Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: DİN, ÜMMET, MİLLET - Elmalı'lı Hamdi Yazır
MesajGönderilme zamanı: 21.03.09, 23:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.03.09, 22:54
Mesajlar: 35
FELSEFE, DİN, ÜMMET, MİLLET

Elmali'li Hamdi Yazir

Hazirlayan: Binnur Ali
------------------------------------------------
Bu yazi Merhum Hamdi Yazir'in Fransizcadan Osmanlicaya tercüme ettigi Metalib ve Mezahib ünvanli esere yazdigi önsözden kismen alinip biraz sadelestirilerek Latin hrflerine çevrilmistir. Baslik da çeviren trafindan konulmustur.
-------------------------------------------------

Malum ya her ilmin bir nakli yönü, bir de akli yönü vardir. Ne nakli ilimler aklin payindan azade, ne akli ilimler naklin payindan uzaktir. Ilerleme, geçmisteki kiymetlerden yüz çevirme degil, onlari yeni tadilat ve kesiflerle daha mütekamil kiymetlere ulastirmaktir. Diger bir tabirle eskilerin zenginligine sonra gelenlerin servetini ilave etmektir. Amr ibni As hazretlerinin dedigi gibi akil, zanda dogruyu bulmak ve olmus vasitasiyla olacagi bilmek diye tarif olunabilir. Aslinda olaylarin geçmisteki akisindan gafletle vaki olan fikri yenilikler sairane de olsa ilkellikten çikamaz. Ustasiz sanatkar, hocasiz alim ne kadar kabiliyetli olursa olsun, ögrenmeye hazir bir ögrenci olmaktan ileri geçemez. Meger ki dogrudan dogruya esine az rastlanilir dehalardan olsun. Halbuki o devir geçmis ictihad devri açilmistir. Ilimlerin akli yönünü ve su anda isleyis seklini ihmal edip, sadece nakil yönünü tesbit ile ugrasmak skolastik denilen taklit derecesinde sayip durmak demektir. Bu ise hakikatin hayatiyyetinden ve canli noktalari bulundugundan gaflet eylemektir. Bilakis ilimlerin nakli yönünü ihmal edip sade akli yönüyle eglenmek ölçüsüz, mikyassiz, ilkel bir çocukça harekettir. Bunun yaninda skolastik, olgun bir özellige sahiptir. Es'ari'yi bilmeyen razilikten dem vuramaz. Newton'u tanimayan Einstein'dan bir sey anlayamaz. Degisme çabuk olabilir, fakat ilerleme hayli muhafazakardir. Kuvvetin degismesi kanunu ile kuvvetin korunmasi birbirlerine eklenmistir. Iste felsefe tarihi degismeyi, felsefe meslegi de korunmayi temsil eder. Bu degisme ve korunma sayesindedir ki beser ruhu ilerler ve fen kemale dogru gider.

Eski devirlerde ilmi ictihad pek bölünme kabul etmiyordu. Felsefe bütün ilimleri kapsiyordu. Bir felsefe müctehidi fen dallarinda da müctehid idi. Filozof hem matematikçi, hem tabiatçi ve hatta doktor idi. Son devirde ictihadin bölünmesi bir zaruret oldu. Bunun için zamanimizda mutlak müctehid fertler degil cemiyetler olmustur. Beser hayati gibi ilmi hayatin da sosyal yönü artis gösterdi. Bir fennin müctehidi diger fenlerin mukallidi olabiliyor. O halde farkli dallara mensup müctehidler arasinda bir sosyal bag ve kiymet bulunmak gerekir ki, karsilikli yararlanma hasil olabilsin. Çünkü toplumun önemi ruhen benzesme, fiilen düzenli olmasindadir. Sosyal faaliyet fertlerin ayni mevzuya üsüsmelerinde degil, imece ile çalisabilmelerindedir. Bu ise bir sosyal prensibin hükmü altinda bulunmakla olur ki, o hakim prensip sosyal ruh demektir. Bu sosyal ruh, o araçlarin çesitli, düzenli faaliyetleri sayesindedir ki mutlak ictihad mertebesine gelebilir. Fenlerin bu sosyal kiymetini verebilecek sey felsefi ictihattir. Felsefi ictihadin dini ictihad ile mutlak dayanismasi da umumi hayatin ahenk ve düzenini temin eder. Asil sosyal sahsiyet ise bu ahenk ile ayakta durur. Ilim hayata ancak özel bir yolla, din ise havas ve avama samil genel bir yolla feyzini yayar. Bir memleketin hepsi inançli ve mütedeyyin olmak mümkündür, velakin hepsi alim olmak mümkün degildir. Avaminda ne ilim ne din, hiçbiri bulunmayan memlekette kiyamet kopar. Avami dindar olup, havassi dindar olmayan memlekette ise avam ile havas arasinda ruhi benzerlik ve ahenk bulunmaz. Sosyal merkezler demek olan havas ile sosyal muhit olan avam arasindaki bu zitlik millet ve devlet denilen birlik ve sosyal faaliyetin parçalanmasi demektir. Zaten milliyet, sosyal unsurlarin kendisinde toplandigi bir kisilik, sosyal bir vicdan demektir. Irk ve kan milleti sinirlayici degil, görünürdeki vasita ve araçlaridir. Her milletin gücü yettigi kabiliyeti o vicdanin genisliginin ve bütünlügünün derecesi ile uyumludur. Dil dahi irk ve kandan daha çok bu vicdanin bir ifadesidir. Din bu vicdanin en genis prensiplerini, en büyük hülyalarini garanti altina alir. Bir toplulugun dini ne ise sosyal vicdani o, sosyal vicdani ne ise gerçekteki dini de odur. Devlet, o milletin hukuki sahsiyeti ve özel faaliyetidir. Her devletin bir milleti vardir. Velakin her milletin devleti olmayabilir. Devlet, milletin faaliyet unsuru ile kivam bulur. Faaliyet unsurunun degeri de genel vicdani güzel temsil etmekle beraber dista ve içte sahip oldugu ameli kudretiyle maddi dayanikliligiyla uyumludur.

Millet henüz faaliyete geçmeyen ve devlet kavramini kazanmamis bir sosyal durumda olabilir. Fakat faaliyet halinde olup hukuki kisiligini tamamlamis olan millet, Islam seriatinda ümmet kavramina karsi düser. Merhum Emrullah Efendi "ümmet" kelimesini "ümmi" kelimesiyle ilgili zannederek "nation" tabirini millet diye ifade etmeyi tercih etmisti. O zamandan beri ümmet kavrami kaybedilmis ve hafife alinan bir anlayisa maruz kalmistir. Istilahat encümeninde daha sonra birlestigimiz zaman "ümm" (anne) ve "ümmi" tabirleriyle degil imam tabiriyle ilgili oldugunu izah etmis ve kabul ettirmistim. Maalesef o hatasini düzeltmeye firsat bulamadan vefat etti.

Iste ilim ile hayatin vicdan ile varligin bu özel baglantisi, havas ile avamin sosyal vicdandaki benzerlik ve ahenklerinin mertebesiyle uyumludur. Havassin özelligi, avamdan daha çok sahip olduklari seyler itibariyledir. Avamin haiz oldugu vicdandan nasibi olmayan havas, o avamin sosyal varligina zit bir duruma düser. Bu noktayi anlayan bazi havas dinde riyaya meylediyor. Fakat samimiyetsizlikten ne çikar! Bundan baska riya bir nifaktir. Riyayi aliskanlik haline getiren ruhlar ise vicdanin gerçege bakan ileri görüslülügünü, ferasetini köreltir. Gerçek karsisinda kendisini bir vesvese kaplar. Çok zaman vardir ki ciddi ve safi avamin hissettikleri bazi olaylarin sonuçlarini aydin sayilan havas, ruhlarindaki nifak vesvesesinden dolayi hissedemezler. Bu yüzden havassin dine ciddi olarak sarilmasi ve gerçek bir aski bulunmasi gerekir ki bu ask ve sarilma ile havas arasindaki itisme birbirini cezbetmeye dönüssün, sosyal mutluluk ve baris devam edebilsin. Bu ise fenler ile felsefenin, felsefe ile dinin karsilikli emniyeti sayesinde gerçeklesebilir.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 8 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye