıncı abinin evinde üç buçuk ay kadar kalıyor. O yıllarda babanızda aynı mahallede ikamet ediyor... Bediüzzaman Hazretleri ile babanızın bir yakınlığı var mıydı?

BABAM BEDİÜZZAMAN’DAN DUA ALDI
Cübbeli Ahmet Hoca: Ben daha doğmamıştım. Babam, Bediüzzaman hazretlerini ziyaret etmiş, elini öpmüş ve duasını almıştır. Sonra iki sefer Isparta’ya gitmiş. Babam ulemaları dolaşmaya meraklıydı. Üstad hazretlerinden de o yıllarda dua almış. O zaman için çok az insan bu işlerle uğraşırdı. Mehmet Fırıncı ağabey ile devamlı dostlukları devam ediyor. Telefonla hala görüşürler.

İyi insanlar özrü mazereti kabul ederler. Kötü şerli insan olursa mazereti kabul etmezler. Kerim insanlar özrü kabul ederler. Bende, Bediüzzaman hazretlerine gönül veren bu camiadan özrümün kabul edilmesini istirham ediyorum. Çünkü beyanlarımda kasıt, kötü niyet olmamakla beraber, yanlış anlaşıldım. Bu üzüntüden dolayı özür diliyorum. Çünkü Risale-i Nur Külliyatı herkesin istifade edeceği eserlerdir.

“SÖZLER”İ OKUDUM
Cübbeli Ahmet Hoca: Risale-i Nur’un tümünü incelemediğim için, bu eserler hakkında ne dersiniz denildiğinde de okumadığımı, bilmediğimi itiraf ettim. Bu önemli, çünkü yarın birisi de Cübbeli hoca farklı konuşuyor demesin. Sözler’den, ahirete imandan mevize türü konulardan okudum. Bana Risale-i Nur hediye de edildi. Fakat bu çok uzun bir külliyattır. Bir de bunun içinde izaha muhtaç, milletin yanlış anlayabileceği konulara rastlamadım. Bana bir anda bu kitaplar hakkında ne dersiniz diye sorulunca, şimdi bir yorum yapmak için muhtevayı bilmem lazımdı. Bilmediğimi itiraf ettim. Kimileri ‘cahil adam, nasıl okumaz’ dediler. Herkesin kendi görüşüdür. Birincisi nasip kader meselesidir. İkincisi ben okuyamadan niçin yorum yaptın soruları yöneldi. Ben öncelikle şahsi yorum yapmadım. Bir yorum naklederken orada hata yaptım. Çünkü başkasının ağzından, kendim görmeden yorum yapmış oldum. Buna rağmen sonunda şunu ekledim: Bu eserlerin ihtisasını yapan âlimler var. Benimde tefsir üzerine otuz senelik ihtisasım var. Bir ayet sorulsa, hemen yorumunu yapabiliyorum. Bilmediğim bir kitap hakkında yorum yapamam. Çünkü Risale-i Nur da çok geniş bir külliyattır. Ancak bu külliyat hakkında bazı yazarlarında şöyle yorumları olmuştur, bu işin ehline sorulması ve cevap alınmasını öneriyorum dedim. Aslında ehline sorulmasında havale ettim. Bir internet sitesinde bana bir cevap geldi. O mesajda da müfit bir durum yoktu. Efendim Hıristiyanlar ve Müslümanlar omuz omuza cennete gidecek. Bu yanlıştır. Risale-i Nur’u anlamayan, Üstad hazretlerinin muradını doğru belirlemeyen bazı cevaplar geldi. Bu cevaplar beni daha da rahatsız etti. Ben üstadın görüşlerinin böyle olmaması gerektiğini biliyorum. Çünkü Üstad hazretleri ehlisünnet imamıdır.

Kenan Demirtaş: Bir konuşmamızda “Eğer Teketek programında bana Risale-i Nur hakkında soru sorulacağı söylenilseydi, hazırlanır daha iyi cevaplar verirdim. Çünkü Üstad Hazretlerini anlamaya çalışırdım” demiştiniz. Şimdi o cevap hakkı size verilse nasıl yanıtlarsınız?

Cübbeli Ahmet Hoca: Sizlerin bana gönderdiği yazılarda zaten Üstad birbirini tefsir ve şerh ediyor. Ancak ben bir camiaya mensubum. Bu camiada da böyle görüşlerin olduğunu gizlemenin lüzumu yok. Bunu vuzuha kavuşturalım. Bu meselelerin dedikodusu yapılacağına her şey tartışılarak böyle bir iftira ve şaibe Allah dostuna karşı yayılmasın.

Mehmet Paksu: Seksen yıldır Risale-i Nur ortada. Herkes okuyor. Tüm ulemalar okumuşlar. Hiç kimse Risale-i Nur hakkında yanlış dememiştir. Sizin düşünceleriniz nedir?

“ÜSTAD KENDİSİ ŞERH ETMİŞ”
Cübbeli Ahmet Hoca: Risale-i Nur’da bazı muğlâk yerler var. Keşke bu işin ehli ihtisası bu muğlâk yerleri çözüme kavuşturabilseydi önceden, anlaşılmayan konuların izahı şurada denilseydi iyi olurdu. Aslında her şeyde bir hayır vardır. Üstadın orijinal sözleri kendi beyanları olduğu için bu da işin güzel tarafıdır. Netice de kendi kendini şerh etmektedir.

“İSLAMİYET İLE HIRİSTİYANLIK FARKLIDIR”
Cübbeli Ahmet Hoca: En çok merak ettiğim Üstad hazretlerinin Hıristiyanların cennete girebileceğine dair meseledir. Üstad hazretlerinin cennete girecekler diye bir beyanı yok. Burada çeşitli şartlar çerçevesindeki durumu gerektiriyor. Üstad hazretlerinin direkt olarak görüşü, Hıristiyanların İslam akidesiyle muhalif oldukları, aralarında fark olduğudur. Mesela diyor ki: İslamiyet’in Hıristiyanlık ve sair dinlere cihet-i farkının sırrı şudur ki: İslamiyet’in esası mahz-ı tevhittir. Yani vesait ve esbaba tesir-i hakiki vermiyor. Yani arada bir vasıtadır ama hakiki tefsiri yoktur. Hangi veli mürşit olursa olsun vasıtaya hakiki tesir vermiyor. İcat ve makam cihetiyle kıymet vermiyor. Yaratma vasfı, halk ve icadı hiçbir veliye, meleğe, peygambere vermiyor İslamiyet. Yaratmak sadece Allah’a mahsustur. Hıristiyanlıkta Allah’ın oğlu düşüncesini kabul ettiği için esbaba kıymet verilir. Yani onlarda da bir benlik koyuyor. Onlara yaratma tesiri koyuyor. Adeta rububiyeti ilahiyenin bir cilvesini azizlerine büyüklerine verir. Yani Allah’ın Rab’lik vasfının bir tezahürünü da kendi velilerine azizlerine veriyor. “Onlar Allah’ı bıraktılar, hahamlarını ve papazlarını Rab edindiler. Onun içindir ki Hıristiyanların mertebece en yüksek olanları bile diye anlatmaya devam ediyor Üstad hazretleri. İslamiyet’te tevhit, Hıristiyanlıkta oğul fikri vardır. Bundan dolayı da azizlerine Rab’lik, ubudiyet payesi vermişlerdir. Bunu söyleyen Bediüzzaman hazretlerinin cennetliktir demesi mümkün değil.

TEK YANLIŞ ÜSTADI DOĞRU ANLAMAMAK
Cübbeli Ahmet Hoca: Bir başka yerde ise İkinci Dünya Savaşı’ndan bahsederken kâfir de olsa masumlar için yani çocuklar için şehit olmaları, belaya uğramasalar cennetliktir. Bu hadislerde de geçer. Üstad hazretleri zelzelede, kazada, kırılmış dökülmüş masumlara da mükâfat bir mertebe artar diyor. Yine Üstad devam ediyor: üç dört aydır dünyanın vaziyetlerinden haberim yokken, Avrupa’daki, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. Manevi bir ilham geldi. Onlar adına çok acı çekiyordum diyor. Bir ilham merhem sürdü acıma diyor. O musibeti semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felaketten vefat eden veya perişan olanlar var diyor. Eğer bunlar on beş yaşından evvel ise diyor. Burada şunu da izah etmek lazım. Şafi mezhebindendir. Akidede itikatta Eşari mezhebindendir. Maturidi ve Eşari iki ehlisünnet vardır. Dört fıkıh mezhebinin üçü Eşari’dir. Şafi, Hanbelî ve maliki. Bir tek Hanefi mezhebi Maturidi’dir.

Şimdi Üstad Hazretleri’nin şafi olması ve Eşari olmasını da göz önünde bulundurmamız gerekir ki buluğ çağı bazen on iki, bazen on beş olarak geçer. Tabii buraları da bilmeyenler karıştırırlar. Müslümanlar itikatta iki mezhepten birine bağlıdır. Mesela bazı cahiller vardır. Adam işte kerrat vakti camiye girmiş namaz kılıyor. Bir başkası kerrat vakti kılınmaz diyor. Adam da ona ben şafiyim kardeşim diyor. Öteki de ne olursan ol kılınmaz diyor. Şimdi bu diyalog cahilliktir. Şafi mezhebinde sebepli olan nafileler kılınır. Eşari’nin görüşü de ehlisünnettir. Görüş ayrılıkları illaki vardır. Konumuza gelecek olursak meseleler birbirini anlatıyor. Üstad hazretleri hangi dinde olursa olsun buluğ çağına girmemiş her çocuk Müslümandır, şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfatı maneviyeleri o musibeti hiçe indirir. Burayı biz neye göre kabul ediyoruz?

Bu Eşari’nin görüşüdür. Bir kısmı cennet ehlinin hizmetçisi olur denir. İmam-ı Rabbani’nin şöyle bir görüşü var: Yaşadığı Dâr'a tabidir. Eğer Dar-ül İslam’da ise cennettedir. Eğer kâfir ülkelerde ise o zaman onları da cehenneme göndermemek için yani çocuk olduğundan cehennemi hak etmemiştir diyor. Bundan dolayı fetret ehli hükmünde toprak olurlar diyor. Şimdi hepsi ehlisünnet dairesindedir. Buradan da Bediüzzaman Hazretleri ehlisünnetin dışına çıkmamıştır. Hiçbir yanlış yoktur. Savaşlarda öldürülen, zulme bulaşmamış, kendisi suçsuz masum kişilerden bahsediyoruz. On beş yaşından büyükseler eğer masum iseler derken ise ayırıyor, yani olaylara karışmamış temiz diyor. İşte Üstad Hazretleri’ni doğru anlamamaktan kaynaklanıyor.

“HIRİSTİYANLAR CENNETE GİDECEK DEMİYOR”
Cübbeli Ahmet Hoca: Yazarlardan birisi yine “Bizimle savaşsalar bile” gibi bir sözde Risale-i Nur’da yok. Olan biten Kastamonu Lahikası’ndaki beyandır. Bunun üzerine yoğunlaşıyoruz. Çünkü başka bir ifade yok. On beş yaşından büyük olanlar eğer masum ve mazlum ise zalim, harp başlatmış, milleti kıran, geçiren bir durumda değil de, haksız yere mağdur olmuşlar için söylüyor. Üstad Hazretleri, bunun mükâfatı büyüktür, belki onu cehennemden kurtarır deyince birisi zannediyor ki, efendim Hıristiyan da olsa adam cehenneme girmeyecek diye adam tahlil yapıyor. Çünkü ahir zamanda fetret derecesinde din ve dini Muhammediye bir lakayitlik perdesi gelmiş, efendimizin dinine, fetret derecesine ulaşmış diyor. Fetret dönemi, peygamberin kesik olduğu, Hazreti İsa ile Peygamber Efendimiz arasında beş yüz senelik fetret var. Ayeti kerimede ne diyor: İşte size Resul geldi. Bu Resullerin fetret döneminden sonra size yeni bir peygamber geldi. Bize peygamber gelmedi demeyin diye beyan edilen fetret derecesinde Dini Muhammediye bir lakayitlik olmuş. Ahir zamanda din yok gibi milletin hiçbir şey ile alakası kalmamıştır. Ahir zamanda hazreti İsa’nın dini hakikisi hükmedecek, İslamiyet ile omuz omuza gelecek buradan da yanlış çıkaranlar var. Başka bir mektubunda ahir zamanda hazreti Hz. İsa dini hakikisi derken Hıristiyanlık değil, Hz. İsa’nın din akidesi İslam’dır. O İslam’ın kendisidir. Diğer bir mektupta diyor ki: İslam metbu olacak, Hz. İsa’nın dini tabi olacak. Burada şimdi omuz omuza gelecek deyince yanlış anlaşılıyor. Kimse birleşecekler gibi anlamıyor. Hâlbuki İslami çerçevede birleşecek, tabi olacak denilmek isteniyor. Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan, Hz. İsa’ya mensup mazlumları, bu mazlumlar çektikleri (bu arada gerçek hazreti İsa’ya mensup Hıristiyan kalmamıştır.) hükmü fetretten çıkıyor. Bu bir nevi şahadet denilebilir diyor.

“İMAM-I RABBANİ’YE BAĞLIYIZ”
Cübbeli Ahmet Hoca: Tahlile göre on beş yaşından büyük bir Hıristiyan diyor, yani akıllı buluğ çağına girenler için söylüyor. Bela ve husumetin çıkmasında bu adamın payı varda bu adam zalim ise bunun başına gelen hiç mükâfat veya kefaret olmaz diyor. Bunlarda fetret derecesinde karanlıkta iseler diyor. Bu şartı görmezsek birisi kalkar der ki: Üstad hazretleri Hıristiyanlar cennete gidecek. Hıristiyanlar genel anlamda cennete gidecek demiyor. Yalnız fetret derecesinde karanlıkta kalmışsa diyor. Şimdi burada da hüküm İmam-ı Rabbani hazretleri (Mektubat-ı Rabbani'de 259. Mektubda) Maturidiler ile Eşarileri kıyas ediyor. Kendisi "bana başka bir yol ilham edildi" diyor. Şimdi bu bizi bağlar. İmam-ı Rabbaniye bağlıyız. İtikatta da müçtehit kabul ediyoruz. Fakat biz şimdi görüşlerin tümünü almak zorundayız. Bir görüş var, Muhyiddin Arabî’ye ait. Onu çok uzak görüyorum diyor. Kıyamet günü bir peygamber gönderilecek ve o peygambere orada inananlar cennete gidecek, tebliğe inanmayanlar hakkında da hemen orada cehennem hükmü verilecek. Diyor ki fütuhat sahibinin bu dediğini bu fakir uygun görmüyor. Ahiret darül cezadır, darül teklif kalmıştır. İmam-ı Rabbani Maturidi olduğu halde, Maturidi bunların cehenneme gideceğini söylediği için beğenmiyor. Diyor ki: Maturidi ashabımız, akıl müstakim yeter, akıl yeter, fakat dağ başında olup puta tapan gibi kimselere hiçbir peygamber daveti ulaşmasa da dediler ki diyor, bunlar kâfirdir. Maturidi’nin görüşü budur diyor. Cehennemde ebedi kalacaktır diye açık bir tebliğ gelmemiştir diyor. İşte o zaman Üstad hazretlerinin sözü daha iyi anlaşılıyor. Şimdi dünyada hala bazı kabileler fetret hükmündeler. Dünya ile hiçbir bağları yok.

Kenan Demirtaş: Hatta İmam-ı Gazali hazretleri şunu buyuruyor. Eğer peygamberin ismini duydu da peygamber olarak değil de hâşâ bir sihirbaz olarak duydu ve ilgilenmedi ise bu da fetretin içine girer diyor...

Cübbeli Ahmet Hoca: Zaten Eşari’nin görüşü o. Bir de İmam-ı Rabbanin “belagulmübin” demesi. Peygamber gönderilecek, kuvvetli delil gelmeden cehennemde ebedilik olmaz diyor. Adamın aklı vardı bulsaydı diye adama azap hükmü veremezsin diyor. Maturidi bu görüşte değil. İmam-ı Rabbani bir orta yol buluyor. İsa peygamberin Kuran’da geçen sözünü naklediyor, “Allah’a şirk koşana, Allah cenneti haram etti. Cehenneme gidecektir.” Burada suale cevap verirken ben burada çok zorlandım diyor.

ÜSTAD, İMAM-I RABBANİ İLE AYNI GÖRÜŞTE
Cübbeli Ahmet Hoca: Her ikisinde de şefkat ve merhamet ağır basıyor. Yalnız üstadın Eşari’nin görüşü, akılda hata, galat payı çoktur. Sadece adamın aklı vardı diye, anlamadı diye adamı cehenneme ebedi bırakacak, açık bir beyan olmadan bunu cehenneme sokmak bana çok ağır geliyor diyor. Adamda şirk varken de bu da cennette ebedi kalacak kararını vermek de bana ağır geliyor diyor. Eşari’nin görüşü de budur diyor. Üstad hazretleri de Eşari gibi düşünüyor. İmam-ı Rabbani de bana ilham geldi diyor. Bunlar kısas yaparlar, kul haklarını ararlar. Hayvanların boynuzlu koyun boynuzsuz koyun meselesi gibi. Kısas bitince yok edilirler, toprak olurlar. Fakire göre darül harp çocuklarının durumu gibi bunlar yok olurlar. Çünkü cennete girmek imanladır. Ya asaleten kendi Müslüman olacak, ya da İslam darına tabi olacak. Zimmet ehlinin çocukları Müslüman bir ülkede yaşadığından cennetliktir diyor. Gayrimüslim çocuklarında iman olmadığından cennete de gidemezler ama tebliğ gelmediğinden cehenneme de giremezler diyor. Şirk koşarsan cehennemde kalacaksın diyor. Bir de fetret derecesine ulaşanları ayırıyor. Bir peygamber daveti ulaşmamışsa bunların da hükmü budur diyor.

ÜSTAD İZAH GETİRİYOR
Cübbeli Ahmet Hoca: Maturidi Allah’ın varlığını birliğini bulmadıysa cehennemliktir diyor. Hani Yaratıcı'yı bilmeli. Vahdaniyet birliği de şart koşmaları ağır gerçekten de. Eşari’nin görüşü ise: bunlar cennete gider. Üstad hazretlerinin dediği ise ehlisünnetin Eşari görüşüdür. Dolayısıyla bu görüş fetret derecesinde karanlık içerisinde kalmış. Adı Hıristiyan’dır. Yoksa dinini de bilerek yaşamıyor. İş fetret derecesine geldiği zaman Üstad o kaydı koymasa yanlış anlaşılabilir ama o kayıt bize izah getiriyor. Fetret derecesinde olan cahil kalmış, hiç dinden haberi olmayan bir Hıristiyan bir de zulme uğramış ise diyor bunu cehennemden kurtarır demiştir. Zaten İmam-ı Rabbani ile de ittifakta. Cennete girecek dediği Eşari’nin görüşüdür. İmam-ı Rabbani ise toprak olacaktır diyor. O halde Üstad hazretleri ehlisünnete muhaliftir denemez. Yalnız burada benim kafama takılan bir şey kalıyor. Şehitlik gibi bir mükâfat vaat ediyor. Bu Üstad hazretlerine gelen özel bir ilhamdır. Bu ilham onun görüşüdür. Şimdi cehennemde bile yananların azabında hafifleme var. Cömertse, kâfir de olsa iyilikse sever olarak azabın azalması var.

CEHENNEMDE CENNET HAYATI
Cübbeli Ahmet Hoca: Bu görüş Muhyiddin Arabî’nindir. Bu ekolde artık bir dereceye gelirler ki acı duymazlar. Yani ülfet alışkanlık oluyor. Pislik böceğinin pislikte yaşaması gibi. İmam-ı Rabbani bu görüşe katılmıyor. Mühim olan Üstad hazretleri kendisi bir şey mi uydurdu, yoksa ulema evliyadan dayanakları mı var? Biz üstadın dayanakları olduğunu görüyoruz. İlham geldi tamam ama uymuş mu uymamış mı diye bakıldığında kendisinin sözleri var: Beni ölçü ayara vurun sözlerimden uyanı alın, uymayanı atın. Burada görüşü Eşari’ye uydu. Üstad hazretleri ehlisünnetten çıkmıştır diyemeyiz. (Benim görüşüm... Maturidi+Rabbani) Yani görüşler ehlisünnet içerisinde ise sorun yoktur. Ehlisünnet dışındakilere reddiye yaparız.

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ RÜYA İLE HABER GÖNDERDİ
Cübbeli Ahmet Hoca: Şehitlik meselesini bir hafta tefekkür ettim. Evvelce de bir rüya anlattım size. Bu "Diyalog" (dinlerarası diyalog çalışmaları) çerçevesinde bazı yazarlar dozunu artırarak "...bildikleri halde düşmanlık etseler bile Hıristiyanlar cennete girer..", "amentümüz bir..." gibi yazar çizerlerken, üstelik bunlar da Risale-i Nur’dan alıntı gibi gösterilince ben de hiç incelemedim; "Bediüzzaman hazretleri bu görüşte olamaz" diyorum ama delilim de yok. Orada biraz sıkıntı içime geldiği zaman bir meczub zat vardı, keşfi açık; şimdi vefat etti (Allah rahmet etsin); herşeyi söylüyordu öleceğine kadar ve hepsi de çıkardı. Dedi ki: "Bediüzzaman hazretleri rüyama girdi, -Said-i Nursi- dedi ki: "Ahmet’e selam söyle. Ben onu seviyorum. Ben onların anladığı görüşlerde değilim. Benim adıma böyle şeyler çıkartırlarsa ben o görüşlerden uzağım. Ahmed'e söyle şüphe etmesin benden. Benim hakkımda yanlış düşünmesin." Kendisi veli bir zattır. Bu da geldi. Bediüzzaman hazretleri hakkında hiçbir reddiyem yoktur.


***

İşaratü’l-İ’caz’da, "Ey ehli kitap, geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi hazreti Muhammed ile Kuran’a da iman edin." Zira onlar Hazreti Muhammed’in gelmesini temsil ettikleri gibi onlarında kitaplarının sıdkına olan doğruluğuna deliller hakikati ile Kur'anda ve Hazreti Muhammed’de bulunmuştur. Bütün kitapların ruhu Kuran’da, bütün peygamberlerinde ruhu Resulullah’ta toplandı.(...) Kabul etmelisiniz diyor.

"İslamiyeti kabul etmenizde size zorluk yok."

Alıntı:
[[ RNK'da İLGİLİ YER: İşaretul İcaz; Hurûf-u Mukattat; 52, "Ey ehl-i kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara İmân ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kur'an'a da İmân ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed'in (a.s.m.) gelmesini tebşir ettikleri gibi, onların ve kitaplarının sıdkına olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kur'an'da ve Hazret-i Muhammed'de (a.s.m.) bulunmuştur. Öyleyse, Kur'an Allah'ın kelamı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü olduğunu tarik-i evla ile kabul ediniz ve etmelisiniz."
3. Zaman-ı Saadette Kur'an'dan neş'et eden İslamiyet, sanki bir şeceredir. Kökü Zaman-ı Saadette sabit olmakla, damarları o zamanın ab-ı hayat menbalarından kuvvet ve hayat alarak her tarafa intişar ettikleri gibi, dal ve budakları da istikbal semasına kadar uzanarak alem-i beşere maddi ve manevi semereleri yetiştiriyor.
Evet, İslamiyet, mazi ile istikbali kanatları altına almış, gölgelendirerek, istirahat-i umumiyeyi temin ediyor.
4. Kur'an-ı Kerim, o cümlede ehl-i kitabı imana teşvik etmekle, onlara bir ünsiyet, bir sühulet gösteriyor. Şöyle ki:
"Ey ehl-i kitap! İslamiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor.]]


Şunu da uydurdular, "İslam haktır ama biz girmiyoruz deseler de kurtulur. Yani peygamber yalancı değil demek yeterlidir" diyorlar. Üstad onu demiyor. "Dininizi terk etmenizi emretmiyor. Zaten itikatta tüm meseleler bir. Sizde sadece bazı şeriat hükümleri değişecek" diyor. "Şarap orada serbest ise burada haram edildi. Bunlar da ilaç gibidir, birine yarayan ilaç diğerine zarar verir. Doktor herkese farklı ilaç verdiği gibi ahir zamanda da bu İslam’ın reçetesidir" diyor.(...)

Toparlama yapacak olursak Üstad hazretlerinin elimde olan dokümandan anladığım görüşü: "Fetret durumunda karanlıkta olan tebliğ ulaşmamış hrıstiyanlar cennete gider" diyor. Bu ehl-i sünnetten olan Eşari görüşüdür. Ama buradan bazıları şunu çıkaramaz: "genel manada tebliğ ulaşmış şu andaki her türlü dinden haberi olan hrıstiyanlar cennete gidecek" diye Üstad birşey demiyor.

Alıntı:
[[ RNK'da İLGİLİ YER: İşaretul İcaz; Hurûf-u Mukattat; s.52-54)

Maksatlar ise:
1. Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, resuldür.
2. Ekmelü'r-Rusüldür.
3. Hatemü'l-Enbiyadır.
4. Risaleti, ammedir.
5. Şeriati, sair şeriatlerin mehasinini cem ile onların nasihidir...]]


Ekmelü'r-Rusül hepsinin hükmünü kaldırmıştır. 5. nasihidir. Üstad geçmiş şeriatlar mensuhdur; İslam nasihdir diyor.Geçmiş şeriatler mensuhdur. Amel edilecek kitap Kuran'dır. Hal böyle iken genel manada tebliğ ulaşmış Hrıstiyanlardan hiç kimsenin cennete gireceği diye bir beyanı olmamış ; Ustad'ın bunu diyenlerden bizar olduğunu düşünüyorum.

Hz. İSA MESELESİ
Cübbeli Ahmet Hoca: "Ahir zamanda Hz. İsa Deccal’ı öldürdükten sonra insanlar ekseriyetle imana girerler. Hâlbuki yeryüzünde Allah diyenler bulundukça kıyamet kopmaz." Peki, kıyamet nasıl kopacak, insanlar nasıl küfre dönecek sorusuna cevap veriyor. "Hadis-i Sahihte rivayet edilen Hz. İsa, geleceğini ve şeriat-ı İslamiyye ile amel edeceğini" söylüyor. Yani Hıristiyanlık tasaffi edecekteki kastı ne? Kastı, Hz. İsa, İslam ile amel edecek, deccalı öldürecek. "İmanı zayıf olanlar uzak görüyorlar bunu. Hâlbuki hakikatini anlatırsa geri kalmaz. Bunlar sahihtir" diyor. Süfyan çıkacak. Ehlibeytten "Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nurâni çıkacak." Süfyan’ı helak ediyor. Hz. İsa Hıristiyanlığı hurafattan, tahrifattan sıyıracak. Hakikat-ı İslamiyye ile birleşecek. ...inkılab edecek.

Üstad hazretlerinin sözlerini bazen uzun olduğundan millet yanlış anlayabiliyor.

"alem-i semavâtta cism-i beşerisi ile din-i Hakk cereyanının başına geçecek ..."

(...)

Mehdi imam olacak, cemaati olacak. İnsan şekliyle bulunan Hz. İsa deyince ehli sünnettir. Bu söz iftiraları çözüyor. Hz İsa, geldiği vakit herkes onu bilmek lazım değildir. Nur derecesinde herkes onu tanır. Ancak o vazifesini yapacak.
Amam benim kesin anladığım cesdi ile sağ olduğu görüşündedir.

BİLMEMEK MAZERET DEĞİL
Cübbeli Ahmet Hoca: Hıristiyanlığa karşı muhafaza eden camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin iman güçleri, tarikatlar bunlara vasıtadır. Hıristiyan siyasetinin müthiş hücumlarına karşı da sarsılmaz zikirlerdir.

Dolayısıyla ben Üstad hazretlerinin bu yönünü bilmiyordum. Bilmemek mazeret değil, biz okumamıştık.

Bunları okuyunca kendisinin Eşari görüşünde olduğu, ehlisünnet dahilinde olduğu, tarikatlara olumlu baktığı, Hz. İsa’nın hayatta olduğu ve ineceği görüşünde olduğu gibi konular... anlaşılmış oldu.

Mehmet Paksu: Bediüzzaman hazretleri üstatlarını sayarken Mevlana hazretleri, Şah Nakşibendî Hazretlerini, Abdulkadir Geylani, Bağdadi, İmam-ı Rabbani’den çok bahseder. Velâyet-i de üçe ayırır....

RİSALE-İ NUR İÇİN İLİM, İHTİSAS, MUHAKEME LAZIM
Cübbeli Ahmet Hoca: Onlara şehid hükmünde demesi açığa kavuşmadı. Orada üstadın ilhamı vardır. Âlimlerin zahir-i muhalif görünen görüşlerini de reddetmiyoruz. Ehl-i sünnet dışı da demiyoruz. Bu araştırmalarda Üstad hazretlerinde bir muhalefet olmadığını gördüm.

Yalnız bazı mektupların bazı mektuplarla şerh edilip, izah edilmesi noktasında bir ilim ehlinin anlatması gerektiğini düşünüyorum. İnsanların yanlış anlayarak üstada iftira atması söz konusu olabilir. Risale-i Nur için ilim, ihtisas, iyi bir muhakeme lazım. (...) Milletin anlamadığı noktalar önümde...

Şahsı manevi lafından reformistlerin lafını anlıyorlar. Hâlbuki öbür sözünde bedeniyle diyor, bunu görmeyince farklı şeyler anlar. İmam-ı Rabbani ile aynı görüşlerdedir. Her ikisinde de şefkat ve merhamet ağır basıyor.

İmam-ı Rabbani öyle ki cehenneme girmelerindense toprak olmalarına bağlamıştır. Yani azap olmakdan kurtarıyor. Yalnız Eşari’ye tam olarak burada katılmıyor.

Üstad ilhamlarına göre tercih yapıyor.

İstismara müsait konular varsa bu camianın hizmetini rica ediyorum. Üstadın sözleri birbirini tefsir etmese ben sizin sözlerinizden de ikna olmayabilirdim...
...

http://moralhaber.net


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 28.01.10, 14:52 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
Bu metin programın tamamı değil. Söylediği önemli cümleleri almamışlar!

Moralhaber kurnazlık yapmış.


Alıntı:
50. dakikadan sonraki Hz. İsa ile ilgili kısmı metin ve ses kaydından izleyip gözden gecirebilir misiniz ?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 28.01.10, 15:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 480
Bu sohbetin benim için en önemli bahsi olan "Beidüzzaman"ı rüyada görüp haber getiren merhum meczub velinin "Said-i Nursi Hz. nin "diyalog çalışmalarından rahatsız olduğunu" ve "o kişilerden bizar olduğu"nu iletmesidir.

Rüya ile ilgili yerdeki eksikleri tamamlayıp şimdi dinleyip ilgili yeri düzenledim.

Sohbetin son kısmındaki Hz. İsa nüzulu ile ilgili konularda Cübbeli Ahmed Hoca'nın söylediği çok önemli yerler metinde yok. Ki burası La İlahe İllalllah deyip Muhammedun rasulullah diyemeyen müşriklere himmet etmek isteyen bilumum reformist vs.nin son zamanki iddialarına Risale-i Nur'dan cevap ihtiva ediyor. Ve minel garâib.

Sohbetin sonu olduğu için "bandı yazıya aktaranın tembelliğinin kurbanı olmuş olabilir" diye hüsn-i zan edelim...


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 29.01.10, 04:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 22.01.10, 04:41
Mesajlar: 342
Bismillahi Teala..

Saidi-i Nursi hz.nin "..o elim felaketlere maruz kalan.. mazlum hristiyanların.. kafir de olsalar bir nevi şehid olmaları.. (düşünülebilir vb.).." dediği beyan (yani: şu şehidlik sıfatı) cennet cemal (necatü felah) manasında değildir.. o ifadede mecazi bir incelik (ve belki de müteşabih bir nükte) var, (varidat ve ilham söz konusu olan yerde bazı ibareler göründüğü gibi alınmaz) ve zaten bir kavim yahut ferd hakkında "kafir de olsalar" dedikten sonra iş bitmiştir: [herkes Hakk'a şahid olacaktır ama ne yüzden ve hangi cihetten?..] mü'minin şehadeti hazret-i Cemal-i ilahiyye'ye rü'yet ve rahmet-i Rahimî'ye mazhariyet ve ebvab-ı cennat ile onda olan niamu ihsana müteallık Esmaullah yüzündendir.. kafirin şehadeti ise esma-i Celalliyye yüzünden âlâm-ı cehennem içinde kadem-i cenab-ı Cabbar'ı şahidliktir ancak.. burada, kafirin mazlumen öldürülmesi sonucu ahirette muazzeb kılınacağı yerin zalimlere nisbetle (mecazen) şehidlik gibi bir evsafa haiz olacağı ilham edilmiş olabilir: mesela azabtan duyacakları acı ve elem hissinin sair azılılara (şedid küffara) nazaran -az- olacağını beyandır.. ha burada nazarî olarak 'azlık' derken de şunu ifade edelim ki: o cehennem yine cehennemdir azabı dahi ebedidir.. hem azabı saire göre az olmuşsa ne, kendisine göre -yine- şediddir, yani durumları öyle (halk tabiriyle) 'kebab' değildir.. (o vakit: çi faide?!..) netice şudur: o mübarek hazretin yüreğine biraz su serpmişler.. bu bağrı yanıklık acaib bir şey olsa gerek: insana acaib şeyler söyletiyor..!

Allahu Teala razı olsun, Cübbeli hocamız araları güzel bir surette tevil ve telif eylemişler..


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 29.01.10, 10:51 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 22:59
Mesajlar: 657
erbainer yazdı:
Sohbetin sonu olduğu için "bandı yazıya aktaranın tembelliğinin kurbanı olmuş olabilir" diye hüsn-i zan edelim...


Mesela, şu sözü metinde yok:

"Büluğdan yukarı olan mazlum Hıristiyanların bir nevi şehid olmasının kaynağını bulamadım. Sadece orada sıkıntı var. Diğerleri Ehli Sünnet'e uygundur"

Ki önemli bir cümleydi. Ve hatırladığım kadarıyla programın ortalarında da geçmiş idi.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 29.01.10, 17:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 05.01.10, 21:01
Mesajlar: 480
Alıntı:
Cübbeli Hoca'ya Risale-i Nur'u anlatınca...
27 Ocak 2010

Cübbeli Ahmet Hoca'yı ziyaret edip meselenin açıklığa kavuşması için görüşen yazar Mehmet Paksu, olayın nasıl geliştiğini Risale Haber'e anlattı

Kemal Benek

Risale Haber-Risale-i Nur hakkında yaptığı açıklamaların ardınan Cübbeli Ahmet Hoca'yı ziyaret edip meselenin açıklığa kavuşması için görüşen yazar Mehmet Paksu, olayın nasıl geliştiğini Risale Haber'e anlattı.

Randevu alarak Kenan Demirtaş ile birlikte Cübbeli Ahmet Hoca'nın yanında gittiklerini ifade eden Paksu, "Beraberimizde bir takım Risale-i Nur Külliyatı, İslam dünyasında Bediüzzaman ve Risale-i Nur'la ilgili kaleme alınmış Arapça kitaplar vardı. Haber Türk'te Teke Tek Programında Risale-i Nur'la alakalı sözlerinde dolayı bir takım yorumlar yapıldığını, bu konuda değişik spekülasyonlara sebep olduğunu ifade ettik" dedi.

Cübbeli Ahmed Hoca'nın, "Orada, ben öyle bir soru soracaklarını bilmiyordum, aniden sordular. Risale-i Nur'u bütünüyle okumadığımı, bu konuda fazla bilgimin olmadığını, bu eleştirilere karşı Risale-i Nur'da belli bir birikimi olan insanların cevap vermesi gerektiğini söyledim. Benim niyetim Risale-i Nur'u ve Üstadı tenkit değildi, yanlış anlaşılan bu noktayı benim düzeltmem lazım" dediğini aktaran Paksu, bunun üzerine Cübbeli Ahmed Hocaya “Moral FM'deki kendi programıma davet edersem gelir misiniz” diye teklifte bulunduğunu söyledi.

Cübbeli Ahmed Hoca'nın “Tabi gelirim” dediğini hatırlatan Paksu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Salı günü geldi. Bir buçuk saat bir program yaptık. Büyük bir ilgi ve alaka gördü.

Program öncesinde Bediüzzaman'ın talebesi Mehmet Fırıncı Ağabey de vardı. Cübbeli Hocanın babası Hacı Yusuf Ünlü de hazırdı. Fırıncı Ağabeyle 55 yıllık ahbaplığı varmış. O yıllardan itibaren Mehmet Fırıncı ağabeyle İstanbul'daki hizmetlerde birlikte bulunmuşlar. Kirazlı Mescit sokaktaki sohbetlere katılmış. Birlikte güzel sohbetler oldu. Yusuf Amca 1952-53'lü yıllarda Bediüzzaman’ı İstanbul Çarşamba'da, sonra Isparta’da ziyaret etmiş. Elini öpmüş, duasını almış. Cübbeli Hoca, 'Bizim evde Risale-i Nur var' diyor, fakat bütününü okuma imkanı bulmamış. Ama ilim sahibi, hakperest bir insan. Risale-i Nur konusunda üzerine düşen bir görev varsa yapacağı konusunda söz verdi."

Paksu, sayısız ortak değerleri bulunan aynı inancı paylaşan kesimlerin birbiriyle sürekli diyalog halinde olmasının yanlış anlamaların önüne geçeceğine de dikkat çekti.

http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=71182


"Risale-i Nur konusunda üzerine düşen bir görev varsa yapacağı" konusunda Mehmed Paksu'ya söz veren Cübbeli Ahmed Hoca bakalım RNK'daki tasavvufa ilişkin ve evliyaullaha dokunan yerleri görebilecek mi?...

RNK'da İmam-ı Rabbani'den nakledildiği iddia edilen satırları görebilmesi için "yine bir salik-i meczub"un rüyasında İmam-ı Rabbani'yi görüp kendisine talimat göndermesini mi bekleyecek ?


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Re: Cübbeli Ahmet Hoca Moral FM`de Ne Demek İstedi?
MesajGönderilme zamanı: 01.02.10, 11:07 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 20.01.09, 10:20
Mesajlar: 238
Cübbeli Hoca fazilet gösterdi

M. Latif SALİHOĞLU


Gazetemizin dünkü (27 Ocak) sürmanşet haberinde de yer aldığı gibi, çokça tanınmış bir muhterem hocaefendi, Üstad Bediüzzaman ve Risâle–i Nur'lar hakkında yeni ve son derece dikkat çekici bazı açıklamalarda bulundu.

Meşhûr olmuş lâkabıyla "Cübbeli Ahmed Hoca"nın iki radyo tarafından aynı anda yayınlanan sohbetini canlı olarak biz de dinledik.

Dinledikçe de sevindik; memnun ve mesrûr olduk.

Zira, Cübbeli Hoca, burada bir ilke imza atıyordu. Şimdiye kadar, hep başkasının sözlerinden hareketle, hep başka kaynaklardan nakiller yaparak Üstad ve Risâle–i Nur hakkında konuştuğunu, şimdi ise, ilk defa olmak üzere—itirazlara medar olmuş noktaları—kaynağından okuyarak müsbet bir kanaate vardığını itiraf ediyordu.
Bu itiraf, aynı zamanda bir fazilet gösterisiydi. Tebrikler hocam...

Bizzat dinleyerek hülâsaten tesbit edebildiğimiz kadarıyla, Muhterem Cübbeli Hocaefendi şunları da söyledi:

* "Bediüzzaman Hazretlerinin Hıristiyanlar, tarikatlar, şehitlik, İsevîlik ve Hz. İsa'nın nüzûlü hakkındaki görüşlerini tam mânâsıyla bilmiyordum. Bu konularla ilgili olarak, daha ziyade başkasının naklettiği bilgilere dayalı olarak konuştum. Kendi görüş ve kanaatim şeklinde değil, onların görüşüdür diye naklettim. Burada bir hatam varsa, özür dilerim. O nakillerin yalan yanlış şeyler olacağına ihtimal vermiyordum.

* "Şimdi ise, meselenin doğrusunu yerinden okuyarak görüyorum ki, Ehl–i Sünnet itikadına göre, Üstad'ın ifadelerinde bir yanlışlık, bir aykırılık söz konusu değil. Söylediklerinden hiçbiri, İmâm–ı Eşârî'nin tarif ettiği itikadî ölçü ve prensiplere ters düşmüyor. Hepsi de hak ve hakikat sözlerdir.

* "Demek ki, Bediüzzaman Hazretlerinin sözlerini doğru anlamak için, iyi bir muhakemeye de sahip olmak lâzım. Aksi halde, ters mânâlar çıkarılabilir, yanlış şekilde anlaşılabilir.

* "Ayrıca, şunu da gördüm ki, Risâlelerdeki muğlak veya yanlış anlaşılmaya müsait bir ifadenin izahı, bir başka Risâlede var. Bunları birlikte okuyarak değerlendirme yapmak lâzım. Dolayısıyla, medar–ı tenkit noktaları tesbit ederek, bu tarz bir izahatlar eşliğinde bir ilmî çalışmanın çok faydalı olacağına inanıyorum.

* "Netice olarak şunları söylemek istiyorum: Beni bilen, tanıyan, sohbetlerimi dinleyen, bunları kayda geçiren ve söylediklerime itibar edenlerden istirham ediyorum ki, Bediüzzaman Hazretleri hakkında şimdiye kadar aktardıklarımı nazar–ı itibara almasınlar. İstifhamların oluşmaması için, silsinler, bugüne kadar olanları yok saysınlar. Zira onlar, bana ait şeyler değil; başkasının nakil sözleriydi. Kendi görüşümü ve hükmümü bugün açıklıyorum: Üstad Hazretlerinin söz ve izahları arasında dinin esasına ve Ehl–i Sünnet itikadına ters düşen herhangi bir noktaya rastlamadım. Kendine has yorum farkıyla, söyledikleri hak ve hakikat şeylerdir."

Bir kez daha tebrik ve duâlar hocam... Fazilet gösterdiniz. Mütevazı davrandınız. Din kardeşliğinin, hakiki dostluğun ve kadirşinaslığın icabına uygun örnek bir davranış sergilediniz.

Böylelikle, hem yanlışçılara ve iftiracılara iyi bir ders verdiniz, hem de fitne kazanı kaynatanların hevesini kursaklarında hapsettiniz.

Bu yaptığınızın, münekkit ve muteriz diğer bazı hocaefendilere de örneklik teşkil etmesini diliyoruz.

Ölçülü mukabelenin hikmeti

Daha evvel, bazı televizyon programlarına çıkarak, ardından bazı cami kürsülerinden cemaate hitap ederek Üstad Bediüzzaman ve Risâle–i Nurlar hakkında Nur Talebelerini rencide edici konuşmalarda bulunan Cübbeli Ahmet Hocaya, biz de bu köşeden mukabelede bulunmuş, doğru cevapları dikkat nazarlarına sunmaya çalışmıştık.

Hizmetine ve sıfatına hürmeten, isim vermeden karşılık vermiştik.

Ayrıca, ilmî cevapların yanı sıra, mümkün olduğu kadar, aradaki tansiyonu düşürmeye ve yatıştırıcı bir üslûp kullanmaya gayret göstermiştik.

Hatta, bu noktada bazı okurlarımızın tenkidine mâruz kalmıştık; onlar, daha sert bir üslûpla mukabele etmemizi istiyorlardı.

Ne var ki, bizim bu gibi meselelerde esas aldığımız ölçüler, yine Risâlelerde yazılıydı. Oraya bakmalı ve orada ortaya konan düstûrlara riayet etmeliydik.

Biz de o hikmetli ölçü ve esaslara uyduk. Şükürler olsun, zaman bizi haklı çıkardı. Aradaki husûmet ateşinin sönmesi ve dostluk rüzgârlarının yeniden canlılık kazanması, o hakikatli düstûrlara riayetin bir tezâhürü olsa gerektir.

Bu vesileyle, 04 Ocak 2010 tarihli yazımızın sonunda naklettiğimiz hakikatli bir ölçüyü, burada bir kez daha hatırlatarak bitirelim: "Risâle–i Nur şakirtleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte münakaşa etmesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl–i ilim ve imansa, dost olsunlar, 'Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize ilişmeyiniz. Biz ehl–i imanla kardeşiz' deyip yatıştırsınlar."
(Sikke–i Tasdik–i Gaybî, s. 189.)

***

Akıbeti vahim olanlar

Bu dehşetli zamanda hatasını tamire çalışanların yanında, bir de hatada ısrar, hatta inat edenlere de rastlıyoruz.
Bütün sermayesini "Üstad Bediüzzaman'ın Seyyid olmadığı, dolayısıyla Mehdi olmadığı" tezine binâ edenlerin başına gelenleri, bugünlerde ibretle seyrediyoruz.
Emirdağ Lâhikası'nda (sayfa: 75) belirtildiği üzere, Bediüzzaman Hazretlerinin siyâdet ve şerâfetini tenzil ve teb'id etmeye, onun bir hikmete binâen setr ve ihfâ ile perdelemiş olduğu hakiki hüviyet ve milliyetini inkâr veya ihlâl etmeye çalışmak, kimin haddine düşmüş?
Burada açıkça bir kez daha ihtar ile ilân ediyoruz ki: Bütün hayatını imân–Kur'ân dâvâsı uğrunda harcayan Hz. Bediüzzaman'la uğraşanlar, ona düşmanlık, ya da ihanet edenler, asla cezasız kalmazlar. İki cihanda da rezil ve zelil duruma düşmekten kurtulamazlar.
Şimdiye kadar yaşanan örnekler bu hakikati teyid ve tasdik ettiği gibi, bundan sonra yaşananların da aynı hakikati tebârüz ettireceğinden şüphemiz yoktur.

28.01.2010

E-Posta: latif@yeniasya.com.tr

http://www.yeniasya.com.tr/2010/01/28/y ... ihoglu.htm


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 23 mesaj ]  Sayfaya git Önceki  1, 2, 3  Sonraki

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye