Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Haçlı Seferleri’nin de övülecek bir tarafı bulundu!
MesajGönderilme zamanı: 19.04.11, 19:17 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı

Kayıt: 28.09.10, 13:01
Mesajlar: 166
TÜRKİYE BÖYLE MÜSLÜMANLIĞI DA GÖRDÜ

Mehmet Yiğittürk

19.04.2011

En sonunda Haçlı Seferleri’nin de övülecek bir tarafı bulundu! Hem de Başbakan Erdoğan tarafından…

Yapılan bütün seçim propagandalarında ve kendi konuşmalarında İslami referanslara dayanan Başbakan, Haçlı Seferlerinde övülecek ne buldu dersiniz? Strasbourg’da yaptığı konuşmadan bazı satırbaşları şöyle:

“(…) Bilimde, sanatta, mimaride, dilde, musikide günlük yaşam alışkanlıklarında, hatta yeme-ime kültürlerinin transferinde Haçlı Seferleri son derece etkili olmuştur.(…) Haçlı Seferleri tarihi sadece savaşlar, çatışmalar tarihi değil, aynı zamanda bir kültürel etkileşim, yakınlaşma, birbirini doğrudan tanıma tarihidir Nitekim birbiriyle savaşan ordular, savaşın hemen ardından ticari faaliyetlere başlamışlar, malların mübadelesi süreciyle birlikte kültürlerin mübadelesi sürecini de başlatmışlardır.”

Başbakan’ın temsil ettiği siyasi görüşün sadece ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi uygulamaların karşı bir tavrı olduğunu düşünenler, bu açıklamalardan sonra yanıldıklarını anlayacaklardır. Çünkü bu sözler, bu toprakların bütün tarihine karşı umursamazlığın ve saygısızlığın yansıması değil midir? Haçlı Seferleri bu toprakları kana bulayan, yakıp yıkan, geçmişini silen ve kendi kültürünü zorla dayatan bir dinsel vahşetin adıdır. Oysa Başbakan bu vahşi saldırılardaki “kültürel ve ticari alışverişten” söz edebilmektedir. Bu yaklaşımın kaynaklarını, nedenlerini, tarihteki ve günümüzdeki örneklerini incelemeden önce Haçlı Seferlerini kısaca hatırlayalım.

HAÇLI SEFERLERİNİN GERÇEK YÜZÜ

Ülke haçlı Seferi 1095’te Papa II. Urban’ın emriyle başladı. Bundan sonra 1464 yılına kadar Haçlı Seferleri yapıldı ve hepsi irili ufaklı birçok dini gerekçeye dayandırıldı. Bunlardan bazılarının hedefi sadece Müslümanlar değildi, Yahudiler de katledildi. İstanbul’un karşı karşıya kaldığı en büyük katliam ve yağma 1202’deki Haçlı Seferi’nde yapıldı. Kütüphaneler yakıldı, mabetler yıkıldı, şehirler harabeye dönüştürülüp soykırımlar yapıldı. Bakınız Müslüman Tayyip Erdoğan’ın övdüğü Haçlı Seferleri hakkında Hıristiyan bir Batılı tarihçi neler söylüyor: “Bu seferler Avrupa’nın denizaşırı emperyalizminin ilk örnekleriydi. (…) Batı’da artık kolayca bulunmayan toprak ve malları ele geçirmek için uğraştılar. Üstelik bunu yaparken vicdanları çok rahattı çünkü rakipleri Hıristiyanlığın en kutsal yerlerini fetihler yoluyla ele geçiren kafirlerdi. Ünlü bir Ortaçağ şiiri olan Roland’ın Şarkısı’nda “Hıristiyanlar haklı, kafirler haksız” şeklinde dizeler vardı. Bu şiir ortalama bir Haçlı’nın vicdani bir rahatsızlık duyup duymadığı sorulduğu takdirde verebileceği cevabı yeterince özetlemektedir.”(1)

Yani bir Batılı bile Haçlı Seferlerini bizim Başbakan gibi övgülü sözlerle anlatmıyor, anlatamıyor çünkü öyle değil. Aynı tarihçi, Ortaçağ Hıristiyan yobazlığının en koyu ve kanlı ürünü olan Haçlı Seferlerinin bugüne yansımaları için ise şu tespitte bulunmaktadır: “Gelecek açısından, birleştiği zaman dünyayı fethedecek olan bir kültürü harekete geçiren zihniyetin kökleri Haçlı Seferlerinde yatıyordu.”(2)

Gelelim Başbakan’ın söz ettiği ticaret ve kültür etkileşimine… Elbette oldu ama Başbakan’ın anlattığı gibi övülecek veya övünülecek şekilde değil, utanılacak şekilde bir etkileşimdi… Evet mal mübadelesi olmuştur, Doğu’nun zenginlikleri Batı’ya akarken, Batı’nın demir tezgahlarında üretiler zincir, pranga, kelepçe ve türlü türlü işkence aletleri de Doğu’ya aktı!..

Bu seferler ancak günümüzün fanatik Hıristiyanları için bir övünç kaynağıdır. George W. Bush veya Sarkozy gibi Hıristiyan fanatizmini emperyalist işgallerin motivasyonu olarak kullanana Batılı politikacılardan bu böbürlenmeleri sıkça duymak mümkündür. Elin oğlunu anladık da Başbakan’a ne oluyor?

BUGÜNÜN HAÇLILARI VE MÜSLÜMAN BAŞBAKAN

Aslına bakılırsa bu, bizim Başbakan’ın ilk Haçlı övgüsü değil. Dünkü Haçlıların bugünkü temsilcileri AB ve ABD emperyalizmidir. Başbakanımız onları da övgülere boğmakta, stratejik ortaklarıyla övünmektedir.

Irak ABD işgali altındadır. Evet, Irak’ta da bir kültürel ve ticari etkileşim yaşanmaktadır. Bugün Irak’ta sahte sigara, porno film ve uyuşturucu endüstrileri bulunmaktadır. Yeni devletçikler kurulmakta, Irak petrolü bu devletçikler eliyle ABD’ye akmaktadır.

ABD’den Irak’a gelen ise tecavüze uğramış kadınlar ve 1,5 milyon babasız çocuğun kimliksiz ve M-16 taşıyan babalarıdır. Bizim başbakan Amerika’da bir radyo programında ne demişti hatırladınız mı? Kahraman Amerikalı kadın ve erkek askerlerin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ettiğini söylemişti.

George w. Bush Irak harekâtına Haçlı Seferi demişti. Tezkere’nin geçmesi için ne kadar çabaladığını unuttunuz mu?

Daha dün “NATO’nun Libya’da ne işi var” derken; Fransa Devlet Başkanı’nın Libya operasyonunu “Haçlı Seferi” olarak adlandırmasına ve Başbakan’ın derhal çark ederek “NATO Libya’ya girmelidir” demesini unuttunuz mu?

İşte şimdi aynı Başbakan Haçlı Seferleri’nin övülecek taraflarını sıralıyor.

Burada soru şudur: Ona ve partisine ay veren kitle bunu içine nasıl sindiriyor? Hangi Müslüman, bir Müslüman Soykırımı olan Haçlı seferlerinin övülmesine tahammül edebilir?

Terörle Mücadelede şehit olan kahraman Mehmetçiğe “kelle”, Abdullah Öcalan’a ise “sayın” dediği için 3 kuruş tazminata mahkûm olduğuna ise hiç girmeyelim.

HAÇLI ÖVGÜSÜNÜN KÖKLERİ DAMAT FERİT’E KADAR UZANIR

Bizim Başbakan Osmanlı’ya çok gönderme yapar. Her fırsatta Osmalı’dan bahseder ve anlattığı mozaik veya çok etnisiteli devlet yapısına örnek olarak gösterir.

Osmanlı’nın bizim Başbakan ile benzeşen en belirgin yönü Batı hayranlığıdır. Batıcılığın en önemli figürü Damat Ferit’tir.

“Ben istersem Rum Patriğini de, Ermeni Patriğini de, Hahambaşını da iktidara getiririm” demesiyle bilinir. Ne kadar da benziyor değil mi Başbakan’ın açılımlarına…

Yunan askerlerinin Mehmetçik karşısında başarılı olması için dua eden de onun kabinesinden Adliye Nazırı Bosnalı Ali Rüştü Bey’di.(3) Şimdi haçlı övgüsüne neden şaşırıyorsunuz? Başbakan şehitlerimize “kelle” demiş, neden şaşırıyorsunuz?

Sonradan halife olacak olan veliaht Abdülmecid, İngiliz gazeteci Word Price’a şöyle demişti: “Biz Türkler bütün kültürümüzü Fransa ve İngiltere’den aldık. Sizin yardımınızı hararetle istiyoruz.”(4)

Bizim Başbakan ne diyor? Bir yandan Haçlı Seferini överken diğer yandan AB için Lozan’ı nasıl ihlal ettiğini anlatıyor… Diyor ki: “Aslında Lozan Anlaşması’na göre Ortodoks Patriği’nin Türk vatandaşı olması gerekiyor ama biz yabancı bir patriğe göz yumduk!”

Gördün mü ey Avrupalı bizim Başbakan yeme-içme kültürünü Haçlı seferlerinden almakla kalmamış sizin için bir de Lozan’ı ihlal etmiş…

Peki Başbakan’ın bu sözlerini kim duymuş? Kimse! AKP’ye oy veren samimi Anadolu halkı neden duymamış? Çünkü basın bu konuda tek satır yazamamış. Sadece Aydınlık ve Odatv bunu haber yapmış. Diğerleri ya duymamış, ya duymaya korkmuş ya da sadece kendine emredilenleri duymuş ve duyurmuş.

Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar boşunadır. Onlar duymayabilir, duyurmayabilir, bazı seçmeler duysa da umursamayabilir ama bu topraklar o Haçlıları unutmamıştır.

Kökleriyle beraber yakılan ağaçlarını, murdar çizmeleriyle bozulan hasatlarını, yıkılan mabetlerini, köle yapılan gelinlerini bu toprakların vicdanı unutmamıştır.

O vicdanın soyudur bugün Anadolu bozkırındaki ağaçların dallarına, tomurcuklarına yürüyerek meyveler veren… O vicdanın sesidir işte bugün meydanları dolduran ve haksızlığa, vurguna, talana, hırsızlığa başkaldıran gençliğin haykırışı…

O gün Haçlıların atlarına ot satan bezirgânlar da vardı birkaç altın için namusundan vazgeçerek… Ticari ilişkileri onlar kurmuşlardı yağmacılarla. Var mı onların adını bilen bugün? Bu binlerce yıllık vicdan adlarını silerek cezalandırmıştır onları. Bugünün bezirgânları bilsin diye söylüyorum: “Karnımızda Amerikan askerlerinin piçlerini taşıyoruz, ya bizi kurtarın ya da bizi öldürün” diye mektup yazan Iraklı Nur Bacı’nın çığlıklarını üç beş dolar için paslı satırların altına verenler, ayaklar altında kalacaktır.

Bu toprakların vicdanı Haçlı zihniyetini nasıl unutmadıysa, o zihniyetin dalkavuklarını da unutmayacaktır.

Haçlı, dün nasıl yenildiyse, bugün de yenilecektir. Bunlar benim sözlerim değil, bu toprakların bin yıllık gerçeğidir.

Yazarlar yalan söyleyebilir, politikacılar yalan konuşabilir, bezirgânlar yalanla kardeş olabilir ama bu topraklar yalan bilmez.

Bir tokat gibi dayatır gerçeğini, zorla yaşatır. Bazen bir çiftçinin nasırlı elleriyle, bazen Mehmetçiğin gövdesiyle bazen de oy sandıklarıyla yapar bunu…

O oy sandıklarının tahtası bile Anadolu’nundur. O tahta sandıklar bunu bilmeyenlere öğretecektir.


Dipnotlar:

1)J.M Roberts, Avrupa Tarihi, İnkılap Yayınevi, İst-2010, S:215

2)a.g.e, S:215

3)F. Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Yayınları, S:200

4) Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, Öğretmen Dünyası Yayınları, 1982, C.1 S:55/7 Aralık 1918 günlü Vakit, Sabah ve Tasvir-i Efkar gazeteleri Morning Post’tan aktarıyor.


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye