Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Rabbani Fıkıh: Namazda Kıraat
MesajGönderilme zamanı: 30.12.09, 10:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 27.12.08, 17:20
Mesajlar: 565
28. Bölüm: Hanefî ve Mâtürîdî Mezhepleri’nin Fazîleti:

Bir süre, imamın arkasında cemâatle namaz kılarken kırâat edebilmek (Fâtiha okuyabilmek) için Hanefî mezhebinde bir delil ve açık bir fetvâ bulmak istedim. Mâdem ki namazda Kur’ân okumak farzdır, hakîkî kırâati (herkesin okumasını) bırakıp hükmî kırâat (sâdece imamın okuması) ile yetinmeyi mâkul bulmuyordum. Nitekim hadîs-i şerîfte: “Fâtiha’sız namaz olmaz” buyurulmuştur. Ama Hanefî mezhebine riâyet ederek tercihime uymayıp kırâati terk ediyordum. Bu terk etmeyi de riyâzat ve mücâhede (çile) sayıyordum. Sonunda Hak Teâlâ mezhebe riâyet etmemin bereketiyle, ki mezheb değiştirmek yanlıştır, Hanefî mezhebine göre imama uyan kişinin kırâati terketmesinin hakîkatini bana gösterdi.

Basîret nazarıyla bakıldığında hükmî kırâat (sâdece imamın okuması) hakîkî kırâatten daha üstün göründü. Çünkü imam ve cemâat berâberce Hakk’a duâ makâmında duruyorlar. Namaz kılan kişi Rabb’ine yakarır. Bu esnâda imamı önder yapıyorlar. O halde imam ne okursa sanki cemâatin dilinden (onlara vekâleten) okur.

Sanki bir grup insan büyük bir padişahın huzûruna çıkıyorlar, hepsinin ihtiyacını arz edip sözcülük yapsın diye içlerinden birisini başkan yapıyorlar. Bu durumda başkan konuşurken diğerleri de konuşurlarsa âdâba aykırı olur ve pâdişah memnun olmaz. Dolayısıyla bu grubun önder tarafından icrâ edilecek olan hükmî konuşması, onların hakîkî konuşmasından daha iyidir.

İmâm namazda Kur’ân okurken kendileri de Kur’ân okuyan cemâatin durumu da böyledir.

Bu, karışıklığa sebep olur, edebe uzaktır, icmâa aykırı olan bölük bölük olmaya yol açar. Hanefî ve Şâfiî mezhepleri arasındaki ihtilâflı konuların çoğu böyledir. Dış görünüş ve zâhir Şâfiî tarafını tercih eder, işin iç yüzü ve hakîkati ise Hanefî mezhebini destekler.

Bu fakîre gösterdiler ki, kelâm ilminin ihtilâflı meselelerinde haklı olan Hanefî tarafıdır. (Ebû Hanîfe) “Tekvîn”i (Allah’ın yaratma sıfatını) hakîkî sıfatlardan sayıyor. Bu sıfat zâhiren her ne kadar Kudret ve İrâde sıfatlarına bağlı ise de, ince görüş ve firâset nûru ile bakıldığında anlaşılıyor ki Tekvîn müstakil bir sıfattır. Diğer konular da bu şekildedir.

Fıkhî konulardaki ihtilâfların da çoğunda haklı tarafın Hanefî olduğu kesindir, pek azında tereddüt vardır.

Bu fakîre mânevî hâllerinin orta döneminde Hz. Peygamber (a.s) vâkıada (rüyada veya bir kendinden geçme ânında) buyurdu ki: “Sen kelâm ilminde müctehidlerdensin”. O zamandan beri kelâm (inanç) konularının her birinde bu fakîrin özel bir görüşü ve husûsî bir bilgisi vardır.

Mâtürîdiyye ve Eş‘ariyye mezheplerinin tartışmalı olduğu konuların çoğunda ilk bakışta Eş‘arîler’in haklı olduğu akla geliyor, ancak firâset nûru ve keskin bir nazar ile derin düşünülünce Mâtürîdiyye’nin haklı olduğu ortaya çıkıyor. İhtilâflı kelâmî meselelerin hepsinde bu fakîr Mâtürîdiyye âlimlerine muvâfık ve onlarla hemfikirdir.

Gerçek şu ki, bu büyük zâtlar (Mâtürîdîler) sünnet-i seniyyeye uymaları sebebiyle büyük bir değer sâhibidirler. Muhâlifleri ise felsefî konulara bulaştıkları için o değere ulaşamamışlardır. Her ne kadar iki grup da hak ve doğru yol üzere iseler de, durum böyledir.

Bu büyüklerin büyük imamı ve kâmil önderi Ebû Hanîfe (r.a) hakkında ne yazayım ki? İmâm Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel dâhil müctehidlerin en bilgilisi ve en takvâ sâhibi idi. İmâm Şâfiî buyuruyor ki: “Fıkıh âlimlerinin hepsi Ebû Hanîfe’nin çocuklarıdır”.

Nakledilir ki, İmâm Şâfiî İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe’nin kabrini ziyârete giderken kendi ictihâdını terk eder, kendi görüşüyle amel etmez ve: Onların huzûrunda, onların görüşüne aykırı olarak kendi ictihâdımla amel etmekten utanıyorum” derdi. İmamın arkasında Fâtiha okumayı terk eder, sabah namazında kunût duâsı okumazdı. Evet, Ebû Hanîfe’nin büyük değerini Şâfiî bilir.

Hâce Muhammed Pârsâ Fusûl-i Sitte isimli eserinde buyurduğu üzere, yarın (kıyâmete yakın) Îsâ (a.s) yeryüzüne inince Ebû Hanîfe’nin mezhebi ile amel edecektir.

Büyük bir peygamberin onun mezhebiyle amel etmesi İmâm-ı A‘zam’ın büyüklüğüne delil olarak yeterlidir.

Başka yüz fazîlet, bu bir fazîlete denk tutulamaz.

Hocamız (Bâkî Billâh k.s.) buyuruyorlardı ki: Ben de birkaç defa imamın arkasında Fâtiha okudum. Sonunda bir gece İmâm-ı A‘zam’ı rüyâda gördüm. Kendisinin medhine dâir yazılmış güzel bir kasîdeyi okuyordu. Muhtevâsından şu anlaşılıyordu: “Benim mezhebimde nice velîler bulunmuştur”. O zamandan sonra imamın arkasında iken okumayı bıraktım.

***

MEBDE’ VE ME‘ÂD (RABBÂNÎ İLHAMLAR)

İMÂM-I RABBÂNÎ

Doç Dr. Necdet TOSUN

SUFİ Kitap


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 3 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye