sufiforum.com http://sufiforum.com/ |
|
RABBANÎ MEKTUB - 278 (Abdulkadir AKÇİÇEK Tercumesi) http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=111&t=3244 |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) |
Yazar: | rabbani [ 19.11.09, 13:39 ] |
Mesaj Başlığı: | RABBANÎ MEKTUB - 278 (Abdulkadir AKÇİÇEK Tercumesi) |
RABBANÎ MEKTUB - 278 (Abdulkadir AKÇİÇEK Tercumesi) 278. MEKTUP MEVZUU : a) İtikadı tashih ettikten ve şeriat hükümlerinin muktazasına göre amel işledikten sonra: her insana lâzımda ki: Yüce Hakkın zatından gayrı şeylerden yana kalp temizliğini tahsile çalışa. b) Tarikat-ı Nakşibendiye-i Aliyyenin medhi.. c) Ölülere imdad ve yardıma teşvik.. Bunlara münasip bazı hususlar.. *** NOT : İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu Molla Abdülkerim Senamî'ye yazmıştır. *** Allah'a hamd olsun: selâm. Allah'ın seçmiş olduğu kullarına. *** Kardeş mektubu geldi; ferahı mucib oldu. *** O nasihat ki, devamlı olarak, arkadaşlara yaparım: ömrümün nihayetine kadar da yapacağım, sudur: Ehl-i sünnete mahsus olan kelam kitaplarında beyan edildiği üzere, itikadı tashih ettikten ve farz vacib, sünnet, mendup, helâl, haram, mekruh, müştebih cinsinde;, yapılması ve yapılmaması hususunda fıkıh hükümlerini de yerine getirdikten sonra, Sübhan Hakkın gayrına taalluktan kalbi selamete çıkarmaktır. Böyle bir şey dahi kalbe o Yüce Hakkın gayrını getirmemekle müyesser olur. O derecede ki: Hayatın bin sene uzayacağı farz edilse, kalbe Sübhan Hakkın gayrinin hatırası gelmemelidir Amma bu, demek değildir ki: — Eşyanın hatırlanması kalbe gelmez. Asıl mana şudur: Onları, o kalbin sahibi Hakkın gayrının unvanı ile tanıyamaz.. Zira üstteki mana tevhid murakabesine dalanların ilk hallerinde dahi kendilerine müyesser olur. Asıl anlatılmak istenen mana şudur ki: Kalbe eşya hatırası gelmeye.. Anlatılan mananın medarı ve mebnası şudur: Kalb, Hakkın za-tından gayrını unutmalıdır. Öyle bir şekilde ki: Eşyayı hatırlamak için. kendini zorlasa dahi, hatırlayamamahdır. İşbu, haletten: — Fena-i kalbî.. Diye tabir edilir.. Bu tarikatta iık basamak ve sair velâyet kemalâtları bu devlet üzerine dağılmıştır.. Bir şiir. O ki bulmaz fena, Mevlâsı sevgisinde; Nasipsizdir onun kibri yası izinde.. *** Bu büyük devlete vusul şanında yolların en yakını: Tarikat-ı Nakşibendiye-i Aliyye'dir. Allah, o yolda olanların sırlarının kudsiyetini artırsın. Bu büyükler, bu yola başlamayı âlem-i emirden almayı tercih ettiler. Bunlar, kalbden kalb sahibine bir yol taleb ettiler. Diğerlerinin riyazetine ve mücahedelerine karşılık, bunların sünnet-i seniyeye iltizamları ve bid'attan dahi kaçınmaları vardır. Bu manada. Hace Bahaeddin Nakşibend Hz. şöyle dedi: — Yolumuz, yolların en yakınıdır; lâkin sünnet-i seniyeye iltizam etmek, cidden müşkildir. Onlara tevessül edip onlara iktida edenlere saadetler olsun. Şu şiirler, Mevlâna Cami'nindir. Allah sırrının kudsiyetini artırsın; şöyle dedi: Pek güzeldir, Nakşibeııdîlerin yolculukları; Sessizce ulaştırırlar hareme yolcuları.. Alır sohbetleri tüm halvet vesveselerinden; Kalbinden müridlerin. pek güzel kerem şanları.. Ayıplarsa kusurlu biti. bilmeden onları; Kem sözlerden hep beridir onların sahaları.. Kırabilir mi hiç o zinciri hilekâr tilki; Bağlanmıştır onlarla dünyanın tüm arslanları.. *** İkinci olarak, maruzat şu ki: Muhibbimiz Kazî Muhammed Şerifin mektubu da geldi. Fukaraya dervişlere mahabbetten haber verdiğinden, ferahı mucib oldu; kendisine fakir'in duasını tebliğ et. *** Üçüncü maruzat şu ki: Kardeşimiz Şeyh Habib'üllah'ın dahi mektubu ulaştı. Merhum babasının vefat haberini yazmış. İnnallillah ve inna ileyhi raciun. (Biz Allah içiniz, Allah'a döneceğiz.) Fakir tarafından duâ tebliğ etmenizi dilerim; taziye merasimi'ni dahi eda etmenizi temenni ederim.. Duâ ile, merhum babasının imdadına koşsun. Fatiha okumak sureti ile, sadaka ve istiğfarla onun muini olsun. Zira meyyit, suya batan gibidir; oğuldan babadan, kardeşten, dosttan gelecek duâ bekler.. *** Dördüncü olarak, maruzat şu ki: Şeyh Ahmed bu büyüklerin tarikatını tercih ettiği keşfolundu; ondan tesir almış, Allah-ü Taâlâ ona. bu yolda istikamet nasib eylesin.. Yakında İslâm dini ile müşerref olduğu için kendisine akaid-i kelâmiyyeyi, Farisî kitaplarında anlatıldığı üzere talim etmeniz yerinde olur. Fıkıh hükümlerini dahi aynı şekilde, kendisine talim etmelisiniz. Ta ki: Farzı, vacibi, mendubu, helâli, haramı, mekruhu ve şüpheliyi bilip muktazasma göre amel ede.. *** Bostan ve Gülistan'ı öğrenmek ve başkalarına dahi onları öğretmek malâyani sınıfına girer.. Vesselam.. |
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |