Sufiforum.com

2009'da başlayan SUFİFORUM'da İslam; İslam Tasavvuf Geleneği ile ilgili her türlü güncel ya da 'eskimez' konular yer almaktadır. İçerik yenilemeleri tasavvuf.name sitesinden sürdürülmektedir. ALLAH YÂR OLSUN.

Giriş |  Kayıt




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 
Yazar Mesaj
 Mesaj Başlığı: Sohbet; " Tarikat Tümden Edeptir" İMAMI RABBANİ HZ.lerinden
MesajGönderilme zamanı: 12.04.09, 12:30 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
Sohbet; " Tarikat Tümden Edeptir" İMAMI RABBANİ HZ.lerinden

Sohbet; " Tarikat Tümden Edeptir"
Tarikat, tümden edeptir. Darb-ı meseli meşhurdur. Edepten sıyrılmış kimse, Yüce Allah'a vasıl olamaz. Şayet mürid, bazı edeplere riayette kendini kusurlu görür ise., onların edasında layıkı veçhile tam duramadığını, çalışmak sureti ile onların uhdesinden gelemediğini anlarsa., ondan bu kusuru affa uğrar. Lakin, kusurun itirafı mutlak surette lazımdır. Edeplere riayet edemediğini anlarsa., bu hali ile de, nefeini kusurlu saymaz ise... böyle bir şeyden Allah'a sığınmak gerek.. Zira böyle bir kimse, o büyüklerin bereketlerinden mahrumdur. Bir şiir;

Olmaz ise bir kimsenin saadet ikbali;
Fayda vermez ona Peygamberi görme hali.. Evet..

Şeyhin teveccüh ve himmeti bereketi ile mürid, fena ve beka mertebesine ulaştığı zaman, kendisine ilham ve feraset yolu da zuhur ederse.. şeyhi dahi bunu kabul edip onu doğrular ve kemaline şehadet eder ise.. işte o zaman, müridin şeyhine muhalif davranması yerinde olur; ama ilhama dayalı olan bazı işlerde.. o ilhamının muktazası ile de amel edebilir. İsterse şeyh katında onun aksi tahakkuk etmiş olsun., çünkü mürid, artık taklid (uyma) bağından kurtulmuştur. Bu hali ile onun için taklit, hatadır. Görmez misin ki: Ashab-ı Kiram, bazı içtihada dayalı meselelerde ve münzel olmayan hükümlerde Resulullah (s.a.v.) Efendimizin reyine muhalefet etmişlerdir. Bazı kerelerde doğru olan, Ashab tarafından bulunmuştur. Bu mana, Ulu'l Elbab olan ilim erbabına gizli değildir.

Üste anlatılan manadan anlaşılmış oldu ki: Kemal ve ikmal mertebesine ulaştıktan sonra, muhalefet caiz olup edep dışı haretketten de uzaktır. Belki edep orada doğrudan doğruya bu muhalefettir. Nitekim Ashab-1 Kiram kemai manada edep sahibi idiler; Resulullah (s.a.v.) Efendimize uyma dışı bir harekette de bulunmazlardı.

Bu manadan olarak, İmam Ebu Yusuf, içtihad mertebesine ulaştıktan sonra, İmam-ı Ebu Ha-nife'ye uyması hatadır. Doğru olan, kendi görüşüne tabi olmasıdır; Ebu Hanife'nin reyine değil.. Şu mesele meşhurdur ki: imam Ebu Yusuf, Ebu Hanife ile altı ay Kur'an'ın mahluk olup olmadığı üzerine münazaa etmiştir. Bunu bizzat, îmam Ebu Yusuf anlatmıştır. Allah onlara rahmet eylesin. Herhalde duymuş olacaksın:

— Sanatın tekmili, fikirlerin katılması iledir.

Cümlesi meşhurdur. Eğer sanat, bir fikir üzerinde kalıp dursa., onda bir ziyadelik ve yenilik olmaz. Sibeveyh'in zamanındaki nahiv ilmini görmez misin ki., değişik görüşler ve ayn ayn fikirlerle aslının yüz misli daha artıp kemale ulaşmıştır. Ancak, o ilmin binasını kuran, onun temelini atan Sibeveyh olduğundan, fazilet onundur. Fazilet evvellerin ise de, kemal son gelenlerindir.

Bu manada gelen şöyle bir hadis-i şerif vardır: — "Ümmetim, yağmur gibidir. Evveli mi ha yırlıdır, ahiri mi bilinmez?.."

BAZI MÜRİDLERİN ŞÜPHESİNİ GİDERMEK ÜSTÜNE TEMBİH

Bilesin ki, Müridler demişlerdir ki: — Şeyh öldürür ve diriltir. Öldürmek ve diriltmet, şeyhlik makamının levazımı (ayrılmaz parçalan) arasındadır. Burada diriltmekten murad: Ruhun di-riltilmesidir; cismin değil.. Öldürmekten murad ise.. Ruhun öldürülmesidir; cismin değil...

Hayattan ve ölümden murad: Fena ve bekadır. Bu ikisi, velayet ve kemal makamına ulaştınr. Kendisine uyulan şeyh ise.. Sübhanallah'm izniyle bu iki şeyi tekeffül etmiştir. O zaman, bu iki şeyin her biri şeyhe lazımdır. Bu durumda:
— Öldürür ve diriltir.. Cümlesinin manası şu olur:
— Fenaya ve bekaya ulaştırır.

Esas manasıyla öldürme ve diriltme işinde şeyhlik makamının bir dahli yoktur.

Kendisine iktida edilen şeyhin durumu, kehribar gibidir. Kendisiyle münasebeti olan her şey ardından gider; onun cazibesine kapılır. Mesela: Kehribara nisbetle saman çöpü gibi., tam manası ile ondan nasibini alır.

Harika haller ve kerametler, müridlerin cezbesi için değildir. Müridler, şeyhe manevi münasebetle cezb olup dururlar. O kimselerin ki, bu büyüklerle münasebeti yoktur: onlann kemalet nimetlerinden mahrumdurlar. İsterse o büyükerin kerametlerinden han tanesini müşahade etsinler. Bu mana için yerinde olur ki: Ebu Cehil ve Ebu Leheb şahit tutula.. Bundan başka Sübhanallah küf far için şöyle buyurdu:

— "Onlar, bütün ayetleri görseler yine onlara iman etmezler. Hatta o kafirler seninle çekişmeye girdikleri zaman şöyle derler:
— Bu evvellerin masalından başka bir şey değil.." (6/15)

Vesselam..

Hazırlayan; Ali Yılmaz feyz dergisi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
 Mesaj Başlığı: Dünyalık Peşindeki Kötü İlim Adamları! İMAMI RABBANİ HZ.leri
MesajGönderilme zamanı: 12.04.09, 12:34 #mesajın linki (?)
Çevrimdışı
Moderator
Kullanıcı avatarı

Kayıt: 17.12.08, 16:48
Mesajlar: 237
Dünyalık Peşindeki Kötü İlim Adamları! İMAMI RABBANİ HZ.lerinden

Dünyalık Peşindeki Kötü İlim Adamları!
İmam Rabbani hazretleri bu mektubunda, dünyayı seven ve ilmi, dünyayı kazanmaya harcayan kötü ilim adamlarının zararını bildirmekte ve dünyaya düşkün olmayan alimleri methetmektedir:

“Alimlerin dünyayı sevmesi ve ona düşkün olması güzel yüzlerine siyah leke gibidir. Böyle olan ilim adamlarının, insanlara faydası olur ise de, kendilerine olmaz. Dini kuvvetlendirmek, İslamiyeti yaymak şerefi, bunlara aid ise de, bazen kafir ve fasık da, bu işi yapar.

Nitekim, Peygamberlerin efendisi “aleyhi ve ala alihissalevatü vetteslimat” kötü kimselerin de, dini kuvvetlendireceğini haber vermiş ve (Allahü teala bu dini, facir kimselerle de, elbette kuvvetlendirir) buyurmuşdur.

BUNLARIN İLMİNİN KENDİLERİNE DE FAYDASI YOKTUR!

Bunlar, çakmak taşına benzer. Çakmak taşında enerji vardır. İnsanlar bu taşdaki kudretten ateş yapar, istifade eder. Taşın ise hiç istifadesi olmaz. Bunların da ilimlerinden kendilerine fayda olmaz.

Hatta, bu ilimleri, kendilerine zararlıdır. Çünkü, kıyamet günü, bilmiyorduk, günah olduğunu bilseydik yapmazdık diyemezler. Hadisi şerifde buyuruldu ki, (Kıyamet gününde, en şiddetli azab görecek kimse, Allahü tealanın kendi ilminden, kendisini faydalandırmadığı alimdir.). Allahü tealanın kıymet verdiği ve her şeyin en şereflisi olan ilmi, mal, mevki kapmaya ve başa geçmeye vesile edenlere, bu ilim zararlı olmaz mı? Halbuki, dünyaya düşkün olmak, Allahü tealanın hiç sevmediği bir şeydir. O halde, Allahü tealanın kıymet verdiği ilmi, O’nun sevmediği yolda harc etmek, çok çirkin bir işdir. O’nun kıymet verdiğini kötülemek, sevmediğini de kıymetlendirmek, yükseltmek demekdir. Açıkçası, Allahü tealaya karşı durmak demekdir.

Ders vermek, vaz etmek ve dini yazı, kitab, mecmua çıkarmak, ancak Allah rızası için olduğu vakit ve mevki, mal ve şöhret kazanmak için olmadığı zaman faydalı olur. Böyle halis, temiz düşünmenin alameti de, dünyaya düşkün olmamaktır.

DİN İMAN HIRSIZLARI BUNLARDIR!

Bu belaya düşmüş, dünyayı seven din adamları, hakikatda dünya adamlarıdır. Kötü alimler bunlardır. İnsanların en alçağı bunlardır. Din, iman hırsızları bunlardır. Halbuki bunlar, kendilerini din adamı, ahiret adamı ve insanların en iyisi sanır ve tanıtır. Sure-i Mücadelede, (Onlar, kendilerini Müslüman sanıyor. Onlar son derece yalancıdır. Şeytan onlara musallat olmuştur. Allahü tealayı hatırlamaz ve ismini ağızlarına almazlar. Şeytana uymuşlar, şeytan olmuşlardır. Biliniz ki, şeytana uyanlar ziyan etti. Ebedi saadeti bırakıp sonsuz azaba atıldı) mealindeki ayet-i kerime bunlar içindir.

Büyüklerden biri şeytanı boş oturuyor, insanları aldatmakla uğraşmıyor görüp, sebebini sorar. Şeytan cevab olarak, (Zamanın din adamı geçinen, kötü alimleri, insanları yoldan çıkarmakda, bana o kadar yardım ediyor ki, bu mühim işi yapmama lüzum kalmıyor) demişdir.

Doğrusu zamanımızda İslamiyetin emirlerini yapmaktaki gevşeklikler ve insanların dinden yüz çevirmesi, hep din adamı perdesi altında söylenen sözlerden, yazılardan ve bu adamların bozuk niyetlerinden dolayıdır. (Din adamları üç kısımdır: Akıl sahibi, ilim sahibi, din sahibi. Bu üç sıfatı da birlikte taşıyan din adamına din alimi denir. Bir sıfatı noksan olursa, onun sözüne güvenilmez. İlim sahibi olmak için, akıl ve nakil ilimlerinde mütehassıs olmak lazımdır.)

Dünyaya gönül kaptırmayan, mal, mevki, şöhret kazanmak, başa geçmek sevdasında olmayan din alimleri, ahiret adamlarıdır. Peygamberlerin “aleyhimüsselam” varisleri, vekilleridir. İnsanların en iyisi bunlardır. Kıyamet günü, bunların mürekkebi, Allahü teala için canını veren şehidlerin kanı ile tartılacak ve mürekkeb daha ağır gelecektir. (Alimlerin uykusu ibadettir) hadisi şerifinde methedilen, bunlardır. Ahretteki sonsuz nimetlerin güzelliğini anlayan, dünyanın çirkinliğini ve kötülüğünü gören, ahretin ebedi, dünyanın ise fani geçip tükenici olduğunu bilen onlardır. Bunun için kalıcı olmayan, çabuk değişen ve biten şeylere bakmayıp, baki olana, hiç bozulmayan ve bitmeyen güzelliklere sarılmışlardır. Ahiretin büyüklüğünü anlayabilmek, Allahü tealanın sonsuz büyüklüğünü görebilmekle olur. Ahiretin büyüklüğünü anlayan da, dünyaya hiç kıymet vermez. Çünkü, dünya ile ahiret birbirinin zıddıdır. Birini sevindirirsen öteki incinir. Dünyaya kıymet veren ahreti gücendirir. Dünyayı beğenmiyen de, ahrete kıymet vermiş olur. Her ikisine birden kıymet vermek veya her ikisini aşağılamak olamaz. İki zıd şey bir araya getirilemez. (Ateş ile su bir arada bulundurulamaz).

Tasavvuf büyüklerinden bazısı, kendilerini ve dünyayı tamamen unuttuktan sonra, birçok sebepler, faydalar için, dünya adamı şeklinde görünürler. Dünyayı seviyor, istiyorlar sanılır. Halbuki, içlerinde hiç dünya sevgisi, arzusu yoktur. Sure-i Nur’da, (Bunların ticaretleri, alışverişleri, Allahü teala’yı hatırlamalarına hiç mani olmaz) mealindeki ayeti kerime bunlar içindir. Dünyaya bağlı görünürler. Halbuki, hiç bağlılıkları yoktur. Hace Behaeddin-i Nakşibend Buhari “kuddisesirruh” buyuruyor ki, (Mekke-i mükerremede Mina pazarında, genç bir tacir, aşağı yukarı, ellibin altın değerinde alış veriş yapıyordu. O esnada, kalbi, Allahü tealayı bir an unutmuyordu).”

İmamı Rabbani Hz.den
feyz dergisi


Başa Dön
 Profil Özel mesaj gönder  
 
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 2 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz

Geçiş yap:  
cron
   Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group

Türkçe çeviri: phpBB Türkiye