Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: RABBANÎ MEKTUB - 44
MesajGönderilme zamanı: 12.03.09, 10:04 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 14.12.08, 12:14
Mesajlar: 1108
44. RABBANÎ MEKTUB

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem)in Fazîlet ve Üstünlüğü

İmâm-ı Rabbani Hazretleri bu mektubu, Seyyid Nakip Şeyh Ferid’e yazmıştır.

Bu mektup, beşerin en hayırlısı olan Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi Vesellem)in övgüsü hakkındadır.


O’nu tasdik edip inananların, ümmetlerin en hayırlısı; onu tekzip edip yalanlayanların ise insanların en şerlisi olduğunu beyan eder.

(Bu mektup ayrıca) Peygamber Efendimiz’in sünneti seniyyesine tabi olmaya teşvik hakkındadır.

***

Salât, selâm ve tahiyye Onun ve Âli’nin üzerine olsun.

Kıymetli mektubunuz en değerli vakitte elimize ulaştı ve onu okumakla şerefyâb oldum. Elde etmiş olduğunuz Fakr-u Muhammedî mirası üzerine Allâh-ü Teâlâ’ya hamd ve şükürler olsun. Ona ve ehline duâlar ve selâmlar olsun… Dervişlere sevgi beslemek ve onlarla irtibat halinde olmak, bu (size miras kalan) “fakr”in bir neticesidir.

Mektubumuzun cevabı olarak; Arabın ve Acemin en hayırlısı olan büyük ceddinizin (Salâtların en tamamı, saygıların en ekmeli Onun ve âlinin üzerine olsun) faziletine dair Arapça ibâreyle rivayet edilen birkaç cümleyi yazıya dökmekten başka ne yazayım bilmiyorum.
Bu mektubu ahirette kurtulmaya vesile kılıyorum. Ben bu mektupla Nebî Aleyhissalâtü Vesselam’ı medhetmiyorum. Aksine Ondan bahsetmekle sözlerimi medhetmiş oluyorum.

Şiir:
Sözlerimle Muhammed’i övmedim
Bilakis Muhammed’le sözlerimi övdüm…

Hatadan korunmak ve muvaffâkiyet Allah’ın yardımıyladır, diyerek söze başlıyorum. Allah’ın Resûlü Muhammed (Sallallâhü Aleyhi Vesellem) âdemoğlunun seyyidi, efendisidir. Allâh-ü Teâlâ Hazretlerine, öncekilerin ve sonrakilerin en kıymetlisidir.

(Kıyâmet günü) Kabrin kendisine açılacağı ilk kimsedir. İlk şefaat edecek olan ve şefaati ilk olarak kabul edilecek olandır.

Cennet kapısını ilk çalacak olan, Allâh’ın da kendisine kapıyı açacağı ilk kimsedir.

Kıyâmet gününde Âdem Aleyhisselam’ın ve diğerlerinin altında olacağı Livaü’l-Hamd sancağını taşıyandır. O (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) kendisinin de buyurduğu gibi: “(Biz dünyaya) en son gelenleriz. Kıyamet gününde ise en önde gelenler olacağız.”

“Ben bir söz söylüyorum; onda gurur yoktur. Ben Allâh’ın habibiyim. Peygamberlerin öncüsüyüm. Övünmek için söylemiyorum. Ben Peygamberlerin sonuncusuyum. Bunda da övünmek yok.
Ben Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allâh-ü Teâlâ mahlûkâtı yarattı ve Beni onların en hayırlılarının arasında kıldı. Sonra onları da iki fırkaya ayırdı ve beni fırka olarak onların en hayırlıları arasında kıldı. Sonra onları kabilelere ayırdı. Ve beni en hayırlı kabileye koydu. Sonra onları evlere ayırdı ve beni en hayırlı eve koydu. Beyt olarak ben onların en hayırlısıyım. Şahıs olarak da ben onların en hayırlısıyım.

Diriltildikleri zaman insanların (kabirden) ilk çıkanı ben olacağım. Allâh’ın huzûruna geldiklerinde ben onların öncüsüyüm. Sustuklarında onların hatibi (sözcüsü) benim. Alıkonulduklarında onların şefaatçileri benim. Ümitsizliğe kapıldıklarında ben onların müjdecisiyim. Kerem sancağı ve anahtarlar o gün benim elimde olacaktır. Ben Rabbimin katında Âdemoğlunun en kıymetlisiyim.
Etrafımda, bembeyaz saklı inciler gibi bin tane hizmetçi dolaşır. Kıyâmet günü, ben nebîlerin imamı, onların hatibi ve şefaatçileri olacağım. Bunda övünmek yok.”

Şayet Peygamber Efendimiz olmasaydı, Sübhan olan Allah mahlûkâtı yaratmaz ve rabliğini de izhar etmezdi. Âdem (Aleyhisselam) su ile toprak arasında iken, O (Aleyhissalâtü Vesselâm) peygamber idi.

Şiir:
Bu zat her kimin işinde öncüsü olursa,
Günahlar kaydında ve esaretinde kalmaz asla.

Hiç şüphe yok ki, beşerin efendisi olan böyle bir peygamberi tasdik edenler, elbette ümmetlerin en hayırlısı olurlar. Allâh-ü Teâlâ’nın: “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (Ali İmran: 110) kavli şerifi de, onların vakitlerinin sermayesi (kazancı) ve hallerini anlatan vesikaları olur.
Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâm)’ı yalanlayanlar ise; âdemoğlu’nun en şerlisi olur. Allâh-ü Teâlâ’nın: “Bedevîler küfür ve nifak bakımından en şiddetli kimselerdir.” (Tevbe, 97) kavli şerifi de onların hallerini gösteren bir delildir.

Peygamber Efendimiz’in sünneti seniyyesine ve (Onun getirdiği) kabul görmüş şeriata tabi olmak devletiyle şereflenen kimseye ne mutlu…

Bu gün, Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam’ın dininin hak olduğunu tasdik etmekle beraber yapılan az bir iş, çok büyük işler mesâbesinde kabul edilir. Bunda şaşılacak bir şey yok. Ashâb-ı Kehfi görmez misin ki, ulaştıkları derecelere bir tek hasene vasıtasıyla ulaştılar.

O hasene de; inatçı din düşmanlarının istilâsı sırasında, kalplerindeki yakînî iman nûru sebebiyle Allah düşmanlarından kaçıp hicret etmeleridir.

Bu (ne gibidir?) düşmanların galip olduğu ve muhâliflerin (memleketi) istilâ ettiği bir zamanda, askerlerden sâdır olan az bir hareketin çok büyük bir kabul ve itibar görmesi gibidir. Öyle ki; emniyet ve huzur anında bu hareketin kat kat fazlası (yapılsa) bu kadar itibar görmez.

İşte bunun gibi Efendimiz (Aleyhissalâtü Vesselâmın) Âlemlerin Rabbinin sevgilisi olması hasebiyle, hiç şüphe yok ki Onun ümmeti de, Ona uymaları sebebiyle mahbûbiyet mertebesine ulaşır. Çünkü seven kimse, sevdiğinin özelliklerinden birini bir şahısta görünce zarûrî olarak onu da sever. (Niçin?) O kişi sevdiğinin ahlak ve özelliklerine büründüğü için.

Öyleyse Peygamber Efendimize muhalif olanların halini sen buna kıyas et.

Bir Şiir:
Muhammed reisdir tüm âlemlerin başına,
Taş ve toprak saçılsın düşmanlarının başına

Eğer zahirî hicret nasip olmazsa, kemâliyle batınî hicrete riâyet etmek gerekir. Zâhirde (görünüş itibariyle) insanlarla beraber olmak; bâtında (iç âleminde) ise, onlarsız (yalnız) olmak gerekir. “Umulur ki Allah bunun ardından farklı bir iş meydana getirir.” (Talak: 1)

Nevruz mevsimi geldi. Malum olduğu üzere memleket ahâlisinin bu günlerde akılları karışık, halleri de dağınık oluyor. Eğer Allah’ın irâdesi müsaade ederse bu haller geçtikten sonra buluşmak nasip olur. (Mektubuma son veriyorum zira) Sözü fazla uzatmak bıkkınlık verir.

Sübhan olan Allah sizleri kıymetli ecdâdınızın yolu üzerine sâbit kılsın.
Selâm, kıyâmet gününe kadar sizin ve onların üzerine olsun…

***

KAYNAK: Mektubât-ı Rabbanî -I.Cild-; Çeviri: Talha Alp, Mustafa Alp ve Orhan Ençakar; Yasin Yayınevi - İSTANBUL

***



Alıntı:

44

Bu mektûb, yine nakîb, seyyid şeyh Ferîde yazılmışdır. İnsanların iyisini medh etmekde ve Ona uymağa teşvîk etmekdedir:

Merhamet ederek göndermiş olduğunuz, kıymetli mektûbunuz, en iyi bir zemânda, fakîri şereflendirdi. Okuyarak mesrûr olduk. Allahü teâlâya hamd olsun ki, Muhammed aleyhisselâmın fakrinden, size mîrâs nasîb olmuş. Fakîrlere karşı teveccüh ve sevgi ve onlara bağlılık, bu mîrâsdan hâsıl olmakdadır. Hiçbirşeyi olmayan bu fakîr, ne cevâb yazacağımı şaşırdım. Arabın en hayrlısı olan, büyük ceddinizin üstünlüklerini bildiren haberleri yazarak, bu mektûbumu, âhıretde azâblardan kurtulmak için vesîle yapacağım. Aleyhissalâtü vettehıyye efendimizi medh etmeğe kalkışmıyorum. Yazılarımı, Onun ile kıymetlendiriyorum. Arabî beyt tercemesi:

Muhammed aleyhisselâmı medh edemiyorum,
Onunla, yazılarımı kıymetlendiriyorum.

Allahü teâlâya sığınarak ve Ondan yardım dileyerek bildiriyorum ki: Muhammed ?aleyhisselâm", Allahü teâlânın resûlüdür. Âdem oğullarının seyyidi, efendisidir. Kıyâmet gününde, kendisine uyarak Cehennemden kurtulanların en cömerdidir.

[Seyyid Abdülhakîm Efendi ?kaddesallahü teâlâ sirrehül'azîz" buyurdu ki: Her Peygamber ?salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma'în", kendi zemânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden, her bakımdan üstündür. Muhammed ?aleyhisselâm" ise, her zemânda, her memleketde, ya'nî dünyâ yaratıldığı günden, kıyâmet kopuncıya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu güç birşey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmışdır. Hiçbir insanın Onu medh edecek gücü yokdur. Hiçbir insanın, Onu tenkîd edecek iktidârı yokdur].

Kıyâmet günü kabrden en önce O kalkacakdır. En önce, O şefâ'at edecekdir. En önce, Onun şefâ'ati kabûl olacakdır. Cennet kapısını önce O çalacakdır. Kapı, Ona hemen açılacakdır. (Livâ-i hamd) denilen bayrak, Onun elinde bulunacakdır. Âdem ?aleyhisselâm" ve Onun zemânından kıyâmete kadar gelen her mü'min, bu bayrak altında bulunacakdır. Bir hadîs-i şerîfde, (Kıyâmet günü, önce gelenlerin ve sonra gelenlerin seyyidiyim. Hakîkati bildiriyorum, öğünmüyorum) buyurdu. Bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlânın habîbiyim, sevgilisiyim. Peygamberlerin reîsiyim. Öğünmek için söylemiyorum). Bir hadîs-i şerîfde, (Peygamberlerin ?aleyhimüsselâm" sonuncusuyum, öğünmüyorum. Ben Abdüllahın oğlu Muhammedim ?aleyhissalâtü vesselâm". Allahü teâlâ insanları yaratdı. Beni insanların en iyisinde yaratdı. Allahü teâlâ, insanları fırkalara [kavmlere, ırklara] ayırdı. Beni, en iyisinde bulundurdu. Sonra bu en iyi fırkayı kabîlelere [cemâ'atlere] ayırdı. Beni en iyisinde bulundurdu. Sonra, bu cemâ'ati evlere ayırdı. Beni, en iyi evden [ya'nî âileden] dünyâya getirdi. İnsanların en iyisiyim. En iyi âiledenim. Kıyâmetde, herkes susduğu zemân, ben söyliyeceğim. Kimsenin kımıldıyamadığı vaktde, onlara şefâ'at ediciyim. Kimsede ümmîd kalmadığı bir zemânda, onlara müjde vericiyim. O gün her iyilik, her dürlü yardım, her kapının anahtarı bendedir. Livâ-i hamd benim elimdedir. İnsanların en hayrlısı, en cömerdi, en iyisiyim. O gün emrimde binlerce hizmetçi vardır. Kıyâmet günü, Peygamberlerin imâmı, hatîbi ve hepsine şefâ'at edici benim. Bunları öğünmek için söylemiyorum). [Hakîkati bildiriyorum. Hakîkati bildirmek vazîfemdir. Bunları söylemezsem, vazîfemi yapmamış olurum] buyurdu. O olmasaydı ?aleyhissalâtü vesselâm", Allahü teâlâ, hiçbirşeyi yaratmazdı. Rab olduğu, ma'bûd olduğu meydâna çıkmazdı. Âdem ?aleyhisselâm", su ile toprak arasında iken [ya'nî çamuru yoğrulurken], O ?aleyhisselâm" Peygamber idi. Fârisî beyt tercemesi:

Günâh işlese de, çekilmez hesâba,
böyle bir seyyidin izindeki kimse.

Bütün insanlığın seyyidi, en üstünü olan, böyle bir Peygambere ?aleyhissalevâtü vettehıyyât" inanan, Onun yolunda giden kimse, elbette ümmetlerin en iyisi olur. Âl-i İmrân sûresinin, (Siz ümmetlerin, din sâhiblerinin en hayrlısı, en iyisisiniz!) meâlindeki yüzonuncu âyeti bunlara müjdedir. Ona inanmıyan, [Onu anlıyamıyan, kendileri gibi sanan], insanların en kötüsüdür. Tevbe sûresinin, (Vahşî, kalbleri katı câhiller, sana inanmaz. Dahâ çok münâfıkdırlar) meâlindeki doksansekizinci âyeti bunları göstermekdedir. Dünyânın bugünkü hâlinde, Onun sünnet-i seniyyesine [ya'nî islâmiyyete] uymakla şereflendirilenler, ne kadar bahtiyârdır. Onun dînine inanan, Ona ümmet olanın, az bir iyiliğine katkat sevâb verilir. Eshâb-ı Kehf [ya'nî Tarsusdaki mağarada bulunan yedi kişi] ?rahmetullahi aleyhim ecma'în" bir güzel iş yapmakla, yüksek derecelere kavuşdu. Bu işleri de, din düşmanları, her tarafı kapladığı vakt, kalblerindeki îmânı korumak için, başka yere hicret etmeleri idi. Bugün, Ona îmân edip, az bir ibâdet yapmak, sanki düşman saldırıp, her tarafı kapladığı zemânda, askerin, az bir hareketinin çok kıymetli olmasına benzer. Sulh zemânında, askerin, bundan katkat fazla çalışması, böyle kıymetli olamaz.

Muhammed ?aleyhisselâm", Allahü teâlânın mahbûbu olduğu için, Onun izinde giden, mahbûbluk derecesine yükselir. Çünki, muhib [ya'nî aşık], sevgilisinin ahlâkını, alâmetlerini kimde görürse, onu da sever. Ona uymıyanların hâlini, bundan anlamalı! Fârisî beyt tercemesi:

Muhammed ?aleyhisselâm", yüzü suyudur cihânın,
kapısının toprağı olmıyan, toprak altında kalsın!

Eshâb-ı Kehf ?rahmetullahi aleyhim ecma'în" gibi hicret edemiyen, bâtın yolu ile hicret etmeğe çalışmalıdır. Düşmanlar arasında bulunurken, gönülleri, onlardan ayrı, uzak olmalıdır. Allahü teâlâ, bu sûretle de, se'âdete kapıları açabilir. Nevruz günü [martın yirminci günü], geliyor. [Kâfirlerin, ateşe tapanların bayramı olan] o günlerde, ne karışıklık, ne kadar taşkınlık, şaşkınlık olduğunu biliyorsunuz. O karanlık günleri atlatdıkdan sonra, Allahü teâlâ nasîb ederse, sizinle görüşmek şerefine kavuşmağı ümmîd ediyorum. Nâzik başınızı ağrıtmamak için, mektûbuma son veriyorum. Allahü teâlâ, kerîm olan babalarınızın yolundan ayırmasın! Size ve onlara kıyâmete kadar selâm olsun!

Âmîn.

-HHIŞIK-


_________________
" Hayrlar feth olsun ; şerler def olsun !..."


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 12 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye