Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Dindar erkeklerde yorulma emâreleri
MesajGönderilme zamanı: 03.06.09, 10:00 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Dindar erkeklerde yorulma emâreleri

Serdar Demirel

Vakit
serdard22@hotmail.com

2009-06-03

İslâm’ı bünyesinde canlı yaşayan bir toplum inşası faaliyetinin kamuya açık hizmet ayağında, erkekler kadınlarından daha aktif görevler üstlenmiştir hep.
Bunda, hem İslâm fıkhının toplumsal hayatta erkeklere daha fazla serbestiyet tanımasının, hem geleneksel toplum yapısının, hem de kadının aile içi sorumluluklarının rolü olduğu söylenebilir.
Hâlihazırda devam eden faaliyetler önemli ölçüde aynı minvalde yürümekle beraber, bazı şeylerin değiştiğini ve daha fazla değişeceğini de görmek gerekiyor. Kadınlar kamusal alandaki etkinliklerde düne nazaran bugün daha etkinler ve her geçen gün de bu etkinliklerini artırmaya devam edecekler.
Toplumun modernleşmesinin bundaki etkisini inkâr ediyor değilim elbette. Toplum ne kadar modernleşirse, toplum içi kadın ve erkeğin posizyonu da modern toplumların hizasında evrilmektedir. Tabiî bu değişim evvelemirde kadın ve erkeğin zihin dünyasında yaşanmakta, zamanla da aktif hayatta kendisini göstermektedir.
Modern eğitimli dindar kadının, dindar olmayan hemcinsleriyle tamamen aynı kulvarlarda olmasa da, aldığı eğitime paralel olarak toplumsal hayatta kendisine daha fazla alan açma mücadelesi verdiğini söylemek abartı olmasa gerek.
Geleneğin zamanla dine rağmen oluşturduğu sınırlar, bu zeminde sorgulanmaktadır. Asr-ı Saadet’te İslâmî mücadelede aktif olan kadının, çağdaş dünyada aynı misyonu vakarına yakışır tarzda ihya arayışları da, bunda etkili olmaktadır.
Burada ataerkil gelenekle dinî sınırların zaman zaman birbirine karıştırıldığını, dine rağmen oluşmuş geleneğe karşı çıkacağım diye, dinî sınırları da sorgulamaya açan kadınların varlığını da işaretlemek gerek.
Başka?
Başörtüsü yasağı nedeniyle eğitim hakları ellerinden alınmış dindar câmianın en cevval hanımları, misyonlarını ifa edemedikleri için enerji biriktirmek durumunda kalmışlardır. Hak ve hukukun sınırlarını aşan dayatmaların biriktirdiği öfke de, biriken enerjiyi toplum hizmetlerinde kullanma arzusunu kamçılamaktadır.
Eğitimde olduğu gibi kimi yerlerde kamusal hizmet alamayan dindar kadın, kamusal hizmet de verememekde, bu da onları hak alma mücadelesinde daha duyarlı ve aktif yapmakta ve böylece toplumsal hayatta daha görünür kılmaktadır.
Dindar kadının kendisine daha fazla alan açma mücadelesi yahut dindarları kamusal alanda görmek istemeyenlerin dayattığı kavganın onları sosyal hayatta daha görünür kılması, yazının girişinde söylediğim değişimi izah etmeye yetmiyor elbette. En azından bana yetersiz geliyor.
Kadınların toplumsal yaşantıda aktiflik katsayısının artmasında kuşkusuz birden fazla âmil sözkonusudur. Bunlar arasında bir âmil var ki, asıl sözü oraya getirmek istiyorum.
Şunu gözlemliyorum; câmianın erkekleri yorulmaya başladı. Yorulan erkekler sorumluluklarını kadınıyla paylaşmak yerine, kimi yerlerde gönüllü, kimi yerlerde de gönülsüz olarak mücadele alanını tedricen terk ediyor.
Yani yılların verdiği yıpranmışlık erkeği pasivize etmekte, bu da kadına yukarıda anlattığım nedenlerle aradığı daha aktif toplumsal görevler fırsatını kendiliğinden sunmaktadır. Birinin çekildiği yere diğeri taşınıyor velhâsıl...
Evet, İslâm’ı bünyesinde canlı yaşayan bir toplum oluşturma ülküsü çileli, yorucu ve uzun soluklu bir yürüyüş anlamına geldiğinden, süreç erkekleri yormuştur.
Kadınların bu süreçde daha az yıprandığını düşünüyorum. Daha az yıpranan kadınlar da, biriktirdikleri enerjiyi biraz da modern hayat algısıyla uyumlu olarak sosyal aktivitelere kanalize etmekteler.
Değişim, dindar kadınların sadece kendisine kamusal alanda daha fazla yer açmak şeklinde cereyan etmiyor. Eşyanın tabiatı gereği, kadınlar, elde ettikleri yeni pozisyonlara hem kendi rengini vurmaktalar, hem de edinilen yeni mevzilere paralel kendi dinî yorumlarını geliştirmekteler.
Bu bağlamda İslâmî sınırlar yeni bir okumaya tabi tutuluyor. Gelenek ise, genel anlamda olumsuzlanıyor. Yeni alınan pozisyona destek veren hocalar ise gözde oluyor.
Dindar aile yapısı, kadın ve erkeğin aile ve toplum içi rolleri de bu gelişmelerden nasibini alıyor.
İslâmî câmianın erkeklerinde farklı şekillerde tezahür eden yorgunluk alâmetlerini hissediyor, bunun ne kadar derin ve kalıcı, etkilerinin hangi boyutlarda olabileceğini düşünüyorum.
Daha fazla sosyal sorumluluk üstlenen dindar kadınlar realitesi bunlardan birisidir. Bu durum, feminist söylemlerin tuzağına düşülmeden, hakikatin cinsiyeti olmaz perspektifinden ama hakikat içerisinde kalınarak ele alınmalıdır.
Sosyologlar konuyla ilgili elbette çok ciddi saha çalışmaları yapmalı. Câmianın kanaat önderleri bu gidişatı iyi analiz etmeli. Her yeni kötü olmadığı gibi, her yeni de iyi değildir gerçeğiyle hareket edilmeli. Katagorik bir yaklaşımdan ziyade içine girdiğimiz bu yeni süreç sâbiteler perspektifinden değerlendirilmelidir.
Gelecek yazımızda da dindar erkeğin yorulmasının sebeplerini ele alalım.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Dindar erkekler yoruldu
MesajGönderilme zamanı: 16.09.09, 05:46 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 13.02.09, 15:55
Mesajlar: 29
Dindar erkekler yoruldu

Serdar Demirel - Vakit
serdard22@hotmail.com

2009-06-07


Geçen yazımızda, İslâm’ı bünyesinde canlı yaşayan bir toplum inşası mücadelesinde mütedeyyin câmianın erkeklerinin yorulma alâmetleri gösterdiğini söylemiş ve bunun hayata etkisini dindar kadınlar üzerinden ele almıştık. Bugün ise yorulmanın sebeplerine dair kanaatlerimizi bu köşenin verdiği imkân dahilinde ele alacağımız sözünü vermiştik.

İslâmî değerleri hayata uyarlayan bir toplum modelini realize etmek çetin bir iştir. Çünkü dünyanın en zor işi, "model toplum" inşa etmektir. Zaman ister, plan ve program ister ve her şeyden önce de ruhen sağlam donanım ister.
Câmia, uzun ve meşakkatli bir yürüyüş için gerekli olan ilim, hikmet, sabır, kararlılık ve istikâmet gibi manevî donanımları tam tedarik etmeden yola çıkmıştı. Kervanı yolda dizme taktiği, şartların zorlamasının neticesiydi. Epey mesafe katedilmedi değil hani. Ama yol uzadıkça engeller çoğaldı, engeller çoğaldıkça da dökülenler arttı...

Askerî darbelerin ve otoriter siyasi sistemin açtığı menfezlerden soluklanmak durumunda kalan cemaatler mütemâdiyen yasaklarla mücadele etmek durumunda kaldılar. Cemaatleşmeye izin verilmediği, kitapların yasak olduğu, kanaat önderlerinin sıkı takibat altında tutulduğu ve hatta birkaç insanın bir araya gelip kitap okunmasının bile suç sayıldığı bir vasatta, dindarlar yasaklarla örselenecekti hep.

Değerlerini öğretecek eğitim kurumlarını kuramayan, çocuklarını inandığı eğitim ve terbiyeden geçiremeyen bir nesilden bahsediyoruz. Bu şartlarda hayatın zorluklarına karşı uzun soluklu mücadele azmine sahip bir neslin yetişmesi zordu elbet.

Buna, dönemin kanaat önderlerinin dünyada esen ve özü toplumsal mühendislik projesine dayanan tepeden inmeci devrimci düşüncelerden etkilenmiş olmasını da katmamız gerekir.

Şöyle ki, devrimci düşünce toplumsal dönüşümün hızlı yaşanabileceğini öngörüyordu. Değişim hızlı yaşanmıyorsa, katı beşerî müdahaleler devreye sokularak hızlandırılabilirdi. Yani özünde hızlı toplumsal dönüşümleri esas almaktaydı devrimci yaklaşım.

Konjonktür, toplumsal dönüşümün uzun soluklu mücadeleye, aceleye getirilmemiş plan ve programlara, dahası buna hazır kadrolara muhtaç olduğu gerçeğini fazla önemsemiyordu. Sağcısı, solcusu ya da İslâmcısı ideolojik olarak farklılaşmakla beraber yöntem olarak benzeşiyordu.

Toplumsal dönüşüm gecikince, câmiada yorulma emâreleri kendini hissettirmeye başladı.

Câmianın insanı bir dönem iyi okuma trendi yakalamıştı meselâ. Sağ ve sol kesimden aydınlar bile buna imreniyordu. Böyle giderse entelektüel üstünlük dindarların eline geçecek endişelerini gizlemiyorlardı.

Bu trend maalesef yitirildi. Eskisi kadar bilgiye aç değil insanımız.

İslâmî bilgilenme süreci kitap, dergi ve ev sohbetleri şeklinde örgütlenmiş ilmî halkalardan gazetelere, radyo sohbetlerine ve televizyon programlarına kaydı. Birini diğerine kurban etmeden bu imkânların tümünün istihdam edilmesi gerekirken, İslâmî düşüncenin kalbinin attığı kitaplar ve ilmî dergiler önemli ölçüde terk edildi.

Fikrî ve ilmî arayışın istikâmetini bozması açısından bu nokta önemlidir. Böyle olunca da kendisini yenileyemeyen, sığ, popüler tüketim kültürüne âşina tipler üredi. İlmî bir yazı okuduğunda anlamakta zorlanan, kavramların dünyasına yabancı bir nesil yetişti...

Cemaatler uzun soluklu mücadeleye donanımsızdı derken, bunu sadece yasaklardan doğan zorluklar anlamında anlamamak gerek. İnsan doğasında saklı olan dünyevîleşme temâyülünü dizginleyecek mânevî donanım cihetiyle de eksikti.
Yerel ve küresel konjonktür, özellikle de 90’lı yıllardan başlayarak cemaatlerin önüne siyasi ve ekonomik alanda yeni fırsatlar sundu. Önemli siyasi ve ekonomik mevziler elde edildi, ama, elde edilen yeni mevziler konformist bir duruşu da tetikledi.

Türkiye’nin kendine has güç dengeleri, yükselen dindar sınıfları, dinî yaşam tarzlarını arkaplana itmeyi zorluyordu. Önceleri geçici kabul edilen bu durum zamanla içselleştirilmeye başlandı.

Zenginleşen mütedeyyin kesimin mânevî dünyası fakirleşmeye başladı.

Dünyadan nasibini unutmaması gereken Müslümanlar, geçici olan dünyaya çok bağlandılar. Dünya malını misyonu için kullanması gerekirken, dünyalık biriktirmek misyon oldu. Âhiret hayatındaki cennetten çok yeryüzündeki cenneti arzulamaya başladılar. Nokta kadar dünyalık için virgül kadar eğilecek marazî tipler türedi.

Silik bir dindarlık belki bir taktikti, ama silik kişilikler bu zeminde peydâ oldu. Siyaset ve ekonomideki başarılarına paralel, başı dik alnı açık insanlar elbette vardır. Onlar her türlü takdiri hakediyorlar.

Ama, amacımız el-emru bi'l mâruf ve'n-nehyu ani'l-münker görevinden önemli ölçüde kendisini soyutlamış yorgun dindar erkekleri ele almak bugün. Misyon faaliyetlerinde ölü sesizliğine bürünen, dünyevî alanlarda ise gâyet hareketli bir kesimi..

İman, kalpte ve zihinde her daim canlı tutulması, beslenip büyütülmesi gereken bir bilinç hâlidir. Her dâim ilim ve ibâdetle, tefekkür ve teslimiyetle kuvvetlendirilmesi hayat tarzı olmalıdır. Nefsi emmârenin, şeytan vesvesesinin ve yozlaştırıcı dünyevî nimetlerin hakikati perdeleyememesi için bu elzemdir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye