Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: BIR DEFN-İ HAZİN - Tahir-ül-Mevlevi
MesajGönderilme zamanı: 21.03.09, 23:13 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 21.03.09, 22:54
Mesajlar: 35
BIR DEFN-İ HAZİN
Tahir-ül-Mevlevi

Beyan-ul-Hak, adet: 48, sene: 1, cilt: 2, 1328

Latin harflerine çeviren ve sadelestiren: Muaz Özyigit
-----------------------------------------------------------
Şu iki noktayi açiklamakta fayda görüyorum:
Yazi genellikle sadelestirilmekle birlikte söz sanatlarinin, inceliklerinin oldugu yerlerdeki kelimelere dokunulmamis, onlarin manalari dipnotta verilmek tercih edilmistir. Muhterem okuyucu hos görsün, tam bir sadelestirme yapilsaydi yazinin nefaseti katledilmis olacakti.
Bu yazi eskiye bir özlem olarak yahut su veya bu mesrebi övmek için degil, aslinda herkesten önce biz Müslümanlarda bulunmasi gerekip de bu gün eksikliginden pek muzdarip oldugumuz gönül inceligi, söz ve tavirlarda tatlilik ve zerafet gibi güzel hasletleri bize bir az olsun hatirlattigi için yayima hazirlandi. (Editör)
-------------------------------------------------------------

Bir Nisan içinde idi ki mehtabin hüzünlü isiklari altinda Marmara'nin köpüklü dalgalarina gögüs vererek bir gece sallandiktan sonra sabaha karsi ayriliktan muzdarip bir kalbin gelecek ufkunda gah dogan gah batan ümidvisal gibi açilip kapanan ve deniz tasitlarina Gelibolu burnunu gösteren fenerin titrek ziyasini gördüm.

Bir iki saat sonra Mevlana'nin feyizli hanegahinda bulunuyorduk. Dergahta pek açik bir surette parlayan feyiz nurlari maddi ve manevi görevler ile yorulan ruha vicdanlari besleyen güzel kokusu ile sabah kizilligi gibi aydinlik oldu. Temiz kardeslerin irfan güzelligi dolu hücrelerini dolasarak arifane sohbetleriyle gönül ve can rahatlandirdim. Yüce tasavvuf yolu ilminin nazari, ameli bir feyz kazanma okulu olan Mevlana mutfaginda ask ve marifet kazanmak için bulunan yeni müridler arasinda ismi kendisine tam uygun denebilecek Dervis Kamil naminda bir can nazar-i hayretimi çekti. Bu can Gelibolu köylerinden birinde dogmus, köyünün mektebinde ilk ögrenim görmüs, bir müddet sonra asiklar dostunun giderek artan çekimine kapilarak Mevlana binasinin yüce esigine girmisti.

Bir eli ve bir ayagi sakat oldugu halde merdane ve cansiperane hizmet ve gayret eylemis ve mutad olan çile-i rizanin[1] tamamlanmasina pek az müddet kalmisti. Bilhassa ziyaretine gidip temiz sohbetinde bulundum. "Yevme la yenfa' da kalbi selim isterler"[2] hakikatine tam uyan temiz kalpli bir mert idi.

Bir gece yatsi namazini kilip ilm-i celal kiraati[3] ile cemal nurlarina dalmis olarak secdeden çiktigimiz sirada Dervis Kamil'in birdenbire hastalandigini ve gittikçe agirlastigini haber aldim. Getirilen hekimin tedavisine ragmen müezzinler "Allahuekber" mukaddes nidasiyla seher vaktini ilan ettikleri zaman Dervis Kamil'in semahane-i illiyyine tennure güsa[4] oldugu duyuldu. Kardesler arasinda müteessir olmadik kimse kalmadi. Çünkü merhum cismen eksik olmakla beraber ruhen pek kamil idi. Hatta kaderin akisina uygun düsse idi ileride mükemmel bile olurdu.

O sabah bazi isleri halletmek için çarsiya inmis ve iki üç saat mecburen mesgul olmustum. Dergaha dönüp cümle kapisindan girdigim anda gördügüm manzaranin inceligi beni bir iki dakika duraklatti. Gönülleri baki ve yüzleri kalbi üzüntülerini haki[5] oldugu halde lisanlari ism-i celal ile mesgul bulunan temiz kardeslerin omuzunda cesed-i Kamil'i muhtevi olan tabut tasinmada idi. Bu matemli kafile mutfagin kapisindan henüz çikmis, bizim mezarliga dogru heybetli bir vakar ile ilerlemekte bulunmustu.

Ben de bu kafileye katildim. Tabutun ayak ucuna hürmet omuzumu arz eyledim. Yavas yavas mezara yaklastik. Kabrin kazilmasi henüz tamam olmamisti. Bir kaç dakika sonra agusuna teslim edecegimiz cesed-i Kamil'in tabutunu kenar-i mezara[6] indirdik. Hava gayet kapali idi. Sanki günes bu çok hüzünlü manzaraya tahammül edemeyerek yüzünü örtmüs gibi koyu bulutlarla saklanmis idi. Gök, bu perisan halimize göz yasi döküyormus gibi hazin hazin damlaciklar atistiriyordu. Bu sirada dergahin meydancisi Ibrahim dede efendi hamil-i Kamil[7] olan o tabuta -ki bilcümle süsden azade olup yalniz bir dervis takkesi ile müserref idi- gayet üzüntülü bir nazarla baktiktan sonra kalbinin inlemesini ima eder bir seda ile:

Sayesin dervis-i bi-berk ü nevadan dur eden
Saklasin arayis-i tabuta nahl-i kametin
(Manasi:
Korusun dervisi evsizlikden malsizlikdan alip götüren
Saklasin tabutunun süsüne, güzel ahlakinin çiçeklerini)

Beytini okudu. Bu beytin söylenmesi zaten üzüntünün kivilcimina engel olmak için gayret sarf eden hüzünden incelmis gönüllerin sabir ve takatini bitirdi. Hiçkiriklar göklere dogru teali, gözyaslari gamli çehreler üzerinde tevali[8] etmeye basladi.

Zannederim ki Dervis Kamil'e uzun uzun kasidelerle mersiyeler yazilsa idi makaminda okunan bu beytin tesirini gösteremezdi.

O çile-güzini[9] hücre-i kabre teslim ederek döndük. Herkes merhumun iyiliklerinden bahsediyordu. Anladim ki Dervis Kamil, o hazin cenaze, kabre indirilmemis, kardeslerin kalbinde yüksek bir saygi yeri edinmis. Seklen zemin-i gabraya[10] gömülmüs, manen melik-i a'laya[11] i'tila etmis.[12]

Rahmetullahi teala...


--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mevlevilikde her yeni müridin doldurmasi gereken çile, üç senelik zikr, ibadet ve riyazet müddeti.
[2] Bu misradaki "yevme la yenfa" Suara suresinin "o gün ne mal ne evlat fayda verir, ancak Allah'a selim (temiz) bir kalble gelen müstesna" ayetine (26/88-89) atiftir.
[3] Bu bir tür zikir veya ibadet olsa gerek.
[4] "semahaney-i illiyyine tenure güsa": Bir mevlevi'nin vefat ettigini belirten nefis bir ifade. Illiyyin: yüceler yücesi demek, ayni zamanda Kuran'da geçen illiyyin kelimesine atif olmali. Tenura güsa: etek açmis (Mevlevilerin sema ederken etegin açilmasi) Böylece bir dervisin ölümü, yüceler yücesindeki semahaneye, (muhtemelen meleklerin tavaf ettikleri arsa) etek açarak yükselmesi ile ifade edilmis oluyor.
[5] Baki: aglayan, haki: anlatan, gösteren
[6] Mezarin kenarina
[7] Kamil'i (ve kamili) tasiyan
[8] Teali: yükselmek, tevali: birbiri ardinca gelmek
[9] Çile-güzin: Çileyi seçmis (Çile hücresinden, kabir hücresine intikal!)
[10] Toprak zemin
[11] Yüce hükümdar
[12] Yükselmis


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye