sufiforum.com
http://sufiforum.com/

Rabbani Akaid: Allah’ın Kelâmı ve Zaman
http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=122&t=3589
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

Yazar:  rabbani [ 30.12.09, 10:54 ]
Mesaj Başlığı:  Rabbani Akaid: Allah’ın Kelâmı ve Zaman

40. Bölüm: Allah’ın Kelâmı ve Zaman Hakkında Özel Bilgi:

Cenâb-ı Hak ezelden ebede kadar tek kelâm ile konuşandır. O kelâm bölünmez ve parçalanmaz. Sükût ve konuşmama durumu Hak Teâlâ hakkında imkânsızdır. Hak Teâlâ üzerine zaman geçmeyeceğine göre, mâdem ki ezelden ebede kadar olan süre tek bir ândır, o bir ânda tek ve kapsamlı bir söz (konuşma) meydana gelmiştir. Ve o söz, bağlı bulunduğu şeylerin sayısınca sözün bir çok kısımlarının kaynağı olmuştur.

Meselâ ilâhî söz emredilen bir şeyle ilgili ise ondan Allah’ın emri (farz) doğar, eğer yasaklanan bir şeyle ilgili ise yasak (haram) adını alır, eğer bir durumu bildiriyorsa bildirme (haber) fiili oluşur.

Söylemek istediğimiz şudur, (Allah’ın kelâmında, meselâ Kur’ân’da) geçmiş ve gelecek zaman ile ilgili fiil kalıpları bazı insanlar için problem olmuştur. Delâlet edenin (sözdeki fiilin) önce veya sonra olmasından yola çıkarak delâlet edilenin (işâret edilen işin) önce veya sonra oluşuna hükmediyorlar. Oysa burada problem yoktur. Çünkü geçmiş ve gelecek zaman, bir zamanın (devir) özel sıfatlarındandır ve o bir ânın genişlemesiyle oluşmuşlardır. Delâlet edilen mertebesinde ise, o bir ân kendi hâli üzere olup orada hiçbir genişleme vukû bulmamıştır, geçmiş ve gelecek zamâna yer yoktur.

Mantık ehli demiştir ki, bir tek mâhiyyetin, vücûd-i hâricî (gerçek varlık) olmak hasebiyle kendine has gerekleri vardır, vücûd-i zihnî (hayâlî varlık) olmak hasebiyle de ayrı sıfatları vardır. Mâdem ki bir tek şeyde varlık ve hüviyetin farklılığına göre sıfatlar ve gereklerin farklı olması câizdir, o hâlde gerçekte bir birinden ayrı olan delâlet edici ve delâlet edilen şeyde bu farklılığın olması öncelikle câizdir. “Ezelden ebede kadar geçen tüm süre, bir tek ândır” demek, anlatım zorluğundan ve ibâre darlığındandır. Yoksa oraya ân da sığmaz. Ân da zaman gibi oraya ağır gelir.

Bilmek gerekir ki, Allah’a yaklaşma makâmlarında imkân dâiresinden (yaratılmış âlemden) dışarıya adım atan kul, ezel ve ebedi (zamanın evvelini ve âhirini) birleşik ve tek olarak görür.

Peygamber Efendimiz (a.s) mi‘râc gecesinde yükseliş makâmlarında Yûnus (a.s)’ı balığın karnında bulmuş, Nûh tûfânının oluşunu görmüş, Cennetlik insanları Cennet’te, Cehennem halkını da Cehennem’de müşâhede etmiştir. Yine Hz. Peygamber sahâbenin zenginlerinden olan Abdurrahmân b. Avf’ın, diğer insanların Cennet’e girişinden dünya hesabıyla 500 sene, âhiret hesâbıyla yarım gün sonra Cennet’e girdiğini görmüş, bu gecikmenin sebebini sormuş, o da kendi engellerini ve sıkıntılarını anlatmıştır.

(Geçmiş ve gelecekle ilgili) bütün bu olaylar bir ân gibi görülmüştür. Orada geçmiş ve gelecek zamana yer yoktur.

Bu fakîr de bazı zamanlar Hz. Peygamber’in (a.s) sadakası ile bu hâlleri yaşamış, meleklerin Hz. Âdem’e secde ettiğini ve henüz başlarını secdeden kaldırmamış olduklarını, illiyyîn meleklerinin bu secde ile emr olunmadıkları için secde edenlerden ayrı durduklarını ve gördükleri manzara karşısında istiğrâk ve kendinden geçmiş vaziyette olduklarını görmüştür. Âhirette vâdedilen hâlleri kendisine göstermişlerdir. Bu olay ve müşâhede üzerinden uzun zaman geçtiği için âhiret hâllerini detaylı olarak anlatmıyorum. Çünkü kendi hâfızama güvenmem.

Fakat bilmek gerekir ki, bu hâller ve görüntüleri Peygamber Efendimiz beden ve rûhu ile yaşamış, hem beden hem de rûh gözü ile görmüştür.

Ona vâris olan diğer insanlar ise tâbî olma hâli el verirse bu hâlleri sâdece rûhu ve kalp gözüyle görürler.

Şiir:
Kâfilede onun bulunduğunu bilirim, ama ulaşamam,
Kervandaki develerin çıngırak sesi uzaktan ulaşsa, bana o da yeter.

Ona (Peygamberimize) ve âilesine en güzel duâ ve selâmlar.

***

MEBDE’ VE ME‘ÂD (RABBÂNÎ İLHAMLAR)

İMÂM-I RABBÂNÎ

Doç Dr. Necdet TOSUN

SUFİ Kitap

1. sayfa (Toplam 1 sayfa) Tüm zamanlar UTC + 2 saat
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group
http://www.phpbb.com/