Yrd. Doç Dr. Bülent OKAY
Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür.
Çin hakkında fazla birşey bilmeyen bir kişi bile, en azından Çin Seddi'nin varlığından haberdardır.Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır.
Orta Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır. Ansiklopedilerin ve bazı tarih kitaplarının verdiği bilgiyi kısaca şöyle özetleyebiriz: "3.000 kilometre uzunluğunda ve 6 metre yüksekliğindeki bu duvar, kuzeyden Çin üzerine aralıksız akınlar yapan Türkleri ve Moğolları durdurmak amacıyla yapılmıştır." Burada verilen rakamlarda bazı küçük değişiklikler olabilir ama, anlatımın özünde değişiklik olmaz. Hatta bazı kişiler tarafından bir övünme nedeni olarak algılanır ve "korkak Çinlilerin, Türklerden ne kadar çok korktukları" gururla ifade edilir.
Çin Seddi'nin hangi amaçlar için yapıldığına geçmeden önce, bu yapı hakkında kısa bilgiler vermek istiyorum.
Çin Seddi'nin Çince adı, "On Bin Li Uzunluğundaki Duvar" dır. Kilometre olarak ifade edilirse, yaklaşık 6.700 kilometre uzunluktadır. Temeldeki genişliği 6.5 metre olan duvarın üst kısımdaki genişliği ise 5.7
metredir. Duvarın yerden yüksekliği genelde 8.5 metre olup, önemli geçitlerin ve büyük kapıların bulunduğu yerlerde 12 metreye ulaşmaktadır.
Dağların yüksek zirvelerinde ise bu yüksekliğin 1.5-2 metreye kadar düştüğü de olmaktadır. Burçların yüksekliği 1-1.7 metre dolayındadır. Bazı bölümleri taştan ve bazı bölümleri de kerpiçten yapılmış bu yapının, uzaydan çıplak gözle görüldüğü ileri sürülmektedir.
Genelde Çin Seddi'nin, Ch'in Shih Huang döneminde M.Ö. 215 yılında yapıldığı kabul edilmektedir1. Gerçekte ise, Çin Seddi'nin yapılışı daha eskiye dayanmaktadır. Savaşan Beylikler Döneminde, M.Ö. 7. yüzyılda
birbirleriyle kıyasıya savaşan yedi derebeylik vardır. Bu derebeylikler, dağ ve ırmak gibi doğal sınırların olmadığı yerlere yüksek duvarlar yaptırarak, sınırlarını belirlerlerdi. İlk duvar, M.Ö. 657 yılında Ch'u derebeyliği tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraları, M.Ö. 6. ve 5. yüzyıllarda,başta Ch'i derebeyliği olmak üzere diğer derebeylikler de sınırlarım belirleyen duvarlar yaptırmışlardır. Böylece, Çin Seddi'nin bir bölümü daha o zamanlarda ortaya çıkmış oluyordu. Bu dönemlerde yapılan duvarlara "iç duvar"; sonradan M.Ö. 4. yüzyılda, Hun (Hsiung Nu) 1ar ile sınır
komşusu olan kuzeydeki Yen, Chao, Ch'in, Wei ve Han derebeylikleri tarafından yaptırılan duvarlara ise "dış duvar" adı verilmektedir.
M.Ö. 221 tarihinde Ch'in derebeyliği, diğer 6 derebeyliği yenerek ülkede siyasi birliği sağlamış ve Ch'in Hanedanlığı'nı kurmuştur. Ülkede siyasi birliğin sağlanmasından sonra, general Meng T'ien komutasındaki
300.000 kişilik bir ordu M.Ö. 215 yılında Hunların üzerine yürümüş ve onları kuzeye çekilmeye zorlamıştır. San Irmağın kuzeye doğru yaptığı kıvrımın içinde kalan verimli He Nan bölgesi Çinlilerin eline geçmiş ve bu bölgeye, "Ch'in Devletinin Yeni Toprağı" anlamına gelen Hsin Ch'in Chung adı verilmiştir2.
Hunlar kuzeye sürüldükten sonra, Yen, Chao, Ch'in, Wei ve Han derebeylikleri arasında daha önceki dönemlerde yapılmış duvarlar birleştirilmeye başlanmıştır. Bu arada, gerekli onarımlar da yapılmıştır. Ch'in derebeyliğinin
rakibi durumunda olan 6 derebeyliğe mensup 30.000 aile, Hunlardan ele geçirilen bu bölgeye yerleştirilmiş ve Meng T'ien komutasındaki askerlerle birlikte Çin Seddi'nin yapılışında çalıştırılmışlardır. Zorunlu Bedenen Çalışma Yükümlülüğü gereği Çin Seddi yapımında çalışan 1 milyondan fazla işçinin yanısıra, pek çok suçlu, suçlarını Çin
Seddi'nin yapımında çalışarak ödemişlerdir3. Ancak, işçi gereksinimi arttıkça,suçsuz insanlara çeşitli suçlar yüklenerek bu bölgeye gönderilmişler ve Çin Seddi yapımında çalıştırılmışlardır.
Çin Seddi'nin yapımı M.Ö. 210 yılına, Ch'in Shih Huang'ın ölümüne kadar aralıksız sürmüştür. Hükümdarın ölümünden sonra, general Meng T'ien'in gücünden korkan başvezir, sanki hükümdarın emriymiş gibi Meng T'ien'e "intihar etme cezası" bildirir. Meng T'ien intihar eder. Meng T'ien'in ölümünden sonra bu bölgedeki askerlerin ve Çinli ailelerin çoğu buralardan kaçarlar.
M.Ö. 206 yılında Ch'in Hanedanlığı sona erer ve Han Hanedanlığı kurulur. Yeni kurulan Han Hanedanlığı döneminde Çin çok güçsüz bir durumdadır. Hunların ise çok güçlü oldukları bu dönemde, Çinliler zorunlu olarak barışçı bir siyaset izlerler. Hunlarla akrabalık ilişkisi kurmak için prensesler ve çeşitli hediyeler gönderirler. Bu barış döneminde Çin Seddi aralarında sınır olarak kabul edilmiştir. Seddin kuzeyi göçebelere,güneyi ise tarımla uğraşan Çinlilere aittir4.
Han Hanedanlığı döneminde de, Ch'in Hanedanlığı döneminde başlatılan suçluları kuzeye sürgün etme ve Çin Seddi yapımında çalıştırma sistemi devam ettirilmiştir. Çin Seddi'nin yapımı sürdürülürken, bir yandan
da doğal etkilerle yıkılan ve yıpranan yerleri de sürekli olarak onarılmıştır.
Onarım çalışmaları, sonraki hanedanlıklar tarafından da devam ettirilmiştir. Bu onarımlardan en önemlisi 14-17. yüzyıllar arasında hüküm süren Ming Hanedanlığı döneminde yapılan onarımdır. Moğolların
Çin'den atılmasından sonra, büyük bir bölümü harap olmuş Çin Seddi,sanki yeni baştan yapılmışçasına büyük bir onarımdan geçirilmiştir. Günümüze kadar ulaşan Çin Seddi'nin büyük bir bölümü Ming Hanedanlığı döneminde yapılmıştır.
Buraya kadar, Çin Seddi'nin yapılışı hakkında kısa ve öz bilgiler vermeye çalıştık. Şimdi de, Çin Seddi'nin yapılış nedenlerine değinelim. Her ne kadar kuzeydeki Türklerin ve Moğolların Çin'e yaptıkları akınları durdurmak için yapıldığı söyleniyorsa da, milyonlarca Çinlinin yaşamı pahasına yapılan bu görkemli yapının sadece savunma amacıyla yapıldığını söylemek pek inandırıcı olamaz.
Çin Seddi'nin yapılışındaki siyasi neden, askeri nedenden daha ön plandadır. Kanımızca, bu duvarın yapılışındaki temel amaç, bir tarım toplumu olan Çinlilerle göçebe uluslar arasındaki sınırı belirlemektir. Bu kanıya nasıl vardığımızı örneklerle açıklamaya çalışalım.
Çin'de siyasi birliğin sağlanmasından sonra, ülkenin sınırlan hızla genişlemiştir. Doğuda ve güneyde denizle, batıda ise yüksek platolarla sınır olmuştur. Kuzeyde ise Sarı Irmak (Huang Ho) ve Karanlık Dağlar'dan (Yin Shan) sonra hiç bir doğal sınır yoktur. Bu bölgedeki sının belirlemek için, önceki dönemlerde yapılmış duvarların birleştirilmesi düşünülmüştür.Böylece ortaya Çin Seddi çıkmıştır.
Biliyoruz ki, Çinliler sahip oldukları topraklan, kentleri ve köyleri duvarlarla çevirmeden duramazlar. İlk bakışta sadece savunma amacıyla yapıldığı izlenimi veren bu duvarların daha başka işlevleri de vardır. Aslında hiç bir duvar aşılmaz değildir. Ama Çinliler, duvar içinde kendilerini daha güvende hissetmektedirler.
Çin Seddi'nin yapılmasıyla Ch'in Shih Huang'ın göçebe uluslara vermek istediği mesaj şudur: "Bu duvar bizim aramızdaki sının belirlemektedir.Bu duvarın iç tarafı bize, dış tarafı size aittir. Bu duvarı aşmadığınız
ve topraklarımıza saldırmadığınız sürece, biz sizin ne yaptığınıza karışmayız."
Ch'in Shih Huang, ülkesinin her yerinde aynı standartlara u y u l m a s ı n ı istemiş ve bu konuda çeşitli uygulamalar yapmıştır. Yolların genişliği, tekerleklerin çapı ve dingil aralıklan hep bir standarda bağlanmış ve tüm ülkede aynı ölçüler kullanılmıştır. Bunun içinde, öncelikle ülkenin sınırları belirlenmiştir.
Daha önce de değindiğimiz gibi, Çin Seddi'nin yapılmasına Meng Tien komutasındaki ordunun Hunları kuzeye çekilmeye zorlamasından sonra başlanmıştır. Bu dönemde Çinliler, gerek askeri ve gerekse ekonomik açıdan çok güçlüdürler. Hunlar, Çin için bir tehlike oluşturmamaktadırlar.
Hunları kolaylıkla kuzey bozkırlarına sürebilen Çinlilerin, böylesine uzun bir uğraşı gerektiren ve son derece pahalıya çıkan bu duvarı sadece Hunlardan korktukları için yaptıklarını söylemek pek inandırıcı olamaz. Eğer Hunların çekildikleri topraklar verimli olsaydı, şüphesiz Meng T'ien komutasındaki ordu Hunları rahat bırakmaz, daha ileriye sürmenin yollarını arardı. Hunlar en verimli topraklarını Çinlilere kaptırdıktan sonra, verimsiz kuzey bozkırlarına çekilmek zorunda kalmışlardır. Diyebiliriz ki Çin Seddi, verimli topraklarla, verimsiz topraklar arasında da bir sınır teşkil etmektedir.
Ch'in Hanedanlığından sonra kurulan Han Hanedanlığı döneminde ise, durum bunun tam tersidir. Hunlar çok güçlüdürler. Hiç bir engel onları durduramaz. Bu dönemde Hunlar, diledikleri zaman Çin Seddi'ni aşmışlar
ve Çin topraklarına girmişlerdir. Çinlilere kaptırdıktan He Nan bölgesinde rahatça at koşturmuşlardır. Ch'in Shih Huang, ülkenin tüm gücünü Çin Seddi, saray, yol ve anıt mezar gibi yerlere harcadığı için, yeni kurulan Han Hanedanlığı çok yoksuldur. Yoksulluğun hangi boyutta olduğunu anlamak için, vereceğimiz örneğin yeterli olacağı kanısındayım.
Han Hanedanlığı hükümdarının saltanat arabasına koşmak için aynı renkte dört adet at bulamazlar. Başvezir ve generaller ancak öküz arabasına binebilmektedirler5.
Hunlardan çekinen Çinliler, Hunlarla iyi geçinmeye çalışmışlar ve onlarla akrabalık ilişkileri kurmuşlardır. Onlara prensesler ve çeşitli hediyeler göndermişlerdir. Bu dönemde Hunlar ile Çinliler banş içinde yaşamışlardır.
Zaten, Çin Seddi çok güçlü olan Hunları durdurabilecek bir engel durumunda da değildir. Görüldüğü gibi, bu dönemde de Çin Seddi'nin savunmaya yönelik bir işlevi yoktur. Yapılan anlaşma gereği, Hunlar ile Çinliler arasındaki sının belirlemeye yaramaktadır.
Ch'in hanedanlığı döneminde uygulanan sert yasalar, "bedenen çalışma yükümlülüğü"nün dayanılmaz boyutlarda artırılması ve vergilerin çok yüksek olması nedeniyle, halk yaşadığı topraklan terkederek kuzeye, bas-
ki ve zulmün olmadığı bölgelere kaçmaya çalışmaktadır. Kaçmak isteyen halk için en büyük engel, önlerinde yükselen Çin Seddi'dir.
Han Tarihi içindeki Ekonomi Kayıtları bölümünde, Ch'in Hanedanlığı'nın kurulmasından sonra, zorunlu bedenen çalışma yükümlülüğünün eski dönemlere göre 30 kat artırıldığı ayrıca, vergi gelirlerinde de eskiye oranla 20 kat bir artış olduğu anlatılmaktadır6,7.
Bedenen çalışma yükümlülüğü uyarınca Çinli halkın hangi işlerde çalıştırıldıklarına bir göz atalım,
a) Çin Seddi'nin yapılışında görev alan işçilerin sayısı 1.000.000 dan fazladır. Bu işçilerin çalışmalarını kontrol eden ve kaçmalarını önlemekle görevli asker sayısı ise 300.000 dir.
b) "A Fang Sarayı" yapımında 700.000 işçi çalıştırmıştır. Ahşaptan yapılan bu saray, Han dönemindeki bir iç çatışma sırasında tamamen yanmıştır.
c) Ch'in Shih Huang için yapılan büyük anıt mezarın yapımında 700.000 den fazla işçi çalıştırılmıştır. Ch'in Shih Huang'ın hükümdar olmasından hemen sonra başlanan bu anıt mezarın yapımı 30 yıl sürmüştür.1974 Yılında yapılan kazı sonuçlarına göre bu mezarın yeraltı sarayının kapladığı alan 184.000 m2 dir.
d) Ch'in Shih Huang, iktidarda kaldığı 12 yıl içinde 5 kez tüm ülkeyi kapsayan geziler yapmıştır. Arabası ile geçeceği yerlere muntazam yollar yapılmıştır. Bu yolların yapımında da yüz binlerce işçi çalıştırılmıştır.
Savaşan Beylikler Dönemi'nde ülke nüfusunun 10 milyon dolayında olduğu tahmin edilmektedir8. Demek ki, Ch'in Hanedanlığı dönemindeki nüfus, yaklaşık olarak 10 milyon kadardır. Görüleceği gibi, sadece biraz önce dediğimiz işlerde çalışanların sayısı 3.000.000 dan fazladır. Yani,ülke nüfusunun yaklaşık 1/3 ü bu gibi işlerde çalıştırılmaktadır.
Ch'in Hanedanlığı döneminde uygulanan sert yasalar ve acımasız uygulamalar nedeniyle halk, kapana sıkışmış birer köle durumuna gelmiştir.
Bu dönemde uygulanan cezalardan birkaç örnek vererek, halkın içinde bulunduğu duruma biraz açıklık getirelim.
1) M.Ö. 356 yılında Shan Yang tarafından uygulamaya konulan ceza sistemine göre, 15 aile ile grup oluşturmaktadır. Bu aileler, suç işlenmemesi için birbirlerini sıkı kontrol etmek zorundaydılar. Eğer bir kişi suç işlerse, bunu bildiği halde görevlilere bildirmeyen aile ya da ailelerin fertleri kılıçla bellerinden ikiye biçilerek öldürülürlerdi. Suçluyu saklayan ailenin fertleri de, düşmana teslim olmuş vatan hainleriyle bir tutulur ve idam edilirdi9.
Başka birinin işlediği suç nedeniyle ailecek ölüme mahkum olmak, insanların kolay kolay kabullenecekleri bir durum değildir. Herkes bu ülkeden,bu yönetimden kaçıp canını kurtarmaya bakıyordu.
2) Yine bu dönemde uygulanan bir yasaya göre, eğer bir askeri birlik, varması gerektiği yere tam zamanında varamazsa, komutanından askerine kadar hepsi ölüme mahkum edilirlerdi. Bu nedenle, ölüm cezasına çarptırılacaklarını anlayan askerler genellikle kuzeye kaçardı.
Ch'in Hanedanlığının son dönemlerinde, 900 kişilik bir birlik şiddetli yağmur nedeniyle görev yerine zamanında ulaşamaz. Ölmek istemeyen bu askerler, devletin de zayıf olmasından cesaret alarak yönetime başkaldırırlar.
Bu başkaldırı zamanla büyür ve Ch'in Hanedanlığ'nın sona ermesine neden olur10.
3) M.Ö. 746 yılında (Ch'un Ch'iu Dönemi) başlayan ancak, Ch'in Hanedanlığı döneminde çok daha acımasızca uygulanan bir ceza sistemi daha vardır. Bu ceza sistemine göre, suçlunun ailesi ve bu aile ile akrabalık ilişkisi olan aileler toptan idam edilirlerdi.
Burada kısaca, bu dönemde uygulanan bazı ceza sistemlerine değindik.
Anlaşılacağı gibi halk, sürekli olarak ölüm korkusu ile.birlikte yaşamaktadır.Kaldı ki, sözkonusu cezaların uygulanış biçimleri ise, akla hayale gelmeyecek derecede korkunçtur.
Görüldüğü gibi Ch'in Hanedanlığı döneminde, ülkenin tüm ekonomik ve insan gücü Çin Seddi'nin, sarayların, yolların ve büyük anıt mezarın yapımı için seferber edilmiştir. Zorunlu çalışma süresinin artırılması, vergilerin yükseltilmesi, haksız yere suçlanarak sınır boylarında çalışmaya mahkum olmak ve sürekli olarak ölüm korkusu ile yaşamak, Çin halkını canından bezdirmiştir. Önlerinde ise sadece bir tek kurtuluş umudu vardır, Hun topraklarına kaçıp, buralarda yeni bir yaşam düzeni kurmak.
Yapılan Çin Seddi ise, bütün bu insanların kaçmasını önlemek için yapılmış bir hapisane duvarına benzemektedir. Buna rağmen, kuzeye kaçanların sayısı hiç de az değildir.
Han Tarihi (Han Shu) içindeki Hun Kayıtları' nda; Hunların içinde çok sayıda "Ch'in'li" bulunduğundan söz edilmektedir. Yen Shih Ku adındaki tarihçi de, "Ch'in'li" sözcüğünü açıklarken, şöyle bir ifade kullanmaktadır:
"Ch'in Hanedanlığı döneminde çok sayıda Çinli Hunlara kaçmıştır.Han Hanedanlığı döneminde, bu kişilerin soyundan gelenlere "Ch'in'li" denilmektedir."11
Japon Yazar Takeshi Kaiko'nun "Panik ve Kaçış" adlı eserinde, Çin Seddi'nin ve A Fang Sarayı'nın yapımında zorla çalıştırılan Çinli halkın çektiği sıkıntıları ve acıları gerçekçi bir dille anlatmaktadır. Kaçmak isteyenler,Çinli askerler tarafından korkunç işkencelerle öldürülmektedirler.Öykünün Çinli kahramanı öykünün sonunda şöyle demektedir: "Kimseye güvenmeden kaçmak ve bir Hunlu olmak. Bu, bulabildiğim tek çıkar yol.Hunlar beni aralarına kabul edecekler mi bilmiyorum, ama her şeyi göze alıp bunu deneyeceğim."12
Han Hanedanlığı döneminde, barış içinde olan Çinliler ile Hunlar arasmda Çin Seddi'nin yıkılması ile ilgili bir görüşme ve bir Çinli vezirin Han Hanedanlığı hükümdarı Han Yuan Ti'ye sunduğu rapor oldukça ilginçtir.
M.Ö. 33 yılında; ki Hunların zayıf, Çinlilerin güçlü oldukları bir dönemdir.Hun lideri Hu Han Hsieh, yeni Çin hükümdarına bağlılığını göstermek için ziyarete geldiğinde kendisine çeşitli hediyeler verilir. Hu Han
Hsieh çok memnun olur ve hükümdara damat olmak istediğini ifade eder.
Bunun üzerine, saraydaki cariyelerden Wang Chao Chün adındaki bir kız,sanki prensesmiş gibi Hun liderine eş olarak verilir. Hu Han Hsieh, Han hükümdarına yazdığı teşekkür mektubunda, artık Çin Seddi'ne gerek kalmadığını,seddin yıkılarak buradaki askerlerin ve görevlilerin evlerine dönmelerinin iyi olacağını belirtir. Hunların, nesilden nesile Çin sınırını koruyacaklarını, hükümdarın tahtında korkusuzca oturabileceğini ifade eder.
_________________ Ne Dervişlikte, ne Şeyhlikte, ne İmamlıkta iş yok... İş, Allah'ın rızasını kazanabilmekte!.. İş, Allah'ın rızasını kazanabilmekte!.. İş, Allah'a kul olabilmekte!..(MZK)
En son Gümüşhanevî tarafından 10.04.10, 05:40 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kere düzenlendi.
|