Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Camideki vaftiz ve günah çıkaran papazlar
MesajGönderilme zamanı: 05.07.10, 08:49 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 15.12.08, 02:19
Mesajlar: 253
Camideki vaftiz ve günah çıkaran papazlar

Mustafa Özcan

28 ŞUBAT 2009

'Camideki vaftiz' ifadesi elbette ki cem olmayacak iki zıddı bünyesinde cemetmiş bir ifade. Olmayacak şey. Aynen Metin Karabaşoğlu'nun 'camideki dans' ifadesine benzer bir ifade. Ama dans ile vaftizi de birbirinden ayırmak iktiza eder. Birisi seküler diğeri ise yine de dini bir kavram. Genelde zıt ifade ve kavramlar biraz dikkat çekmek için kullanılır.

Son sıralarda İsrail ile inişli çıkışlı ve bıçak sırtı ilişkilere haiz olan iki ülke var. Bunlardan birisi, hâlâ ruhbanlığını devam ettiren ve üstelik teokratik bir devlet olan Vatikan. Diğeri olan Türkiye ile Vatikan birbirine zıt iki idare tarzına haiz. Lakin İsrail'le münasebetleri bağlamında özellikle son sıralarda benzerlik marjları arttı. Bunda biraz da Gazze olaylarının payı var. Daha doğrusu Gazze olayları iki dini ülke arasındaki tansiyonu yükseltti.

Olayın bidayetinde veya gelişme seyrinde Vatikan'ın "Adalet ve Barış Konseyi" başkanı Kardinal Renato Martino'nun, İtalya'nın internet gazetelerinden "Il Sussidiario.net"e verdiği demecin payı büyük. Gazze'deki operasyonlara başlamasından bu yana İsrail'e yönelik en büyük eleştirilerden birini yaptı. Gayrı resmi ünvanı "Vatikan Adalet Bakanı" olan Kardinal Martino, "savunmasız insanlar her zaman bedel ödeyenlerdendir. Gazze'deki duruma bakın, giderek daha fazla, büyük bir toplama kampı haline geliyor" diyerek Vatikan adına tepkisini ortaya koydu. İsrail, İsveç peynirine çevirdiği Filisin topraklarını sadece delik deşik etmekle ve keza gettolardan gelerek onları yeni gettolara hapsetmekle kalmamış aynı zamanda yaşadıkları mekanları temerküz kampı haline getirmişti. Bu aslında 'Nazi geçmişiyle' suçlanan Papa 16'ncı Benediktus çevresi tarafından İsrail'e bir Nazilik suçlamasıydı.

Gazze saldırılarından sonra sinecekleri yerde 'en iyi savunma saldırıdır' kuralı ve anlayışıyla taaruza geçen İsrail, Türkiye'de yapılan açıklamaların ardından hemen anti semitizm silahına sarılmış ve Yahudi aleyhtarı dalgaların yükseldiğini ilan etmekte gecikmemişti. Aynı şeyler Vatikan için de geçerli oldu. Vatikan eski yaraları kapatmak isterken İsrail'e bir koz vermişti. İsrail tarafı bu kozu pasa çevirmekte gecikmemişti.

Yağmur Atsız'ın ifadesiyle Protestan kızı Merkel, Papa'ya İsrail'in kılıcı çekmekte gecikmedi. Papa 1988 yılında aforoza uğrayan Pius Kardeşliği adlı Katolik cemaatinden Richard Williamson'ın aforozunu kaldırmış ve grubu tekrar Kilise haziresine iade etmişti. Bunun üzerine eski defterleri kurcalayan ve mazisini eşeleyen çevreler onun bir Holokost inkarcısı olduğunu keşfetmekte gecikmediler. Nazi kamplarında 6 milyon değil 200 bilemedin 300 bin kişinin öldüğünü ve bunların da fırınlarda yakılmadığını söylüyordu. Bunun üzerine Vatikan geri adım attı.

Böylece İsrail ile Vatikan birbirine gol atmakta eşitlenmişti ki İsrail bir hamle daha yaptı. Bu hamlesi basın üzerinden geldi. İsrail yine hazımsızlığını gösterdi. Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi'nin Türkiye hakkında yaptığı zehir zemberek açıklamalarda olduğu gibi İsrail'de özel sektöre ait Kanal 10'da Hazreti İsa ve annesini tezyif eden bir skeç vizyona sokulmuştu.

Skeç Hazreti İsa'nın kudsi şahsiyeti hakkında ağır hakaretler içeriyordu. Skeçte Hazreti Meryem'in şüphe çekici tarzda küçük yaşta hamile kaldığı ileri sürülüyor ve Hazreti İsa'nın da tasvir edildiği gibi suda yürüyemeyecek kadar iri ve şişman olduğu söylenerek onlara hakaretler ediliyordu.

Böylece Vatikan'ın Gazze ile ilgili sözlerinin de intikamı çok ağır bir biçimde Hazreti İsa ve annesi üzerinden alınmış oluyordu. Bunun üzerine öfkelenen Hıristiyanlar burunlarından solumaya başladılar. İsrail'in özrü ise yine kabahatinden büyüktü. Başbakan Ehud Olmert: "Bir Yahudi çocuğu olarak Hazreti İsa kanatlarımızın altında' mealinde çirkin sözler sarf ediyordu. Sanırsınız ki, Hazreti İsa'nın mülkiyeti de onlarda.

Bu zincirleme krizlerin ardından Papa Mayıs'ta Kutsal Toprak'a gidecek. Giderken de Ürdün'de Kral Hüseyin adına yaptırılan camiye girecek ve İstanbul'daki gibi belki de saygı duruşunda bulunacak.

Bu 10 yıl içinde papaların üçüncü cami ziyareti olacak. Papa John Paul 2000 veya 2001'de Camii Emevi'yi ziyaret etmiş ve burada Ahmet Keftaro gibi Müslüman alimlerle bir araya gelmişti.

İkincisinde ise talihsiz Regensburg konuşmasından sonra İstanbul'a gelen Papa 16'ncı Benediktus Sultanahmet Camii'nde saygı duruşunda bulunmuştu. Belki bir şer dolaylı olarak hayra kapı aralamıştı. Saygı duruşuna işte camideki vaftiz de denilebilir.

Aforozu kaldırılan ve bundan dolayı İsrail'e fırtınalı gelgitlere neden olan İngiliz din adamı Williamson aslında Yağmur Atsız'ın da dediği gibi aforozu kaldırılmaya değmeyecek kaba softanın teki. Papa'nın Sultanahmet Camii ziyaretine de kafayı takmıştı. Bu olay inşallah Vatikan'a ders olur. Bundan böyle Müslümanlarla birlikte Selman Rüşdi gibilerinin hakaretlerine de ortak tepki koyar.

Aslında sadece camide papalar vaftiz olmuyor. Polonya'da Katolik din adamları arasında yapılan bir alan taramasında çıkan sonuç, artık ruhbanlığa gerek olmadığı görüşünde birleştiklerini ortaya koyuyor. Bu artık Kilise'nin daha fazla anakronik davranarak dalgaya karşı kürek çekemeyeceğini ve sonunda İslâm'a teslim olmak zorunda olduğunu gösteriyor. Süleyman Çelebi'nin ifadesiyle artık alametler zahir oldu.

Yanlış anlaşılmasın ruhbanlığın kaldırılmasını halk istemiyor. Bizzat papazlar ve din adamları karı-koca olmak ve aile düzeni kurmak istiyorlar. Yüzde 53'ü 'artık yetti ayrılık gayrılık, bitsin bu eza cefa' derken zaten yüzde 12'si de fiili olarak evli veya kadınlarla yaşadığını ikrar ediyor. Geri kalan yüzde 30 da hayatlarına bir şekilde kadınların girdiğini ikrar ediyor. Daha doğrusu bir sosyolog profesöre günah çıkartıyorlar. Ruhbanlıktan geriye yalandan başka ne kaldı?

Kur'an bu hususta;' Allah'ın yüklemediği ve kendi kendilerine yükledikleri ruhbanlık bidatına bile hakkıyla riayet edemediler' demektedir. Çünkü fıtrata terstir. Zararı yok ruhbanlık kurumsallıktan kurtulduktan sonra geri kalanı da bizdeki bekar alimler gibi dinini ve dünyasını bekar olarak sürdürebilir. Önemli olan yasağın ref'i ve defidir.

Alan taramasını sosyolog profesör Josef Baniak gerçekleştirmiş (Majority of Poland's Catholic priests 'want end to celibacy' A survey of Poland's Catholic priests has shown that a majority favour an end to celibacy, with some admitting they are already in a relationship with a woman. By Matthew Day in Warsaw Last Updated: 7:32PM GMT 23 Feb 2009)


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye