sufiforum.com http://sufiforum.com/ |
|
Eleştiri İçeren Hikmetler http://sufiforum.com/viewtopic.php?f=105&t=1306 |
2. sayfa (Toplam 2 sayfa) |
Yazar: | yesevihan [ 07.03.09, 16:07 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Eleştiri İçeren Hikmetler |
Alıntı: 71. HİKMET Hoş görmemekte alimler sizin dediğiniz Türkçe'yi Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygundur, Anlamına yetenler yere koyar börkünü... Kadı, müftü, mollalar şeriatın yolunu Arif aşık almıştır tarikatın arkını Amel işleyen alimler dinimizin çırağı, Burak biner mahşerde eğri koyar börkünü... Amel eylese alimler dini ve ayın aydınlığı Görse olur onların görklü yüzünün rengi... Amel işlemeyip "zâhir" ilmini bilmeyip kalanlar, Arkasına yükler kırk eşeğin yükünü... Hocayım deyip laf vurma bu dünya dayanıksız Biliyorum diye söylemesin gönüldeki çirkini Yol göstericidir Hoca Ahmed marifetin gülistanı Sözler sözü gerçek açar gönül ülkesini... Miskin, zayıf Hoca Ahmed yedi ceddine rahmet, Farsça dilini bilerek güzel söylemekte Türkçe'yi... Alimler halka nasihat ederken sizin Türkçe söylediğinizi hoş görmemektedir. Ariflerin dilinden dökülen hikmetler, -işitebilenin- gönül ülkesini açar, bast verir. Ayet hadis anlamı Türkçe olsa uygun olur, ve böylece söylenilen hikmetlerin anlamını kavrayanlar börkünü yere koyar ve "Ne yapmalı?" diye düşünmeğe başlarlar.... Kadı, müftü, mollalar şeriatın yolunda iken, arif aşık tarikatın aslını almıştır, ilmi ile amel işleyen alimler ise dinimizin ışığı olmuştur ve mahşerde börkünü eğri koyarak Burak'a biner... Amel işlese alimler dini ve ayın aydınlığı olurlar; onların görklü yüzünün rengini görmek ne güzel olur. Amel işlemeyip "zâhir" ilmi ile oyalanıp hakikati bilmeyip kalanlar, kırk eşeğin yükünü arkasına yüklemiş gibidir... "Hocayım" deyip lafı çevirip öğünme, bu dünya fanidir; "ben herşeyi bilirim" diye gönüldeki çirkini söylemeyesin. Hoca Ahmed Yesevi; marifet gülistanına yol göstericidir ve söylediği sözlerle gerçekten gönül ülkesini açar... Miskin, zayıf Hoca Ahmed Yesevi'nin yedi ceddine rahmet olsun, Farsça dilini bilerek Türkçe'yi güzel söylemektedir... 71. HİKMET |
Yazar: | yesevihan [ 09.03.09, 09:38 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Eleştiri İçeren Hikmetler |
Hz. Pir-i Türkistan AHİR ZAMAN ŞEYHLERİ için der ki yazdı: 129. HİKMET Nafile oruç tutar halklara şeyhlik satar İlmi yok amadan beter ahir zaman şeyhleri Beline kuşak bağlar özünü adam sanır Arasat’da bırakılır ahir zaman şeyhleri Başına sarık vurur ilmi yok neye yarar Oku yok yayını çeker ahir zaman şeyhleri Alayından al eyler muameleni mal eyler Sahibsiz ömrünü yel eyler ahir zaman şeyhleri Şeyhlik uludur Hazret’e ulaştıran iştir Aş vermez bağrı taştır ahir zaman şeyhleri Miskin Ahmed neredesin Hakk yolunda ne edesin İlmin yok ne haldesin ahirzaman şeyhleri... Ahir zaman şeyhleri nafile oruç tutarak kendisini zahid gösterip halklara şeyhlik satar. Beline kuşak bağlar;özünü adam sanır. Oysa ilmi olmadığı için âmâdan beterdir ve kıyamet gününde Arasat’da bırakılır. Ahir zaman şeyhleri başına sarık vurur ama ilmi olmadığı için o sarık bir işe yaramaz. Bu oku olmayan bir okçunun yay çekmesine benzer. İlmi olmadığından hilelerle halkı kandırmağa; ilişkide olduğu insanların malını el geçirmeğe bakar ve böylelikle ömrünü yele verip zayi eder. Ahir zaman şeyhleri halka aş vermez; himmet etmez; bağrı taş gibi olup kullara merhamet etmez. İşin gerçeğine gelince şeyhlik yapmak ; halık irşad etmek yüce bir iş ve insanı Hakk'a erdiren br meslektir. Ey Ahmed Yesevi ; Hakk yolunda sen ne yapıyorsun? ilmin yok ise ne haldesin ve ahir zaman şeyhlerine kıyas edilirsen neredesin? |
Yazar: | yesevihan [ 09.03.09, 09:53 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Eleştiri İçeren Hikmetler |
Alıntı: 147. HİKMET Ahir zaman şeyhlerinden söz edeyim, İman-İslam bilmeden şeyhlik kılar imiş, İlim öğrenmez, amel eylemez, ma’na anlamaz, Ahiretde kara yüzlü olur imiş. Şeyhim diye mihrab içre otururlar Halka içre halka zahmet yetirirler Hay u Hu deyip sermestliğin bildirirler Öyle cahil nasıl şeyhlik kılar imiş. Böyle şeyhin kıyametde yüzü kara, Nâdânlıkda şeyhlik eyler, işi riya, Mahşer günü rezil olur, gözü âma Evvel-ahir delâlette olur imiş. Şeyh olmağa cem’ül-cem en alt makam, Hazır olub, uyanık olsan daima, Pir hizmetini nice yıllar etse tamam, Yok ise, dâl u muzill olur imiş. Cahil şeyhler kulak, kuyruksuz eşek olur, Himmetleri dünya malını yığar olur, Cemaati yoldan azdırıp gider olur, Öyle şeyhler hayvanattan beter imiş. Özlerini halklar ara tutsa ulu, Batınları içre yoktur zerre füru, Ben yüceyim deyip yürüyenlerin yeri tamu Cehennem içre acı azab çeker imiş. Ayıbını dese, öfkelenip çıkışırlar, Kendini bilmeden yanlış işe yürürler Kara yüzlü mahşer günü duruşurlar Nedâmette başı donup yürür imiş. Ey mü’minler, işte o şeyhin beyanını, Ben söyleyim, güzel dinleyin âyânını, Kıyametde yüklenir mürid günahını, Sırat üzre titreyip-sallanıp durur imiş. Böyle şeyhin aklına deyin ahmak, Körlükle şeyhlik eylermiş mutlak. Batın içre ona değer daim tokmak, Kıyamette hasret kılıp yürür imiş. Gerçek şeyh olsa, dünya malını sevmez, bilin, Vücudu girse, cehennem içre yanmaz, bilin, “Allah” deyip geceleri uyumaz, bilin, Yüzünü görsen, dolunay gibi olur imiş. Elini tutsan dünya değeri gönülden gider, Halkasında ben-benlik cümle gider, Nazar eylese, iki alem işin biter, Öyle mürşid lâ-mekânda yürür imiş. Şeyhlik adını ona eylemektir vebal. Can verirken imanına korku ve zeval. Ahirette ona o her dem azab, Rahman Melikim, böyle kuldan bizâr imiş. Adem isen, doğru yolda yürüye gör, Peygamberin kılmışların kıla gör, Can u dilde tabiatın diye gör, Bu yolu yürüyen maksuduna yeter imiş. Kul Hoca Ahmed, eğer olsa aklın selim, Kuru ateşe tekke kılmak büyük intikam. Tevbe kılsan, eğer kabul eyler Rahim, Tevbe eylesen, Huda rahmet eyler imiş. Ahir zamanın SAHTE şeyhlerinden söz edeyim: ELEŞTİRİ: Ahir zaman şeyhleri; iman-İslam bilmeden şeyhlik kılar. İlim öğrenmez, ilmi ile amel eylemez, ilmi olmadığından okuduğu kitabdaki ma’nayı da anlamaz. İşte bu yüzden de ahiretde kara yüzlü olur. Ahir zaman şeyhleri; "Şeyhim" diye baş köşeye geçip mihrab içerisine otururlar. Zikir halkası içinde halka zahmet yetirirler ve zikir esnasında "Hay" , "Hu" deyip kendinden geçercesine zikir etme numarası yapıp sanki aşk sarhoşu olmuş gibi davranırlar. Öyle cahil nasıl şeyhlik kılar? Cahil olduğu halde riya ile mürşidlik numarası yapan böyle sahtekar bir "şeyh"in kıyametde yüzü kara, mahşer günü rezil olur, gözü de âma olarak diriltilir. Böylece evvel-ahir delâlette kalır. Cahil şeyhler kulağı olmayan kuyruksuz eşek olur. Himmetleri dünya malını yığmak; işlerinin sonucu da cemaati yoldan çıkarıp gitmek olur. Böyle şeyhler hayvanattan beterdir. Böylesi cahil şeyhler kendilerini halk arasında zahiren "ulu zat", "büyük mürşid" gösterebilse bile, batınları içerisinde zerre kadar bir nitelik yoktur. "Ben yüce bir mürşidim" deyip yürüyenlerin yeri cehennem olu ve cehennem içerisinde acı azab çeker. Böylesi cahil bir mürşid geçinene birisi ayıbını söylese, hemen öfkelenip çıkışır. Kendini bilmeden yanlış işin peşinde yürümek ister. Neticede mahşer gününde yüzü kara çıkıp mahcub olup bir kenarda durur. O gün duyacağı pişmanlıkla başı donup yürür. Ey mü’minler, işte o cahil şeyhin beyanını, ben söyleyim, sizler de içyüzünün ne olduğunu güzel dinleyin: O cahil mürşid kıyametde aldattığı bütün müridlerin günahını da yüklenir ve sırat üzerinde titreyip-sallanıp durur imiş. Böylesi bir sahtekar "şeyh"in aklı yoktur ve kendisi "kör" olduğu halde insanlara yol göstermeğe kalktığı için ahmak denilmesini hak etmiştir. Bakabilseniz batını içerisinde ona daimi olarak tokmak değer; kıyamette ise cennete hasret kılıp yürür. Aslında "Şeyhlik" adını bile ona isnad etmek vebal eylemektir. Can verirken imanınından korkuya düşer ve imanı zevale gidebilir. Ahirette ise her dem ona azab olacaktır. Rahman olan Melik olan Allahım, böyle kuldan bizâr imiş. *** HÜKÜM: Bir kişinin "şeyh" olabilmesi için en alt makam "cem’ül-cem makamı"dır. Cem’ül-cem makamındaki böylesi bir mürşid her an Rabbi huzurunda hazır olub, daima uyanık olur ve zaten o da bir başka Pir hizmetini nice yıllar boyunca tamam etmiştir. Bu özellikler kendisinde yok ise, sapıtmış ve zelil olmuş demektir. *** GERÇEK ŞEYH'E ÖVGÜ: Gerçek şeyh olsa, bilin ki dünya malını sevmez; vücudu cehenneme girse, cehennem içerisinde yanmaz; “Allah” deyip geceleri uyumaz. İşte böylesi gerçek bir mürşidin yüzünü görsen, dolunay gibi nur içerisinde olduğunu görürsün. Gerçek mürşidin elini tutsan dünya değeri gönülden gider, teşkil ettiği zikir kalkasında benliğin -bencilliğin tamamen gider; nazar eylese, iki alemde işin biter. İşte öyle mürşid mekandan münezzeh olarak lâ-mekânda yürür. *** NASİHAT: Ademoğlu bir insan isen, doğru yolda yürümeğe çalış; Peygamberimiz Rasulullah Muhammed Mustafa'nın davrandığı gibi davranmağa çalış; candan ve gönülden tabiatının gereğini söylemeğe bak. İşte bu nasihatlere uyarak bu yolu yürüyen maksuduna yetişir.. *** HÜKÜM: Kul Hoca Ahmed, aklın eğer selim olsa, bilirsin ki kuru ateşe tekke eylemek büyük intikamdır. Eğer tevbe eylersen, Rahim Allah kabul eder, tevbe eyleyene Huda rahmet eyler. |
Yazar: | yesevihan [ 09.03.09, 10:58 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Eleştiri İçeren Hikmetler |
Alıntı: 193. HİKMET Ey şeyh ey, taliblere yolu göster, Şeriatın beyanını kılmaz mısın? Tarikatta kılavuzsuz yola girse, Hakikatin yolların söylemez misin? Şeyhim diye ulu tuttun özünü daim, Gönlün kibir ve benlik ile, dilin sâim. Nefsin için uzun geceler durup kâim, Okuyup Kur’an hiç özüne gelmez misin? Şeyhim diye zalimlere hizmet kıldın, Göz yumarak değerli eyleyip izzet kıldın. Nimet verse canın ile hürmet kıldın, Cahil olup zalim sıfat olmaz mısın? Kur’an anlamını doğru bilmedin heva ile, Taat kıldın halk içinde riya ile, Pas basan gönül yoktur ziya ile, Mana okuyup riya kemerin salmaz mısın? Fakir olup melameti taşa kılan, Dünya bırakır ahireti değerli kılan. Kalb eyvanını halvet kılıp sığınak kılan, Öyle erin hizmetinde olmaz mısın? Kul Hoca Ahmed, kime söyledin işbu sözü, İyi bilirsin, hiç bilmezsin doğru yolu. Bilir yakın yol bilici kılavuzu, Ayak tozunu kara yüze sürmez misin? HÜKÜM: Ey şeyh ey, şeriatın beyanını dile getirerek taliblere yolu göstermelisin. Tarikatta kılavuzsuz yola giren olursa, hakikatin yollarını söylemelisin. "Şeyhim" diye kendini, daim ulu tuttun; gönlün kibir ve bencillik duygusu ile dolu iken, dilin oruçlu göründü.. Nefsin için uzun geceler ayakta dururken, Kur’an okuyup hiç özüne gelsen ya.. "Şeyhim" diye zalimlere hizmet eyledin, zulmüne göz yumarak zalimleri aziz eyleyip değer verdin. O zalim sana bir nimet verse canın ile hürmet ettin. Bu tavrınla cahilce hareket etmiş olup zalim sıfatlı olursun. Sadece heva ile yaklaşarak Kur’an'ın anlamını doğru bilemedin, halk içinde riya ile ibadet eyledin, Pas basan gönüllerin aydınlık ile ilgisi yoktur, anlamını kavrayıp riya kemerini bıraksan ya... Melameti gizlice kılan fakir olur, ahireti değerli kılan dünyalık işleri bırakır. Halvete çekilip kalb çatısını sığınak kılan öyle bir erin hizmetinde olsan ya.... Kul Hoca Ahmed, işbu sözü, kime söyledin? İyi bilirsin, hiç bilmezsin doğru yolu. Hakk'a giden yakın yolu bilici kılavuzu bilip bulduktan sonra, ayak tozunu kara yüze sürsen ya... |
Yazar: | yesevihan [ 09.03.09, 15:55 ] |
Mesaj Başlığı: | Re: Eleştiri İçeren Hikmetler |
TAKLİDCİ - SAHTE SUFİLERİ TAŞLAMA yazdı: 119. HİKMET Ey gönül işledin günah asla pişman olmadın Sufiyim deyip laf edip yarin talibi olmadın Yazık ömrün geçti bir an giryan olmadın Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufilik öyle midir daima işin gaflet ile Tesbih tanesi elinde dillerin gıybet ile "Çilpeç sellesi" vurursun kötü nefs izzet ile Sufi-nakş oldun veli asla müslüman olmadın Sufi olsan saf ol ki suç ve isyan olmasın İbadet-takva eyleyip gönlün perişan olmasın Can ve gönülde ağla ki mahşerde yalan olmasın Sufı-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufılik şartıdır geceleri kalkıp kan ağlamak Her cefaya sabrederek belini sağlam bağlamak Allah isteklisi olup her iyi sözü söylemek Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey sufi ibadet eylersin hepsi kibir ve riya Can ve gönül dünyaya mağrur dillerinde ah-vah Can verirken olacağın iman nurundan ayrı Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufı olmayıp neylesin evde yapacak işi yok Sufılik iddiası eder halka vermeğe aşı yok Ah-vah derler yine gözünde damla yaşı yok Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufı olup nefs için her dem kapıya bakasın Adak alıp geldi mi deyip her dem kişiye bakarsın Allah’ın lanetini boynuna her dem takarsın Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufıyim deyip söz edersin söz ve figanın hani Aşk-ı surh ve gözünden akan kanlı yaşın hani Mükemmel mürşid-i kamil yol göstericin hani Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey sufi gamsız yürürsün tesbih tanesi alıp Dünyaya mağrur olup din işini arkaya atıp Kork şimdi kork şimdi Allah’a yalvarıp Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Sufi olup mal almak için eyledin savaş Zâhirin sufi gibidir bâtının uygun değil Ey habersiz, ey habersiz mahcupsun ezel gününden Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Tesbih tanesini alıp halk gözüne iyi sufisin Kötü nefsin önünde tersa, cühûdun birisin Kulluk eyleyin Hakk'a yoksa segi kufisin Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey sufi öz tavrına yalnız Allah'a kulsun Aslına baksan eğer alem içinde birsin Günahkar ve hatalı hem asi ve mahcupsun Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey sufi kıldın muhabbet davasını divane ol Mal ve mülk evbarkdan geç ve ilgisiz ol Kim Allah diye söylese bin dönüp pervanesi ol Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey sufi aşk davasını eyle herşeyden bizar ol Uykuyu eyleyip haram geceleri kalkıp uyanık ol Derdi yok dertsizi görsen kaç ve uzak ol Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın Ey Ahmed sen sufi olsan sufilik kolay değil Hakk Rasulü sufi olup dünya malını sevmiş değil Dünyayı seven kişi şüphesiz bilin insan değil Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın... Ey gönül işledin günah asla pişman olmadın; sufiyim deyip laf edip yarin talibi olmadın; yazık ömrün geçti bir an giryan olmadın; sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın... Daima işi gaflet ile olduğu halde; tesbih tanesi elinde olduğu halde dil gıybette ise, sufilik iddiası olmaz. Kötü nefsini büyüklendirip izzet ile "sağa sola sallanarak" zikir vurursun fakat sufi-nakş oldun veli asla müslüman olmadın. Sufi olsan gönlünü temiz tut ki günahkar ve asi olmayasın; ibadetlerini takva ile eyle ki gönlün perişan olmasın; can ve gönülden ağla ki mahşerde yalancı çıkmayasın; sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Geceleri kalkıp kan ağlamak, her cefaya sabrederek belini sağlam bağlamak, sebatkar olmak, Allah rızasına talib ve istekli olup her iyi sözü söylemek sufilik şartıdır. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey sufi aslında hepsi kibir ve riyadan ibaret olan ibadet eylersin; can ve gönül dünyaya mağrur olduğu halde dilinle ah-vah edersin; can verirken iman nurundan ayrı düşeceksin. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Sufi olmayıp ne yapsın evde yapacak işi olmayan? Halka vermeğe aşı olmadan sufilik iddiası eder. Dili ile "Ah-vah" derler yine gözünde bir damla olsun yaşı yok. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Nefsinin arzusunu tatmin için sufi olup her dem "adak alıp gelen var mı?" deyip "kapıya gelen kimse var mı?" diye bakarsın. Bu şekilde aslında her dem Allah’ın lanetini boynuna takarsın. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. "Sufiyim" deyip söz edersin de feryad ve figanın nerede; aşk ile gözünden akan kanlı yaşlar nerede; mükemmel mürşid-i kamil yol göstericin nerede? Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey sufi tesbih tanesini eline alıp gamsız, dünyaya mağrur olup din işini arkaya atıp yürürsün. Allah’a yalvarıp kork şimdi kork... Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Sufi olup mal almak için savaş eyledin. Zâhirini sufi gibi yapmağa çalıştın ama bâtının sufiye uygun değildir. Ey habersiz, ey habersiz ezel gününden bu yana Hakk'tan mahcubsun. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Tesbih tanesini ele alıp halk gözünde iyi sufi gibi göründün. Kötü nefsin önünde dinsiz , müşrik birisin. Hakk'a kulluk etmezsen bir uyuz köpeksin. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey sufi öz tavrınca yalnız Allah'a kulsun, aslına baksan eğer alem içinde teksin, günahkar ve hatalı hem asi ve mahcubsun. Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey sufi muhabbet davasını kıldın ise divane ol, mal-mülk, ev-barkdan geç ve ilgisiz ol, kim "Allah" diye söylese etrafında bin kere dönüp pervanesi ol... Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey sufi herşeyden bizar olarak aşk davasını eyle; uykuyu haram eyleyip geceleri kalkıp uyanık ol; derdi yok dertsizi görsen kaç ve uzak ol... Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın. Ey Kul Hoca Ahmed sen sufi olsan sufilik kolay değil; Hakk'ın Rasulü Muhammed Mustafa sufi olup dünya malını sevmiş değil; dünyayı seven kişi şüphesiz bilin insan değil... Sufi-nakş oldun veli, asla müslüman olmadın... |
2. sayfa (Toplam 2 sayfa) | Tüm zamanlar UTC + 2 saat |
Powered by phpBB © 2000, 2002, 2005, 2007 phpBB Group http://www.phpbb.com/ |